Video

MEHMUDO DEZAWO

 

Koi Spi’de (Akdağ) minnacık bulut görünse, aralarında Murat Nehri’nin aktığı karşı yakadaki Metan Dağları’nın zirvelerinde yağmur yağardı. Kaç zamandır, bulutların yoğunluğu arttığından, adeta gök yarılmış Metan’ın üzerine yağmur boşaltıyordu, olanca şiddetiyle. Gök gürlemelerine bir de ürkütücü sesler çıkarıp yatağından taşmış Murat’ın hırçın akışı karışıyordu.

Mehmet Salih Erol'un cezaevinde yazdığı ve Abdullah Duran öykü yarışmasında ödül alan öyküsü...

AĞIRLAŞTIRILMIŞ GECE

Sancılar içinde uyanıp gözlerini açtığında, başını yastıktan zorlanarak kaldırıp etrafa bakındı. İçinden bağırmak geçti ama aniden buna engel olması gerektiğini fark etti. Üzerinde son birkaç gündür onu iyice yormaya başlayan bir ağırlık...

Koca bir çığın altında gibi hissediyordu. Gözü her kapandığında Gabus cini sanki boğazına çöküp onu nefessiz bırakıyor, ‘nefes alamıyorum’ diye çırpınıp avazı çıktığı kadar bağırmak istese de yalnızlığın soğukluğuyla birleşen Gabus’un delikli elleri buna izin vermiyordu.

Bünyan Hapishanesinden gelen bir öykü

“O” Binbir türlü belirsizliğin aklımın içinde hareket etmesine ve gölgelerin yüzüme düşüyor olmasına rağmen hafifçe gülümsüyorum. Engel olamadığım bu gülümseme yüzünden keskin bir suçluluk duygusu hissediyorum. Aslında gülmek, içinde bulunduğum durumu göz önüne alırsam; yapabileceğim en son şeydir. Çünkü topraklarımızdan atılmıştık, açtık, hastalıklarla boğuşuyorduk, sevdiklerimizi bıraktık arkamızda ve çok da ölü…

DELİ GÜCÜ

 

            Yatakta uzanmış okuduğu kitaba ilk sayfasından itibaren hayran olmuştu. Satırlardaki malzemeden çalınmamış, hatta daha cömert olunamayacağını kanıtlamak istercesine kullanılan küfürler çok hoşuna gitmişti. O da dolmuştu son limitine kadar. Kitaptaki kahraman rahatlığını kıskanarak arkadaşlarına, selam verene-vermeyene, alana-almayana, herkese sövmek istiyordu. “Ne küfrediyorsun” diyene tüm literatürdekileri sıralamak ve “daha ister misin” der gibi sırıtmak ne güzel olurdu.

SAİT GABARİ’NİN GÖZLERİ VE MÜZİK

Bin yılların dengbêj geleneğinde pişerek günümüz müzik dünyasında yeri doldurulamayacak Ozan Sait Gabari’nin bestelediği ve dokunaklı sesiyle dile getirdiği yüzlerce şarkısı vardır. Gerek Kürtçe icra edenlerce gerekse de müziğinin intihal edilip orijinal sözlerinin yerine anlamsız sözcükler uydurarak Türkçeye çevrilmiş birçok eseri bulunmaktadır. Saddam döneminde derdest edilerek ağır işkencelerden geçen Sait Gabari’nin önüne iki seçenek konulur. Ya kör edilecek ya da dili kesilecektir. Seçim senin derler ona. Gözlerini alabileceklerini söyler işkencecilere.

Tokat hapishanesinde yazılan bir öykü: "YAPRAK VE RÜZGARIN DANSI"

YAPRAK VE RÜZGARIN DANSI...

            “Ben bir yaprağım. Hangi ağacın yaprağı olduğum önemli değil. Bir bahar sabahı ait olduğum ağacın tomurcuğa durmasıyla yeşermeye başladım. Ağacım yağmurla beslenirken, ben damarlarından bana ulaşan hayatla yeşeririm. Dalımda açar, acele etmeden büyürüm. Büyüdükçe, kış boyunca kurumuş, çöle dönmüş ağacımda hayat yeniden başlar. Rengim hayatla özdeştir. Ağacı büyüleyici kılan ben ve kardeşlerim bir de gölgemizde büyüyen ağacımızın meyvesidir.”