Gezi nedeniyle tutuklanan bir arkadaşıma çok sevdiği melisa yapraklarını mektuba koyarak gönderdim. Farklı ulustan birçok kişinin mektupları, yabancı dilde kartlar, fotoğraflar arkadaşıma ulaştı da, melisaları engellediler.
Gezi direnişi gerekçe gösterilerek tutuklanan bir arkadaşıma kokusunu çok sevdiği melisa yaprağı koparıp gönderdim. Vallahi, melisa bahçemizin kıymetlisi, başkası istese zor… Gelgör ki, mahpus romantizmine muhalefet etmek de manasız, mecbur, en afili yapraklardan bir grup oluşturup koydum zarfın içine. Bizimki bazen sırf melisa ile buluşmaya gelirdi bahçeye, bana çaktırmadan birkaç yaprak koparıp koynuna koyardı. Tabii, melisa meftun ve kudretli kokusuyla onu ele verirdi. Biraz kaş çatma, homurdanmadan sonra anlaşırdık. Kokular tarih boyunca psikolojinin gündemi oldular. Depresyon için güllere bezenmiş odalar mı dersiniz, dissosiyatif amnezi için lavanta terapisi mi, anksiyete için limon çiçeği buketleri mi? Gerek tıp, gerekse psikoloji kokularla hâlâ uğraşıyor. Yalnızca operasyonel anlamda değil, kokuların insan davranışlarıyla ilişkisi ya da kokuların kişilerarası iletişime olan etkisi hakkında sayısız psikoloji referanslı makale bulunabilir. Bunların önemli bir kısmı elbette spekülatif ama benim bildiğim, melisa kokusunun bizim şu hapisteki oğlana çok iyi geldiği. Aslında, kontrolsüz bir tür psikolojizm her geçen gün bende hudutsuzlaşma, çığrından çıkma kaygısı yarattığından mıdır nedir, bir şeye küçük bir spekülasyon bulaştığında o şeyden hemen soğuma eğilimindeyimdir.
İşkence yöntemi
Ama melisa kokusu ile bu oğlanın gayri-iradi gülümsemesi arasındaki ilişkiyi çok kere temaşa ettiğimden, onun, tek bir melisa yaprağıyla mübalağasız en az 15 dakika mutlu olabildiğini vallahi billahi gördüğümden, bu işi ihmal edemem, tez elden içeriye melisa kokusu göndermeliyim diye düşünmüştüm. Mektup kabarıktı, farklı ulustan birçok kişinin mektupları, yabancı dilde kartlar, fotoğraflar arkadaşıma ulaştı da, melisa yapraklarını engellediler.
Bu sayfaların okurlarının büyük kısmının hafızası ve bilgisi dahilinde olan F tiplerini uzun uzun anlatmayayım. Özel bir izolasyon, aynı zamanda özel bir laboratuar merkezi olan tecrit tipi hapishanelerde müspet yönde yeni bir şey yok. Fakat menfi yönde var. Zira, Gezi Parkı tutukluları geçtiğimiz günlerde, hücrelerine kamera yerleştirilmek üzere hazırlık yapıldığını bildirdiler. Şimdi düşünün ki, siz bu yazıyı okurken birileri sizi kamera yoluyla izliyor. Yazıyı bitirip bir hava almak için balkona çıkacaksınız yine izleneceksiniz, dönüp bir şeyler atıştıracak, ne bileyim, evde sevdiklerinizle öpüşüp koklaşacaksınız, haberleri izlerken sinirlenip huysuz ihtiyarlar gibi televizyonla kavga edip küfredeceksiniz, sonra yatmaya yakın kulağınız bir şarkıya takılacak ve duygulanacaksınız, sonra başlayacaksınız hüngür hüngür ağlamaya, yine izleneceksiniz. Bıraktım psikolojiye solculuğu karıştırmayı, bu, ruh sağlığı profesyonellerinin temel normları itibarıyla en ince işkence yöntemlerindendir. Klasik bir hapishane, kişiyi alışık olduğu sosyal çevresinden yalıtma yaptırımı üzerine kuruludur. F tipi hapishaneler ise zaten sınırlanmış olan psiko-sosyal olanakları daha da katı bir mahrumiyet rejimine tabi tutma prensibine dayanır. Bu mahrumiyet ile oluşan psiko-sosyal yoksunluk, tutukluyu, benlik algısını ve kendisini var eden düşünsel/yaşantısal değerleri kaybetme riski altında bırakır. Üzerine çokça düşünüldüğü, psikoloji disiplininden çokça yararlanıldığı anlaşılan F tipi cezaevleri fiziksel özellikleri, genelgeleri, yönetmelikleri ve hapishaneden hapishaneye değişen akla ziyan uygulamaları ile zaten bilimsel bir bakış açısıyla insan olmanın temel niteliklerine yönelen bir sistem olduğu halde, bir de kameralar ile 24 saat izlenmek, tecrit niteliğini katmanlı bir hale getirecektir. Zaten tutukluların bir F tipi hücredeki özel hayatlarının sınırının ne olduğu sorusunun yanıtını dışarıdaki referanslarımızla anlayabilmek oldukça zor.
