“Seçimlerini Cezaevinde de Sürdürebilmek İnsan Hakkıdır”

CİSST'den Zafer Kıraç ve Mustafa Eren mahpusların cezaevlerinde kantinlerde bulunan malzemelere mahkum edilmesini eleştirdi. Sorunun insan hakları üzerinden değil, güvenlik konseptiyle düşünülmesinden kaynaklandığını anlattı.

Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği'nden Zafer Kıraç ve Mustafa Eren bianet’e cezaevlerinde mahpusların ihtiyaçlarını katinden karşılamak zorunda kalmalarını değerlendirdi.

Kıraç insanların cezaevinde de olsa kendi seçimlerini olabildiğince sürdürebilmesinin en temel insan haklarından biri olduğunu söyledi.

Eren ise cezaevlerinin güvenlik konsepti üzerinden yönetilmesinin her şeyi sakıncalı hale getirdiğini anlattı.

Kantine bağımlılık

Bugün basına yansıyan haberlere göre, Balyoz davası kapsamında yargılanan Emekli Orgeneral Çetin Doğan yıllardır kullandığı parfüm ile diş macununu cezaevinde de kullanmak istedi, ancak cezaevi yönetimi buna izin vermedi ve kantinde bulunanları kullanabileceğini bildirdi.

Cezaevinde kantinden alışveriş zorunlu mu?

Zafer Kıraç: Başka şansınız yok. Eskisi gibi bir yakının sana ne giyecek malzemesi ne yiyecek ne de diyelim, diş macunu, traş malzemesi, ayakkabı boyası getiremiyor. Bunlar bir insanın ihtiyacı olabilecek şeyler...

Oysa cezaevinde hayat devam ediyor. İnsanlar bir makineye dönüşmüyor orada, sakalların uzuyor, çorabın kirleniyor...

İnsansın ve kendi seçimlerin var, cezaevinde bu seçimlerini aslında olabildiğince sürdürebilmek en temel insan haklarından biri. Bir insanı hapsederek sadece özgürlüğünden mahrum bırakırsınız, onun dışında ihtiyaçlarına, kendini iyi hissedebileceği malzemelere, eğer başkası için tehlike teşkil etmiyorsa bunlara ulaşabilmesi bir insan hakkıdır.

Adalet Bakanlığı sıkça tekrar ediyor, topluma kazandırmak diye, eğer böyle bir amacınız varsa hapisteki kişinin insan olduğu, kendi alışkanlıkları, beğenileri olduğunu kabul etmek, bunların sürdürülebilmesinin o insanın topluma kazandırılmasında önemli olduğunu düşünüyorum.

Kantine şu çeşitler, şu markalar var, bunları almak zorundasın mantığı insanın doğasına aykırı, böyle yapmamak lazım. Ben insan hakları açısından bunun suç olduğunu da düşünüyorum.

Çok çeşitliliği sağlayıp seçme şansı verilmeli. Kimseyi etkilemeyecek, bir ayrıcalık yaratmayacak ama ben bunu istiyorum dediği ürünleri neden vermezsin?

Neden verilmiyor? Bir insanın istediği diş macununu kullanması neden engellenir?

Bu konuda yasalar devreye girer. Cezaevi “genelge” der, Adalet Bakanlığı’na gidersiniz, “ayrı muamele mi yapacağım” der. Bulundurulacaklar listesi çıkarıyoruz ona uyulacak, der.

Erzurum Cezaevi’ne gitmiştim. Kantin fiyatlarından çok şikayet vardı. Kantin fiyatlarının dışarıdan farkı olmadığı hatta bazı yerlerde daha yüksek olduğu şikayetleri var.

Erzurum’da tek bir şampuan satılıyordu ve fiyatı yüksekti. Ben dışarıdayım, çalışan bir insanım ama pahalı olduğu için kullanmıyorum o markayı mesela.

Normalde üç çeşit şampuan satmalısın. Fiyatı ucuz olanı, ortasını ve en yükseğini. Parası varsa ve istiyorsa en yükseğini alsın. Bu şansları tanımalısın. Ben şu markayla anlaştım, o satılacak dersen birtakım çıkarlar akla geliyor.

Kantinleri kim yönetiyor ve kim denetliyor?

Kantin döner sermayedir. Cezaevi tarafından yönetilir. Adalet Bakanlığı’nda “iş yurtları” diye bir birim var. Mahpusların ürettiği işlerden elde edilen gelirin bir kenara koyulup harcama yapıldığı bir daire başkanlığıdır. Kantinlerde oraya bağlı ama her cezaevi de kendi kantininden bir gelir elde ediyor.

