Gazeteci Neşe Yavuz Görülmüştür Ekibinden Serdar Türkmen ile Söyleşti

“Politik Mahkumlar İçin Mektuplaşma” projesini ortaya koyan ve geliştiren ‘Görülmüştür’ ekibi

hakkında, ekibin bir üyesi olan Müzisyen Serdar Türkmen ile güzel bir röportaj gerçekleştirdik”

Neşe Yavuz – Ege’de Bugün Gazetesi

-www.gorulmustur.org'u biraz tanıtabilir misiniz? Ekip ne zaman ve kimler tarafından kuruldu? İlk kurulma fikri nereden çıktı? Kuruluş amacınız nedir?

Görülmüştür ekibi 3 yıl önce kuruldu. Ekibimizden Adil Okay'ın politik mahpuslar üzerine çalışmaları ve sergileri daha da öncesine dayanıyor. Bu çalışmaların üzerine inşa edildi diyebiliriz. Çeşitli meslek gruplarından, işçi-işsiz ve öğrencilerden konuya duyarlı kişilerin oluşturduğu ve hâlâ da yeni gönüllü katılımlarıyla büyüyen bir ekibiz. Politik mahpusların yaşadığı sorunlara, hukuksuzluklara, hapishanelerdeki işkence, kötü muamele,  yayın yasakları vb. konularda toplumsal duyarlılık ve eylemlilik yaratmak niyetiyle böyle bir ekip kurduk. Giderek dışarısı ile içerisi arasında bir köprü haline geldik.

- Peki neden “Görülmüştür” ismini tercih ettiniz? Anlamı nedir?

Hapishaneye giren ve çıkan tüm mektuplarda bir mühür vardır. Devletin görevlisi mektubu okur ve 'Görülmüştür' damgası vurur. Biz de kurulduğumuzda bu meseleye atfen, “Hapishanelerde sorunlar Görülmüştür ama Çözülmemiştir' diye bir slogan türetmiş ve 'Bir adres de sen al, Bir mektup da sen yaz' diye bir kampanya ile başlamıştık.

-  gorulmustur.org olarak  neler yapıyorsunuz? - İnsanların hayatlarına dokunabilmek önemlidir, sizler de bir bakıma buna aracı oluyorsunuz. Tutsaklardan aldığınız tepkiler nasıl? Tutsaklar bu oluşuma kendileri mi katılmak istiyorlar yoksa sizler mi ulaşıyorsunuz onlara?

“Hayata dokunmak” önemli bir soru: Tutsak Karikatürist Ahmet Bilge’nin yeni elimize ulaşan mektubunda tam da bu soruya yanıt var. Önce bu Mektuptan alıntı yapayım. : Mektubunuzu aldım. Teşekkür ederim. Varlık sebebi bile tutsaklar olan birçok kurumdan az değil sunduğunuz katkı içeriye. Kaba anlamda sorunları gündemleştirmiyor, dokümanlarla, listelerle içeridekilere dokunmuyorsunuz. Zaten bu yöntem bürokrasiye, kırtasiyeciliğe girer. İçeriyi yaşıyorsunuz. Yaptıklarınızı hissederek yapıyorsunuz. Ve bence en anlamlısı da budur. Yani içeridekinin kalbine dokunabilmek ve bunu onlara hissettirebilmek. (…) Biz içeridekiler için dışarıya açılan bir pencere olmanız da ayrı bir destek. Tüm yaptıklarınızın biz içeridekiler için derin anlam ve öneminin olduğunu bilmenizi isterim. İçerisi için yaptığınız her şey için kendi adıma teşekkür ederim… “ Ahmet Bilge. Elbistan Cezaevi.

Tutsaklara ulaşma konusu ise eskilere dayanır. Yılların birikimine. Biz ayrım yapmadan Politik mahpuslarla (mevcut sistemle bir savaş halinde olduklarından onlara tutsak da diyoruz) mektuplaşıyoruz. Bu mektuplar ayni zamanda bilgisayar ortamına aktarılıyor, gorulmustur.org sitesinde yayınlanıyor. Tutsakların edebi-sanatsal ürünlerini yayınlıyor ve sanat edebiyat dergilerine yayınlanması için yolluyoruz. Sizin gibi duyarlı gazeteciler bunlara yer veriyor. Yani çalışmalarımızı sadece kendimize saklamıyoruz. Paylaşıyoruz. Yine sitemizde hapishane haberlerine, sürgünlere, sevklere, hak ihlallerine yer veriyoruz.

