'Aç kalabilirler ama kitapsız kalamazlar'
Tutuklularla kitaplar arasında iletişimi sağlayan Dışarıda Deli Dalgalar İnisiyatifi'nden Sibel Öz, Tekirdağ F Tipi Cezaevi'ndeki kitap sınırlamasına sert tepki gösterdi. Öz, "İçerideki insanlar aç kalabilirler, ekmeksiz kalabilirler, susuz kalabilirler ama kitapsız kalamazlar" dedi.
Etkin Haber Ajansı / 24 Mart 2013 Pazar, 11:51
İSTANBUL- Cezaevinde yazılan öyküleri "Kıyıya Vuran Dalgalar-F Tipi Öyküler" adında bir kitapta toplayan ve "Serçeler Ölürse" adlı öykü kitabı bulunan Sibel Öz, Tekirdağ F Tipi Cezaevi'ndeki kitap sınırlamasına sert tepki gösterdi. Kendisi de 1994-2004 yılları arasında cezaevinde bulunan Öz, ETHA'ya yaptığı açıklamada, kitapların tutuklular için ne anlama geldiğini anlattı.
Sibel Öz, "Kitap bence içerideki insanların her şeyidir. Yani ekmeğidir, suyudur. İçerideki insanlar aç kalabilirler, ekmeksiz kalabilirler, susuz kalabilirler ama kitapsız kalamazlar. Örneğin tek kişilik hücrelerde yıllardır tutulan insanlar var. Kitaplarını almak ne tür bir işkencedir. İnsan yok, dışarı ile herhangi bir iletişim kurma imkanı yok ve kitap da yok. Bu insanlara ölün mü diyoruz?" dedi.
İNCE BİR İŞKENCE TÜRÜ
Sibel Öz, kitap sınırlamasını şöyle değerlendirdi: "Şimdiye kadarki hiç bir iktidarın akıl edemediği kadar ice bir işkencedir bu. Şu an içeride olsaydım ve kitaplarımızı alsalardı ne olurdu diye düşündüm ve 15 Mart gecesi gözüme uyku girmedi. Yani her şeyi denediler, her şey akıllarına geldi, şimdiye kadarki iktidarların. Örneğin çıplak ayak uygulaması oldu, hücrelere baskın yapıldı, tek kişilikleri gündeme getirdiler, ondan önce F tipi gerçeği var ama hiçbir iktidarın aklına böyle bir işkence gelmedi, kitapları almak gelmedi. Bugüne kadar uygulanan en ince, en derin sonuçları olabilecek bir işkence türü."
'KAMUOYU VE EDEBİYAT DÜNYASI KABUL ETMEMELİ'
Kamuoyunun yasaklamaya yeteri kadar tepki göstermediği ve önemsemediği eleştirisinde bulunan Öz, "cana kastı yok, fiziki bir işkence yok" diye duyarsız bir tavır içerisinde olunduğunu söyledi. Öz, "Aslında uygulamanın içeriği ve önemi çok anlaşılmadı kamuoyu tarafından ve biraz yalnız bırakıldılar ve açlık grevine girmek zorunda kaldılar" diye konuştu.
Öz, kamuoyunun kitap sınırlamasına karşı çıkması gerektiğini, yazarların, şairlerin, edebiyat dünyasından insanların da seslerini yükseltmesi gerektiğini kaydetti. Öz, "Edebiyatın derdi insansa, edebiyat insanla ilgiliyse bugün kitapları alınıyor diye karşı çıkmalılar. Edebiyat dünyası bunu kabul etmemelidir" dedi.
Öz, kitap sınırlamasına karşı dışarıda kesinlikle bir kampanya yürütülmesi gerektiğini söyledi.
Dışarıda Deli Dalgalar İnisiyatifi olarak tutuklularla sık sık kitap çalışmaları yaptıklarını anlatan Öz, tek kişilik hücrelerde kalan tutukluların yazılarından oluşan yeni bir proje hazırlığında olduklarını anlattı. Öz, ayrıca cezaevlerinden Kürtçe masallar topladıklarını söyledi.
Tutukluların yazı yazabilmeleri için kitaplara ihtiyaçları olduğuna işaret etti.
KİTAPLAR MI GÜVENLİĞİ TEHDİT EDİYOR
Sibel Öz, şöyle konuştu: "2013 yılında, hele de barış süreci denilen bir zamandan geçerken bu yasaklama zaten her türlü yaşama imkanı sınırlı olan tutuklular için kabul edilemez. O yüzden şu anda tutukluların itirazının arkasında durmamız gerekiyor. Hangi mantıkla böyle bir dayatmada bulunulmuş? Güvenlik gerekçesi deniliyor. Bu çok yuvarlak bir söylemdir. Yani kitaplar mı güvenliği tehdit ediyor? Adalet Bakanlığı'nın genelgelerinde böyle bir şey yok. Hukukçular bu konuda gerekli açıklamaları yaptılar. Kitaba böyle cahilce bir yaklaşımı Adalet Bakanlığı nasıl kabul edebilir. Hapishanedeki insanları tekrar tekrar ele geçirmeye çalışmaktan ve cezalandırmaktan vazgeçsinler. Bu hukuksuz bir uygulamadır."
- 1 gösterim