"20 veya 21 Mart’ta burada adli bir kadın hayatına son verdi. Bilebildiğimiz tek şey adının Duygu olduğu.."

11 Nisan 2023

Değerli Dostlar, Merhaba

                Sevgiyle sıkıca kucaklıyoruz sizleri. Umarım çok iyisinizdir.

                Bizler iyiyiz. Deprem ve sonrası süreçte halkımıza yapılanlar nedeniyle sizler/herkes gibi çok acılı ve öfkeliyiz. Bu yıkıntıların arasından umudu, bunca ölümden yeni bir hayatı diriltmek, yaratmak zorundayız… Süreç, tam da Ekim Devrimi öncesindeki savaş koşullarına benziyor; ölümler; katliam demek daha doğru olur; açlık, yoksulluk, yabancılaşma, baskılar… Zamanın en karanlık yerinden kıpkızıl bir güneş doğmuştu. Yine olacak. Bizi güçlü tutan bu bilinç. Acılarımızı katlayan da, bu koşullarda içerde olmak, yani bir şey yapamamak. Ki hapishanenin bize en dar geldiği zamanlardır böylesi süreçler… Biz de, deprem bölgesindeki çocuklara ulaştırılmak üzere bez bebekler ve kardan kadınlar yaptık. Onlarla beraber çektirdiğimiz bir fotoğrafı da sizinle paylaşmak istedik; (kardan kadınlar fotoğrafa yetişemedi). Yüzümüzdeki gülümseme, küçük de olsa bir şeyler yapmış olmanın sevincinden.

                Yeni yıl ve 8 Mart kartlarınızı almıştım, çok teşekkürler. Biz de Ocak’ta üçlü hücrelere geçtik, üçümüz: Bahar, Resmiye ve ben, birlikte kalıyoruz. Bu, Resmiye ve benim 8 yılın sonunda ilk kez teklilerden üçlülere geçmemiz, özelde de buradaki, 6 yıllık yoğun tecritten sonra, bu durum bizim için hayli farklılık ve tabi mutluluk demektir. Ne çok şeyden mahrum olduğumuzu kavuşunca anladık… Bu hücreye ilk girdiğimde, havalandırma saati olmadığından, içerde camın önünde masada oturduk, pencere açıktı. Yüzüme rüzgar vurdu; nasıl şaşırdım bilemezsiniz; rüzgardan dahi yoksun olduğumuzu fark ettim. Tekli hücreler hava sirkülasyonunun olmadığı şekilde inşa edilmiştir burada… Dramatikleştirmiş olmayayım tabii; aslolan direniştir, birçok şeyden mahrum olmak insani değil, ama en insani yönler de hep o yoksunluklar içinde yontulup parlatılıyor. Bu ve benzeri gücümüzü hatırlatıyor bizlere.

                20 veya 21 Mart’ta burada adli bir kadın hayatına son verdi. Bilebildiğimiz tek şey adının Duygu olduğu; şizofreni hastası olduğu, buna rağmen tek tutulduğu (tekli hücrelerde) ve birkaç ay önce buraya sürgün olarak getirildiği… 9-3 denilen bir kategori gerekçe yapılarak tehlikeli diye sınıflandırılarak bu hapishaneye getiriliyor adli kadınlar. Ve yıllarca komşularımız oldular, her hallerine tanık olduk; hepsi çok çok daha ağır durumlar yaşadılar. Neredeyse hepsi ikinci bir kişiyle dahi kalamaz hale getirildi. Tamamen tecrit durumundalar. Bizler ağırlaştırılmış müebbetiz ve devrimci tutsaklarız, bize yapılanlardan çok daha ağır şeyler yaşatıldı onlara, tanığız hepsine… Kadın intiharları hapishanelerde artıyor. 2021 Aralık’ında da Garibe Gezer arkadaşımız benzer biçimde hayatına son vermeye sürüklenmişti. Başka hapishanelerden de benzer haberler alıyoruz; acı duyuyoruz. Konuya dair Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’na ve çeşitli kurumlara yazdık. Konunun çok daha fazla gündemde olmasını istiyor ve umuyoruz…

                Sizler çok iyisinizdir umarım… Uzun aradan sonra, Kaldıraç’a abone olunca, bolca yazılarınızı okuma imkanı da bulduk. Bunca yoğun ve de zengin içerikli üretiminiz bizi de mutlu ediyor… Kadınlara karşı savaşın bunca yoğunlaştığı bir dönemde kadınların hayatın her alanında varlığı ve üretimi çok daha anlamlı. Adeta modern zamanların cadı avları yaşatılıyor. Ancak, artık eskisi gibi olmayacak. Rojhilat Kürdistanı ve İran’da Mahsa Amini’yle sembolleşen kadın isyanı, tarihte ilk kez cinsiyet temelli bir isyanın tüm toplumsal ezilen kesimlerin isyanına dönüşmesi ve temelli bir isyanın tüm toplumsal ezilen kesimlerin isyanına dönüşmesi ve dünyaya yayılması ve bunca uzun sürmesi, söndürülememesi ile ayırıcı nitelikte. Zamanın yolu budur, böyle olmalıdır diye düşünüyoruz. Sınıfın erkek, kadın hak ve özgürlüklerinin sınıf dışı sayıldığı zamanlar çoktan geride kaldı. Ancak, erkeklik kendini yeni durumlara adapte etmede hayli başarılı. Sanırım kadın özgürlük hareketimizin önemli sorunlarından biri enternasyonalizm ise diğeri de erkekler ve erkek egemenliğine yeterince etki edememesi. Bir de özsavunma var tabii…

                (...)  Bahar ve Resmiye arkadaşlar bolca sevgi ve selamlarını iletiyorlar. Saygı ve sevgilerimizi sunuyoruz.

                Venceremos!

Deniz TEPELİ

1 Nolu F Tipi Hapishane/KOCAELİ

* mektup Sibel Özbudun ve Temel Demirer'e yollanmıştır.