Ülkenin çeşitli yerlerinde Görülmüştür Mahpus Resimleri ve Mektupları sergileri açıyoruz. Kitap kampanyaları yapıyoruz.

-Mektup ağınızda kaç kişi var? Yeterli ilgiyi gördüğünüzü düşünüyor musunuz?

Bizim adres listemizde dönem dönem değişkenlik olsa da ortalama 500 tutsak var. Her hapishaneden, her siyasi akımdan. 500 mektubun elden ele dolaştığını da hesap ederseniz sayı daha da büyür. Biz kendi yazıştığımız mektup ağını genişletmekten ziyade (bir defada ortalama 100 mektup yolluyoruz. ) bu konuda genel bir duyarlılık yaratmaya çalışıyoruz. Özellikle son 1 ayda çok sayıda kişi bizimle iletişime geçti. Günde ortalama 10 kişi özel mesajlarla konuyla ilgili bilgi istiyor. Dünyanın dört bir yanından mesajlar geliyor.

-Bu oluşuma katılmak için ne gerekli? Kriterleriniz nelerdir?  Tutsakların politik görüşü önemli mi yoksa tüm düşünce suçlularını bu zincire katmaya çalışıyor musunuz?

Bizim ekibe katılmak için gönüllü olmak yeterli. Sosyal Demokrat, sosyalist ve yurtsever arkadaşlar var aramızda. Tek bir örgüt propagandası yapmamak, öne çıkarmamak ve kendi kişisel ürünlerimizi, etkinliklerimizi –hapishane temalı değilse- yayınlamamak ilkemizdir. Tabi az da olsa bir görev üstlenmek gerekiyor. Gelen mektupların bilgisayara girilmesi bayağı mesai gerektiriyor. “Ayda bir iki mektubu bilgisayara geçer misiniz” diyoruz. Mektup arkadaşı edindiniz mi diyoruz. Ara sıra kitap isteyen tutsaklar oluyor, kim yollayabilir diye soruyoruz. Para kabul etmiyoruz. Sadece pul desteğine açığız. Zira yolladığımız  mektupların içine bir de pul koymayı hedefliyoruz. Az çok her türlü desteğe- gönüllüye açığız. Mektup ağı kurma meselesindeyse sol, sosyalist, yurtsever olanlarla sınırlıyoruz. Gücümüzü aşarsa çok verimli olamayız. Kaldı ki politik tutsakların hapishanelerde yaşam koşullarının iyileştirilmesi adli tutsaklar için de kazanım olacaktır. Ama eğer adli bir tutsak bize yazarsa yanıt veriyoruz.

- Bu mektuplaşmalar sayesinde tutsakların hapishanelerde yaşadıkları problemlerden de haberdar oluyorsunuzdur. En çok neyden yakınıyorlar?

Elbette devletin, hapishane idarecilerinin hukuksuz uygulamaları, hasta mahpusların tedavi görememesi, sürekli ve keyfi mektup ve yayın yasağı, tecrit etmek için yapılan cezaevi değiştirmeleri, kötü muamele vb.

-Hasta tutsaklar hakkında ne söyleyebilirsiniz?

Daha yeni Hasta Tutsaklar için 300 Aydının desteğini alarak bir çağrı yaptık. Ankara Düşünceye Özgürlük Girişimi ve birkaç kurumla beraber basına ve kamuoyuna açıklama yaptık. Bizim büyük emeğimiz geçti. Açıklamadan bir alıntıyla sorunuza yanıt verelim: Hasta tutsakların rehin objesi yapılması kabul edilemez. Hasta tutsaklar sorunu, yıllardır kanayan yaramız. “AKP Devleti” hasta tutsakları “rehin” olarak tutmakta ve onları yüz kızartıcı bir tavırla “pazarlık” konusu yapmaktadır. Tabi bu politikadan “adli mahpuslar” da etkilenmektedir. Bilindiği gibi rakamlar değişse de, adli ve siyasi toplam 300 kadarı ağır olmak üzere, 1000’ e yakın hasta mahpus- tutsak bizden, sizden destek beklemektedir. Son 13 yılda, 2300 insanın cezaevlerinde –raporlarına rağmen tahliye edilmeden- yaşamını kaybetmiş olması, bu  sorunun vahametini göstermektedir.