İyi şeyler de oluyor. Bir cezaevinde gördüm ki, kantinden elde edilen gelir ayrılıp mesela ailesi gelmeyen ya da tahliyesi gelip de parası olmayan insanlara destek için kullanılıyor.

Bir cezaevinde Vanlılar çoktu ve otlu peynir istiyorlardı. Bu temin edilemez mi? Bu bir ayrıcalık değil. O kişinin kültürel yaşamında var. Kimseyi de incitmez.

İyi ve kötü örnekler var ama bunlar cezaevinin insafına bırakılacak şeyler değil. Uluslararası kurallara ve insan doğasına uygun biçimde yapmak lazım.

Bence kantinden elde edilen gelir o hapishanede, o hapishanenin şartlarını iyileştirmek için harcanmalıdır. Ve kantinler olabildiğince ucuz olmalıdır. Pul parası bulup bize yazdığı mektubu gönderemeyen mahpuslar var.

Çifte standart

Mustafa Eren: Hapishanelerde dışarından sana ailenin getirebileceği tek şey iç çamaşırlar hariç giysi. Onda da sınırlamalar var. Diyelim, üç tane gömleğin, üç tane kazağın, üç tane pantolonun olabilir. Yenisi geldiğinde diğerini geri göndererek alabilirsin. Koğuşlarda bu konuda asılmış liste vardır.

Bunların dışındaki her şeyi kantinden almak zorundasın. Dışarıdan da bir şey istetme ihtimalin yok. Bir ara bir yasa çıkarılmıştı, sadece doğumgününde dışarıdan bir hediye getirilebileceği ibaresi vardı. Kantinde ne varsa onlardan alabilirsin.

Dışarıdan zararlı olmayacak şeyler getirilmesinden neden korkuluyor bu kadar?

Temel kaygılar güvenlik ve denetleme. Dışarıdan her ziyaretçi birkaç şey getirecek olsa denetleyemem kaygısı var. İdare kendisi açısından denetlenebilir olmasını istiyor.

2000 öncesinde dışarıdan getirilebiliyordu. Ama mesela börek getiriyordu birinin ailesi, o böreği bile parça parça yapıp öyle veriyorlardı. Ya da özel günlerde mesela aşure çorbası getiriyor birinin ailesi, onu içinde bir şey var mı diye, içine cop sokup karıştırıp öyle veriyorlardı.

Karşındaki insanı insan hakları değil de güvenlik konsepti üzerinden düşündüğünde her şey sakıncalı hale geliyor. O yüzden dışarıdan bir şey gelmesin, biz de rahatça denetleyelim diye düşünüyorlar.

Bunu mantık olarak ilerletirsen, “öğrenciler olmasa okulu ne güzel yönetirdik”le aynı şey.

Kantin yönetmeliği var mı?

Temel olarak ceza ve güvenlik tedbirlerini infazı hakkında kanun var, orada da bu konuda çıkarılacak genelgelerle bu mesele halledilecektir denir. Bu konuda bir genelge var.

Yaşananları da görüyoruz, çok fazla çifte standart var. Basına bazı mafya babalarının hücre görüntüleri yansıyor, görüyoruz ki buzdolapları var, büyük ekran televizyonları var...

Normalde bu genelgeye göre bunların da içeri girmesi yasak. Eğer birileri için bunu yapılabilir hale getiriyorsan ama diğerlerini dışarıdan gelecek diş macununu sorguluyorsan o zaman senin samimiyetin sorgulanır.

Birinin zorunlu bir ihtiyacı kantinde yoksa ne yapılabilir?

Dilekçeyle idareye başvurursun. İdare alınabilir görürse alır. Bu o idarenin insafına bırakılmış bir durum. Bazı hapishane idareleri bazı özel mahpuslar için ihtiyaçları karşılamaya özen gösteriyor. Mesela travestilere istedikleri rujdan almaya çalışıyor. Ama bazılarında da kantinde varsa kullanacaksın, yoksa kullanmayacaksın deniliyor.

Tıbbi malzemelerde ise hapishane revirinin ya da dışarıdaki hastanenin vereceği “alınması zaruri” raporuyla ancak o zaman alabilirsin.

Vücudu yüzde 70 engelli Kayhan Tüney vardı, 22 ay hapishanede kaldı. İhtiyacı olan tıbbi malzemeler için dışarıda raporu olmasına rağmen, zaruri olmadığı iddia edilerek verilmemişti. (YY)

Kaynak: bianet.org