Makale

OHAL'e Pandemiye Tecrite Rağmen Sanat - Sanatçı ve Sancı

“Yıllarca korku tarafından sömürüldük biz. Sadece ve sadece korku tarafından. Zulüm, yalan, kuşku… Bunlar hep korkunun çocuklarıdır. Havayı nasıl bomba denemeleriyle zehirliyorsak, ruhlarımızı da korkuyla zehirliyoruz…”  John Steinbeck

Adil Okay

OHAL’E PANDEMİYE TECRİTE RAĞMEN SANAT - SANATÇI VE SANCI

Konuya başlamadan önce kısa bir özet vereyim: Koronavirüs yayılıp ülkemizde ve dünyada can almaya devam ederken siyasi iktidar felaketten bile istifade etmeye çalıştı. Örneğin;

Mesafeler, sanatsal üretim ve siyaset

Peki! Ya üç etkinlik arasındaki mesafe! Her biri kendi çeperiyle sınırlı ve diğerinden habersiz olduğuna göre, ayrıca bir söz etmeye, vurgu koymaya gerek var mı?

“Yazmak bana iyi geliyor. Sanatın sağaltıcı bir gücü olduğuna inanıyorum.”

Geçtiğimiz günlerde bir söyleşide rastladım söz konusu ifadeye. Daha önce de çok kereler buna benzer ifadelerle karşılaşmıştım.

TUTSAK YAZARLAR ANLATIYOR: HAPİSHANEDE NASIL ÜRETEBİLİYORUZ

"Özellikle son çeyrek yüzyılda hapishanelerde yazılan edebi eserlerde zaman, mekân ve temalar (ve tabi biçem) daha da genişlemiş, hapishanelerin sınırlarını aşmıştır. Tutsak yazarların düşlerinde hapishane kapıları, prangalar, tabular yıkılmış, mikro ve makro iktidarların yasakları, iç ve dış mahalle baskısı ve sansür metaforlarla delinmiştir. "

İşkencenin hafızası

Haftasonu Adana’da polisin icraatlarını hep birlikte izledik, şiddet görüntülerine haklı olarak tepkiler yükseldi. Öyle ki, Emniyet’in kendisi bile “orantısızlığı” kabullenmek durumunda kaldı.

Olup bitenle ilgili en isabetli yorumu sosyal medyada gördüm: “Solcuya vurur gibi vuruyorlar.”

İçerideki şair ve yazarlar ne diyor?

Ortaya çıkması için çok büyük emek verilmiş olan ‘Firari Yazılar’ isimli bu güzel çalışmanın, bu tür sorunların aşılmasında da bir vesile olmasını diliyor, gazetemizin tüm okurlarına kitabı edinip, okumalarını tavsiye ediyorum

Dr. Ayhan Kavak ve Adil Okay’ın büyük bir emekle hazırladıkları “Firari Yazılar” isimli eseri büyük bir ilgiyle okudum. Klaros Yayınları’ndan çıkan bu değerli kitaba emeği geçen herkese ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

Bartın’dan görülmüştür mühürlü mektup

Sercan Zorba’yı dudaklarını diktiği görüntüleriyle haberlerden tanımıştım. Çünkü o zaman bulunduğu Tekirdağ 2 Nolu T Tipi Cezaevinde çıplak aramaya maruz bırakılmış ardından ağır işkencelere maruz kalmıştı. O da bunu protesto etmek için ağzını/dudaklarını dikerek ölüm orucuna girmişti. Ailesinin ısrarlı ilgisi sayesinde hayatta kalabilen Sercan Zorba’ya yaşatılan bu durumdan dolayı, 6 ay içinde 3 Cezaevi değiştirme zorunda bırakılmıştı…

Mehmet Hanefi Bilgin’in katledildiği hapishaneden Ali Gülmez ve Erol Zavar’ın canlı sesleri!

“Biraz önce Bolu F Tipi’nden Ali Gülmez’le görüştük, telefonla. On dakikacık! ‘Patır patır ceset çıkarıyorlar, buradan da gitti yine biri, Mehmet Hanif Bilgin duydunuz mu?’ dedi.

Kalp krizinden! Tedavi edilemeyerek! Bile bile! Tahliyesine 5 ay kala! 29,5 yıldır içeride! Bolu F Tipin’de!