- Politik tutsakların hikâyeleri ile alakalı bir kitap yazılabilir mi? Böyle bir projeniz var mı?

Görülmüştür Ekibinden Adil Okay'ın yazdığı, Nota Bene yayınlarından çıkan  “Ben Çıkmadan Büyüme e mi…? Görüş Günlerinde Büyüyen Çocuklar…”  tam da böyle bir kitap. Bu gibi çalışmalar devam edecek.

-Bu mektuplaşmalar arasında sizi özellikle derinden etkileyen bir olay oldu mu? En beğendiğiniz mektup hangisidir desek?

Önekler o kadar çok ki, Hapishanede yaşanan, öğrendiğimizde bizi öfkelendiren, bu kadarı da fazla dediğimiz, Kabuslar görmemize neden olan mektuplar. Hakkımızda açılan davalar ise işin hafif yanı. Yine de iki mektuptan kısa birer bölüm paylaşalım.

30 yıldır hapishanede olan Cuma Özkan’ın mektubundan:

1993 yılından bu yana eşim ve kızım hep peşimden geldiler. Kızımın bebekliğini cezaevinde gördüm. İlk yürümeye başladığında ziyaretime getirmişlerdi. Kapalı görüşlerde çocukları hükümlülerin bulunduğu bölüme bırakıyorlardı. Birçok çocuk benim bulunduğum tarafa geldi. Tüm çocuklar baba-amca ya da dayılarıyla buluşmuşlardı. Ama ortalıkta ağlayarak dolaşan sonra tek başına duvar dibine gidip oturan bir çocuğa sahiplenen kimse olmamıştı. Ortalık çocukların sevinç çığlıklarıyla çınlıyordu. Daha sonra benim kızımın da gelen çocuklar arasında olduğunu öğrendim. Gidip gardiyana ve orada olan arkadaşlarıma sordum. Gelen çocukların hepsinin bunlar olduğu söylendi. Ağlayan çocuğun yanına gittim sakinleştirmeye çalıştım ama nafile. En sonunda kucağıma alıp görüş kabinine götürdüm ve annesine “bu kız Şehriban mıdır” diye sordum. Evet, cevabını alınca heyecandan ne yapacağımı bilemedim. Kızım da annesini görünce cama vurmaya başladı. İlk kez baba olarak çocuğumu kucağıma alıp öptüm. Gözyaşlarını mendilimle sildim… Ve emin olun, gözyaşlarını sildiğim mendili 15 yıldır yıkamadan yanımda taşıyorum. Bunu ilk kez söylüyorum. Ama insanız işte. Devrimcilerin de duyguları vardır değil mi?  ”Cuma Özkan- H tipi Hapishane Gaziantep

Hasta tutsak Zeliha Bulut’un mektubundan

Son çıkan yasa kapsamında hasta tutsaklar listesinde olduğumdan numuneye sağlık raporu için birçok bölümün kuruluna çıkarılmak için gidişlerim oldu. Resmen burnumuzdan getirmek için her şeyi yaptılar. Sabah buradan çıktık. Evrim’le, evrim varis ameliyatı olmuş bir ay geçmişti. Evrim gitti. Giriş katında muayene yerinde asker çıkmadığı için dördüncü kattı sanırım oraya çıkarmışlar. Doktor oraya çıkmamış. Hemşire dikişlerini almış o kadar. Halbuki evrimin ağrıları-hissizlik sorunu vardı.  Bense, saat 9 da oradaydık, 4 de kadar ringde bekletildim. 7 saat boyunca ring aracında ve asker kelepçeyi açmadı.

Zeliha  Bulut- Kadın Kapalı Hapishanesi A- 10- Gebze- Kocaeli

30.07.2015

Kaynak: Ege'de Bugün Gazetesi