İHD Ankara Şube Eş Başkanı Avukat Saliha Şahin, polislerin yargılanmayacaklarını bildikleri için insan haklarını ve adalet mekanizmasını göz önünde bulundurmadıklarına dikkat çekti.
Burcu YILDIRIM Kübra Özge MERCAN
Başkentte darbe girişiminden bu yana yapılmak istenen her türlü basın açıklaması ve toplantı polis saldırısıyla karşılaşıyor. Son olarak Çorlu’daki tren kazasında hayatını kaybedenlerin yakınlarına yönelik polis saldırısı tepkilere neden oldu. İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şube Eş Başkanı Avukat Saliha Şahin, polislerin yargılanmayacaklarını bildikleri için insan haklarını ve adalet mekanizmasını göz önünde bulundurmadıklarına dikkat çekti. Kolluk güçleri tarafından yapılan engellemelerin hukuksuzluğuna dikkat çeken Şahin, OHAL uygulamaları resmiyette kalksa bile hala Ankara'nın orta yerinde bulunan Yüksel Caddesi'ndeki insan hakları anıtının kuşatma altında olduğunu belirterek “İnsanlar bu tarz müdahaleler ile korkutulmaya, sesleri kısılmaya ve çaresiz bırakılmaya çalışılıyor. Ankara, bürokrasinin merkezi ve bu konularda en ufak bir esneme göstermiyorlar. Başka illerde rahatlıkla yapılan açıklamalar, burada polis şiddetiyle dağıtılıyor. Bunun son örneğini Çorlu tren kazasında hayatını kaybedenlerin ailelerine yapılanlarla gördük. Aileler sürüklendi, darp edildi, baygınlık geçirenler oldu” diye konuştu.
DELİLE RAĞMEN SORUŞTURMA YOK
Kolluk kuvveti yetkilerinin Türkiye’nin tabi olduğu uluslararası sözleşmeler ve Anayasa’nın önünde olmadığını hatırlatan Şahin, “Bugüne kadar girdiğimiz birçok davada şüpheden uzak somut delil olmamasına rağmen 'polise taş atıldı', 'hakaret edildi' diye toplu cezalar verildi. Fakat gazla ya da fiziksel olarak müdahale eden, göstericilere hakaret eden kolluk güçlerine kamera kayıtları, fotoğraflar ve bunun dışında birçok delil olmasına rağmen soruşturma dahi açılmadı. Bunun en somut örneğini Ethem Sarısülük'ü öldüren polisin aldığı cezada gördük” dedi.
'OHAL İLE 80'LERE KADAR GERİLEDİK'
İktidarın politikaları söz konusu olduğunda güvenlik güçlerinin ne uluslararası anlaşmaları ne de Anayasa maddelerini dikkate aldığını söyleyen Şahin, “Burada esas oluşturulmak istenen şey, polis devleti. Kolluk güçlerinin, yetkilerini sınırsız şekilde ve keyfi olarak kullandıkları birçok vakayla karşılaştık. Yargılanmayacaklarını ve korunduklarını bildikleri için insan haklarını ve adalet mekanizmasını göz önünde bulundurmuyorlar. Acılı ailelere bile bir açıklama yaptırılmaması bize insan haklarının nereye geldiğini gösteriyor. OHAL ile devam eden süreçte öyle 3-5 yıl öncesine değil, 80'li yıllara kadar gerilemiş durumdayız” değerlendirmesinde bulundu. 'SORGUDAN ÖNCE İŞKENCEDEN SÖZ EDİLİYOR' Ankara'da 10-20 günde bir sabah baskınlarıyla toplu gözaltıların yaşandığına dikkat çeken Şahin, “İnsanlar sorgudan önce işkenceye maruz kaldıklarını söylüyor. Nerede ve nasıl yapıldığını bilmediğimiz işkence yerinin olduğundan bahsediliyor. Bu durum hangi insan hakkıyla açıklanabilir” diye sordu. Korkmuş ve sinmiş bir toplum yaratılmaya çalışıldığına işaret eden Şahin, “Bunun karşında güçlü bir karşı duruş sergilenmezse kazanılmış haklar açısından daha gerilere gidileceği kesin. Bu ülkede hiç suçu olmadan yazdıklarından dolayı içeride olan gazeteciler, halk sağlığını savunduğu için ceza alan hekimler, bilimsel eğitim dedikleri için akademisyenler, öğretmenler, öğrenciler var. Nasıl bir ülkede yaşamak istediğimizi tahayyül edip ona karşı yapılan saldırılar karşısında ortak hareket etmeliyiz” dedi.
Kaynak : Evrensel Gazetesi