Gülazer Akın

Yolladığınız Kitap Mazgaldan İçeri Kanatlanarak Girdi

Yolladığımız kitaplar tutsaklara ulaşıyor. Siz de bir mektup yazın. bir kitap yollayın. Bu zor günlerde tutsaklara moral vermiş olursunuz.

Aşağıda politik tutsaklardan Gülazer Akın ile Fikret Karakoç'ın mektupları ve adresleri var.

Görülmüştür Ekibi

***

Nisan 2016

Kadının Asaleti

Zihinsel algısı iktidara odaklanmış erkek, topluma egemen olmadan önce hayat güzeldi. Dinlerin, felsefe ve ideolojilerin vaat ettiği cennet veya toplumsal ütopyalar o güzel hayattan feyz alıyorlardı. Demek ki analar özgürlüğü ve eşitliği daha o dönemde gerçekleştirmişlerdi. Sonra, direnen kadının dediği gibi: “Demek ki Tanrı fazla öfkelenmişti bana. Bu kız bu kadar başına buyruk olmamalı hayattan bu kadar keyif almamalı dedi herhalde. (s. 135 Tencerenin Dibi)

19 Yıldır zindanda olan GÜLAZER AKIN'dan mektup var

“Geçenlerde gazetede vardı. AİHM kafeste kapalı kalan bir hayvanın mahkemesi için şu karara gitti; “hiçbir canlı 20 yıldan fazla kapalı bir yerde tutulamaz” dedi. Ama bu ülkede herhalde bizi canlıdan saymıyorlar ki, bu davayı emsal bile gösteremiyoruz…”

Gülazer AKIN

Kadın Kapalı Cezaevi A-3

Gebze \ İZMİT

(Gülazer Akın"çocuk Öykü"ye yazmış.)

Sevgili ÖYKÜ,

HASTA TUTSAK AYNUR’UN YEŞİL YAPRAĞI

Aynur Epli, “Özgürlük ve Eşitlik” talebini yüksek sesle söylediği için 18 yıldır zindanda. İçeride büyümüş deyim yerindeyse. El yordamıyla yön tayin etmeye çalışmış. Daracık hücresinde eline geçen kitapları okumuş. Günde birkaç saat gökyüzüne bakma imkânı olmuş. Beraber olduğu koğuş-hücre arkadaşlarıyla paylaşmaya çalışmış bildiklerini.

Mektuplar Üzerine Bir Mektup

"Mevsimler yüksek duvarları, tel örgüleri aşıp geçemiyor. Çiçeklerin kokusu bile aşamıyor o duvarları. Sadece mektup ve kitap aşabiliyor. Onlara dokununca dışarıya dokunuyorlar. Dışarısının havasını soluyorlar. Dışarıda birinin/birilerinin onlara zaman ayırdığını, onları düşündüğünü, yüreğinden, aklından geçeni kağıda döküp onlara yolladığını fark ediyorlar."

12 Eylül 1980'den bu yana neler yaptık?

Kıyamete Benziyor Her Biri...

Tepemde güneş, bulut birden var. Bir güneş, bir gölge yer değiştiriyor. 12 adımlık havalandırmada duvarlar çok yüksek. Altı merdiven aşağı inerek havalandırmaya çıkabiliyorsun. Onun için burada duvarlar her yerden daha yüksek. Havalandırma çok derin. Bide tel örgüler var dört tarafta. Bir yetmemiş iki kez sarmışlar etrafımızı. O tellere takılan çok kez yaralanıyorlar. Kan damlıyor havalandırmaya. Bütün tel örgüler kan damlatır. Bütün sınırlar öyle. Rojava gibi… yan koğuşta küçücük bir çocuğun ağlayış hatta çığlık sesi geliyor. O çocuk ne arar bu derin duvarların ardında.

Gelincik Mevsimi Mayıs ve Anneler Günü

“Biz devrimci kadın tutsaklar olarak başı dik analarımızın kokusundan, sesinden, yüreğinden öpüyoruz. Emek –bereket kokan ellerinden öpüyoruz.

En çokta onlara layık olmak için direneceğiz…”

Özel olarak aransaydı Mayıs kadar, anneler gününe yakışan başka bir ay bulanamazdı. En narin-nazenin, en mağrur aydır mayıs… Gelincik mevsimi mayıs…

Biz tutsaklar çok şeye hasretiz ama en dokunaklı yanımızda gelincik tarlaların ve annelerin hasreti var.

Hapsedilen Kadınlar...

 

"Yani dünya zaten kadın için hep yüksek güvenlikli cezaevi konumunda oldu...."

 

İçeride o kadar kadın var ki. Sadece bu “yaşadığım” cezaevinde dört yüze yakın kadınız. Kadın-yaşam ilişkisine vurursak dörtyüz yaşam… Sanki bu dünya kadına çok özgürlük bahşetmişti de bu birkaç metrekarelik alana sıkıştırılıyor. Ve zehir zemberek koşullar altında yaşaması öngörülüyor. İnsan onurunu kıran, insanı aşağılayan koşullar, yasaklar, kısıtlamalar kadınlara reva görülüyor.