Uysal mahkum
Mesela, havalandırmanın bir köşesinde eğer açılar müsaitse güneş ışığı ile buluşabilmek, belki de hapis hayatının en “özel” etkinliği sayılabilir. Kameraların tehdidi altında bu dahi mümkün değil tabii. Sürekli kamerayla izlenmek ruh sağlığına aykırıdır. Bireyin öz saygısını, iç disiplinasyonu tahrip eder. Fiziki anlamda tutukluların yaşamlarının tüm ama tüm detayları zaten cezaevi idaresinin kontrolü altındadır. Tutuklular hapishaneden satın almak zorunda oldukları TV’de cezaevi idaresi tarafından belirlenen kanalları izleyebilir, merkezi yayın radyo ile idarenin belirlediği müzikleri dinleyebilir, idarenin istediği zaman sıcak suya erişebilir, idarenin istediği kadar ısınabilir, hapishane kurullarının belirlediği kitapları yine idarenin belirlediği sayıda okuyabilir, en küçük talepler dahi dilekçelere koşullandığı için ancak günün belirli saatlerinde arzuhalciliğe teşrif ederek temel meselelerine çözüm arayabilirler. Bununla birlikte, iletişim de dahil olmak üzere, temel haklardan yararlanmak için treatman normlarına göre uslu, uysal bir mahkum olma koşulunu yerine getirmeleri gerekir. Bu katı ve reel mantığın uzağındaki kontrol nosyonu elbette ziyaretçi girişleri ve melisa örneğinde olduğu gibi dışarıdan tutuklulara ulaşan her şey için de geçerli.
Gardiyanlara da iyi gelir
Tutukluların psikolojik anlamda zayıf oldukları konulara, travmalarına, hassas ve duyarlılık alanlarına, en mahrem bilgilerine ulaşma amacı taşıyan çeşitli rubrikler ve formlar ile, yani yalnızca demir kapısı, beton duvarı, insafsız yönetimi, gardiyanı ile değil, pekala “ince” psikoloğunun da dahil olduğu kapsamlı bir “hakim olma prensibi” işletilen bu denli kontollü bir ortamda, kamera ile izlenmenin güvenlik argümanı ile savunulması anlamsız. Burada ancak, tutukluların benliklerine yönelik tahribat yaratacak bir yönelimden bahsedebiliriz. Bireyin beden ve zihin farkındalığı, hareket ederken ve refleks gösterirken kendini özgür hissetmesi, insan varlığı için çok önemli koşullardır. Sürekli izlenen birisi bir süre sonra kendisi ile sorun yaşar ve kendisini, ruh sağlığını hırpalayacak sistematik bir otokontrole zorlar. Biz, insan onurundan yana olan ruh sağlığı profesyonelleri, maalesef tecrit koşullarında tutulmuş insanları yakından tanıdık ve sonuçlarını çok iyi biliyoruz. Ruh sağlığı referansları ile bakınca onca tecrit enstrümanına bir de kamerayla izleme uygulamasının eklenmesi, tutukluları, katmanları arasında dolaştıkları, bireyi kendisinden de tecrit etmeye zorlayan çok boyutlu bir izolasyon sistemine maruz bırakacaktır. Ha bir de melisa kokusu, gardiyanlar dahil herkese önerilir. Vallahi spekülasyon değil, bu işlerden biraz anlıyoruz.
* Psikolog
Kaynak: radikal.com.tr
- 6 gösterim