Konya hapishanesinden gelen şiir: "BÜYÜT GÖZYAŞINLA ÖZLEMİMİ"

BÜYÜT GÖZYAŞINLA ÖZLEMİMİ

Gözyaşlarım var yaprakların üstünde.

Güle değil de, dikenine düştü özlemim.

Gözyaşlarım gözlerine emanettir.

Bilirim değer verirsin emanete.

Bir yanımda dağlar,

Bir yanımda hasretin var.

Gözyaşlarımla öpmek isterim seni

Yanaklarını ıslatarak, yüzünü okşayarak

Sabrımı dağlara ektim gözyaşlarımla beraber

Büyüttüm hasretinle yeşerttim, dili olsa da konuşsa

Anlatsa beni sana hasretim..!

Buharlaştı ruhum, yarım kaldım.

Eksildim sensiz anlatamıyorum ama bil istiyorum..!

İçeriyi dışarıyla buluşturan kitap: Cennetin Güzellikleri Cehennemde Yaratılır

Ağır hasta tutuklu Erol Zavar’ın şiirlerini fotoğraflarla eşleştirerek, “Cennetin Güzellikleri Cehennemde Yaratılır” kitabını çıkaran Özcan Yaman, amacının demokratikleşme sürecinde içeride ve dışarıda yaşananları görünür hale getirmek olduğunu ifade etti. 

Tutsak yazar şair Murat Türk ile Tülin Şahin Okay'ın ortak çalışması "Su da susar" okuyucuyla buluştu

Teşekkür

Tutsak yazar şair Murat Türk ile Tülin Şahin Okay'ın demir parmaklıkları, sansürü otosansürü aşarak hazırladıkları, Gorulmustur kolektifi olarak bizim de emegimizin gectigi kitabın tanıtım toplantısına ilgi yoğundu.

Emegi geçenlere, bizi yalnız bırakmayan dostlara, kurum, sendika, dernek temsilcilerine, Yeşil Sol parti Mersin milletvekili adaylarına, Mersin Cemevi'ne, IHD'ye, Akdeniz Sanat kolektifi'ne, Sözyüzü grubuna, sanatcı arkadaşlara ve Sokak kitap evi emekçilerine teşekkür ediyoruz.

***

Kitap hakkında:

Bir tutam saç

Sona Mengütay hakkında 

1974 Kars Susuz Büyükçatak Köyü'nde doğdu. 1993'te özgürlük mücadelesine katıldı. 1996'da DGM'de yargılandı ve tutuklandı. Müebbet hapis cezası aldı. 26 yıldır mahpus. Birçok hapishanede kaldı. 2016'dan beri Kandıra 1 No'lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Hapishane'de.

Kara kuzgun

Tutsak yazar ve şair Samî Özbil'den yeni bir roman...

Kara Kuzgun Kitap Açıklaması:
1864 yılı baharı. Çerkesler Adıge topraklarından tarifsiz bir zulümle çıkarılıyor. Direni ve ihanet kol kola. Sonrasında dönemin İstanbul’una gidip kendimizi Zişan’ın, Aksara’nın ve Çestav’ın trajik hikayesinin içinde buluveriyoruz: