TUTSAK YAZARLAR ANLATIYOR: HAPİSHANEDE NASIL ÜRETEBİLİYORUZ
gorulmustur tarafından Cu, 27/05/2022 - 20:43 tarihinde gönderildi
“Derler ki çölde yollarını kaybeden Bedeviler, ezberlerindeki şiirleri okuyarak, şarkılar söyleyerek, masallar anlatarak yollarını bulurlarmış… Hal böyle olunca harf harf, hece hece, kelime kelime, imge ucuyla kazılarak yazılıp hapishanelerden firar eden her firari yazı bazen çocukluğumuza, bazen de geleceğe, çıkar...
Önsöz Ekin Sanat Edebiyat Dergisi'nin Görülmüştür Grubundan yazar Adil Okay'la yaptığı söyleşiyi yayınlıyoruz.
***
Önsöz Dergisi: Sanat her geçen gün dışarıdan koparken, dışarısı sanatı sadece bir nesne olarak algılarken siz “Duvarları Delen Çizgiler” adlı karikatür sergisi ile ‘’içeri’’yi dışarı taşıdınız. Sergi fikri nasıl oluştu?
İbretlik bir öykü. Önce hapishane idaresi, (halkın vergileriyle maaşları ödenen Kurum müdürü, 2. Kurum müdürü, iki üye öğretmen, bir psikolog ve bir de Sosyal çalışmacı. ) oy birliği ile kitabımın yasaklanmasına hükmetmiş. Sonra tutuklu bu karara itiraz etmiş. İstanbul Anadolu 1. İnfaz Hâkimliği hapishane idaresinin kararını doğru bulmuş. Bu kez tutuklu İstanbul - Anadolu 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvurmuş.
"Döndüğüme hiç pişman olmadım. Elbette başta ben de uyum sorunu yaşadım. Aidiyet yitimi sürgünlerin ortak duygusudur. Sürgün uzun sürerse artık ne oralı ne buralısınızdır. Sınırların yapaylığını daha iyi anlarsınız. Ama yine de iyi yanı var. Melezleşiyorsunuz. En son Antakya’da bir panelde konuşmamı “melezlik güzelliktir” diye bitirmiştim. (...) Evet şanslıyım. Birkaç kez ölümden döndüm. Sonra 12 Eylül darbesi. Cezaevinden firar. Sonra Filistin kampları, İsrail bombardımanları. Orada da birçok yoldaşımı kaybettim. Ben sağ kaldım. Sonra Avrupa. Uzun sürgün yılları.
55 mahpus ve 55 fotoğrafçının buluştuğu, “İçeriden Dışarı - Dışarıdan İçeri Fotoğraf Köprüsü”; hem bir sosyal proje, hem de iki sanat disiplininin demir parmaklıkları aşarak birleşmesi ve yeni bir “imge”ye dönüşmesidir.
“Tıpkı bakışların gibi o ıssız gecede, uçurum kenarında sevginin seline uğradık.
İşte sırf bu yüzden bile, bizi masal sanacaklar…” Seyit Oktay