Kırıkkale Hacılar'dan Resul Kocatürk Başsağlığı Diliyor

Adil Hocam Merhaba,

               İzleyeni ve tanığı olmak zorunda bırakıldığımız doğa olayı depremin toplu bir katliama dönüştürülmüş olması karşısında dilimiz, dimağımız çölleşti, söz kururdu; tüm benliğimize tarifsiz bir acı ve öfke hakim oldu. Nitekim duygularımızı ifade edebileceğim söz kalmadı! Sevdiklerinizi kaybetmiş olmanın tarifsiz acısını, acımız bilerek içtenlikle paylaşıyoruz. Elimizden başka bir şey gelmiyor maalesef. Keşke gelebilse! Yaralı kurtulanlar için kan vermek istedik, ama onu bile veremedik. Başta siz Sevgili OKAY ailesi olmak üzere tarifsiz acıya maruz kalan halklarımıza başsağlığı dileklerimizi iletiyorum.

               Doğa olayının böylesine vahşet boyutunda katliama dönüşmesinin müsebbibi olan sistemi ve ona hükmedenleri çok iyi tanıyor, biliyoruz! Unutmayacağız, unutturmayacağız ve affetmeyeceğiz…

Selam, sevgi ve saygılarımızla.

19.02.2023

Resul/Mustafa KOCATÜRK

F Tipi Cezaevi B-8

Hacılar/KIRIKKALE

Orhan Çaçan Şakran'dan Mektup Gönderdi: Kitaplarımızı Sorun Haline Getirdiler

Bizim burada son birkaç aydır kitaplarımızı sorunsallaştırdılar. Geçen hafta tüm kitaplarımızı toplayıp İdare Kütüphanesi’ne götürdüler. İçlerinde 21 tanesine sakıncalı görüp el koydular. Kişi başına on kitap düşecek şekilde yeni bir düzenlemeye gittiler ve odalarımıza kitapları bu şekilde verdiler. Bu sınırlamadan dolayı çoğumuz yaptığımız araştırma-inceleme çalışmalarından soğuduk. Çünkü içeride çok az kitap oluyor araştırmak için. Bu da soğutuyor. 21. yy. da halen kitap sınırlamasıyla uğraşıyoruz.

Tutsak Ressam Aynur Epli’den Mektup Var: “Kısacası 'Uçurtmayı Vurmasınlar' filmine rahmet ediyor insan.”

Size son yapmış olduğum otuz (30) adet çizimi gönderdim. Resimleri kısıtlı malzemelerle yapmaya çalıştım. Resim malzemesi içeri almak için bir yıldır uğraşıyorum. Buranın Cumhuriyet Savcılığı’na, Karşıyaka İnfaz Hakimliği’ne defalarca dilekçe yazdım. Şimdiye kadar bana olumlu veya olumsuz bir geri dönüşleri olmadı. Yanımda derme çatma bir kalemtıraş vardı. Onu da bir aramada aldılar. Dolayısıyla bir süreye kadar kör kalem ucuyla idare ettim. Sonunda kalemtıraşa bir çözüm bulundu. Kalemtıraşa ihtiyacım olduğunda eğitim birimine dilekçe yazıyorum. Onlar uygun görürlerse bir memur refakatinde kalemlerimi gidip spor salonunda açıyorum. Biliyorum anlaşılması ve anlatılması zor bir durum…

20.01.2023

Aynur EPLİ

Kadın Kapalı Hapishanesi A-8

Aliağa/İZMİR

Tutsak yazar Hacı Nahsan’dan Baş Sağlığı Mesajı: “Başınız sağ olsun diyor, acınızı yürekten paylaşıyorum.”

"Kasım Karataş bugün telefonda aileye sordu. Ailesi de senin bazı akrabaların da vefat edenlerin içinde olduğunu belirtmişti. Böyle durumlarda insan ne diyeceğini bilemiyor. Bizim gibi mahpusların elinden hiçbir şey gelmiyor. Dışarıda olsaydık belki gidip bu acılı insanlara yardım ederdik, acılarını paylaşırdık."

Ahmet Bilge, Antalya Yüksek Güvenlikli Cezaevini Anlatıyor: "Altı adımlık odanın penceresi şişlerin yanı sıra elekle çevrili"

“Bizim yeni mekan ve koşullarına dair paylaşımda bulunmamıştım sanırım. Girişte Yüksek Güvenlikli bir hapishane olduğunu söylediler. Tipini sorduğumuzda da cevaben “tipsiz” dediler:) Hapishane, tekli odalar biçiminde tasarlanmış. Hasta ya da engelliler için tasarlanmış sınırlı sayıda üç kişilik odalar da var. Yapı bloklardan, bloklar da üç kattan oluşmakta. Her katta altı oda bulunmakta. Ancak aynı katta bulunduğumuz arkadaşlarla ortak alanlara çıkabilmekteyiz. Diğer katlarda ya da bloklarda kalan arkadaşlarla bir araya gelme imkanı yok. Odaların havalandırması yok. Günde bir buçuk saat aynı katta bulunduğumuz arkadaşlarla havalandırmaya çıkabiliyoruz. Haftada bir gün, bir saat spor salonuna gidebiliyor; iki gün, ikişer saat de atölyeye çıkabiliyoruz. Zamanın geriye kalanını herkes kendi odasında geçiriyor. Altı adımlık odanın penceresi şişlerin yanı sıra elekle çevrili. Konya Ereğli’ye, Erzurum Yakutiye’ye götürülen arkadaşlar da aynı tip hapishanelerde kalıyormuş. Anlaşıldığı kadarıyla bu tip hapishaneler yaygınlaştırılacak.”

Ahmet BİLGE- Yüksek Güvenlikli Hapishane C-1-19- ANTALYA

"Başımız Sağ Olsun, Hepimizin."

Acılar asla yarıştırılamaz, karşılaştırılamaz. Hepimizin sol yanı kasıldı-dağlandı. Başımız sağ olsun, hepimizin. Halkımız enkaz altında…
Deprem bir afet, doğal olması, doğanın bir iç kuvveti olması nedeniyle, önlenemez-kaçınılmaz olan bir afet. Fakat bunu felakete, bir kıyıma dönüştüren depremin kendisi değildir. Bilim insanları hemen her konuşmasında bu gerçekliğin altını çiziyor, üstüne basa basa vurguluyor. Deprem öldürmez. 
Maddi olanı hiçbir suretle kabul etmeyen düşünüş tarzı, kapitalizmin azami kâr hırsıyla bütünleştiği yerde kitlesel kıyımların         gerçekleşmesi de bir o kadar kaçınılmazdır. 
Ekonomi-politiği kendisine rehber edinen, kulağını Marksizme veren herhangi bir insan on ilde yaşanan felaketin ekonomik-politik analizini yapmak durumundadır. Bu bir görev değil zorunluluktur. Bu kapsamda meseleye daha ilk bakışımızda karşımıza; devlet, hükümet, siyasi iktidar çıkar. Onu da eşelediğimizde kapitalist-emperyalist sistemin kendisine ulaşırız. 
 

"Normal mektupların gelmesi bazen iki ayı buluyor, bazen de hiç gelmiyor..."

 

21.01.2023

Sevgili Adil, Merhaba!

                Kartınızı ve davetiyenizi içeren iletinizi dün aldım, içteki yazı ve kartlarda tarih yoktu; mektup üstündeki pul yırtıldığından tarih de okunamadı; yani ne zaman göndermişsiniz belli değil; geç kalmasın diye hemen yazdım bir şeyler, gönderiyorum.