Sincan hapishanesinden tüm kadın direnişçilere selam olsun

Kadın düşmanlarına karşı umudu, sokakta isyana dönüştüren tüm kadın direnişçilere selam olsun!
 

Gezi Direnişi kısa sürede tüm yurt çapına yayılan bir isyana dönüştü. Tencere tavalarıyla bu isyana ana rengini veren kadınlar başta olmak üzere toplumun tüm kesiminden insanlar sokağa çıktı. İsyan bir halk hareketine dönüştü.

Kolay değil elbet 11 yıl… Zulmün ve ölümün iktidarı AKP’nin gerici, faşist, ırkçı, ayrımcı politikalarına maruz kalmak…

İki buçuk milyon insanın sokağa döküldüğü Haziran isyanında herkesin sokağa çıkış öyküsü vardı. Temel talep ise özgürlük, demokrasi ve adaletti.

Evet, artık Türkiye’de hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Ne yönetenler eskisi gibi yönetebilecek ne de yönetilenler eskisi gibi yönetilebilecek…

İşte tam da bu sebeple AKP, Haziran isyanını bastırmak için bildik, klasik yöntemlerini devreye soktu. Önce gazlarıyla, tazyikli sularıyla, plastik mermileriyle, TOMA’larıyla, zırhlı araçlarıyla halka vahşice saldırdı. Yetmedi! Ev baskınlarıyla gözaltılara ve tutuklamalara başvurdu.
 

Ben de başbakanın talimatı üzerine Dikmen Ahmed Arif Parkı’nda yaka paça, şiddet görerek, adeta kaçırılırcasına gözaltına alınan bir kadın direnişçiyim. 3 günlük gözaltı süresi sonunda AKP’nin “adaleti”yle tutuklandım, ne ile suçlandığımı bilmeyerek!

Kadınlık onurum için sokağa çıktım…

AKP’nin özel yetkili mahkemelerinin, yeni terör konseptlerinin, tutuklamalarının bir önemi yok artık. Bu bir onur kavgasıdır. Kadınlık onurum için sokağa çıktım. Tıpkı direnişteki diğer kadınlar gibi. Çünkü kadın düşmanlığı; kadınlara tacizi, tecavüzü reva görürken, her gün en az beş kadını öldürürken, kadın cinayetleri oranı yüzde 1400 artmışken, hükümet kadını değil aileyi koruyan yasalar çıkarmaya devam ederken, kürtaj yasağıyla kadınların bedenine, yaşamına müdahale ederken, kadınları kuluçka makinesi olarak görerek kaç çocuk doğuracağına kadar karar vermeye çalışırken, kadının adını bakanlıkta çıkararak “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı” adıyla kadını yok sayarken, kadınları ucuz işgücü olarak sömürürken, 4+4+4 ile yeni bir toplumsal cinsiyet rejimi kurarak kız çocuklarını eve kapatırken, her uygulamasında kadını hedef alan yasalar çıkarırken, Mamak’ta kocası tarafından katledilen Zülfü’nün adını evinin oradaki vermeyi çok görüp “bir kadının adını parka verirsek bunun önünü alamayız” diyerek parkı yıkıp yerine cami yapma kararını verirken; tüm bunlar yetmezmiş gibi Zülfü’yü katleden kocasının yargılandığı davada AKP’nin yargısı da Zülfü’nün katili Musa’ndan yana tavır alırken geriye tek bir seçenek kalıyordu: Tencere ve tavamızla sokağa çıkıp, özgürlüğe şarkı söylemek, AKP’ye ise meydan okumak!

Kadın Düşmanlığına meydan okuyoruz, direniyoruz!

Sokaklar, mahalle meydanları, kent meydanları özgürlüğe, adalete en çok hasret duyan kadınlarla doldu. İsyan, kadınların tüm halkla birlikte bir adım öne çıkışlarıyla şenlendi. Kadınlar annelik kimliğiyle tüm adaletsizliklerin karşısında birer kalkan oldular. İktidarın annelere “Gidin, çocuklarınızı Gezi Parkı’ndan alın evlerine götürün” çağrılarına karşılık annelerin el ele tutuşarak kurdukları zincir, dayanışmayı ve direnişi bir kez daha güçlendirirken, Cumartesi Anneleri de meydanları boş bırakmayarak Ethem için, Lice’de katledilen Medeni için adalet istediler.

Özgürlük, demokrasi mücadelemizin henüz çok başındayız. Umutluyuz, öfke sokağa taştı bir kere! On binlerle, yüz binlerle, milyonlarla sokaktayız, direnmeye devam ediyoruz.

Kırmızı elbisemizle TOMA’nın karşısında en önde duran, sıktıkları tazyikli sulara karşı kollarımızı özgürlüğe açan ve bekleyen kadınlarız.

Dikmen’deki direnişe saldıran polislerin gözaltında taciz ve tecavüz tehditlerine karşı direnen kadınlarız.

AKP’nin tutuklamalarına karşı inatla özgürlük için direnen kadınlarız.

Özgür ve eşit bir dünyayı kadın ellerimizle kurana kadar ev ev, sokak sokak, mahalle mahalle bu direnişi büyütme zamanı. Kadınlar için adeta bir yaşam alanı olan parkları forumlarla, etkinliklerle özgürlüğün ve direnişin merkezine çevirme zamanı.

Kurduğumuz tüm kürsüleri başta kadınların olmak üzere halkın sözünü söylediği ve kendi kararlarını aldığı yerler haline getirme zamanı.

Özgürlük mücadelemiz isyan dolu günlere gebeyken tüm kararlılığımızla bağırıyoruz:

Gelsin baba, gelsin koca, gelsin devlet, gelsin cop. İnadına isyan, inadına özgürlük!

Sıla Uzunpınar

Sincan Kadın Kapalı Hapishanesi

C-2-5

Kaynak: sendika.org