23 Yıldır zindanda olan Kasım Karataş yazıyor: "Devlet Adil Okay'ın Mektuplarına Ambargo Koymuş"

"Sizin bana gönderdiğiniz ve “sakıncalı” deyip verilmeyen mektubunuz için İnfaz Hakimliğine başvurdum. Aradan neredeyse üç ay geçti hala bir karar verilmiş değil. Yine Abdullah Çelik arkadaşa gönderdiğiniz mektupta, iki ay sonra, arkadaşa “sizin gelen mektup sakıncalıdır” deyip, tebligat yaptılar."

24.03.2014

Sevgili Adil,

Her birinizi biriken büyük özlemimle kucaklayıp öpüyorum. Temennim her birinizin sağlıklı ve moralli olmanız… Bende iyiyim, sağlığımda yerinde, şimdilik kaygılanacak bir durum yoktur. Sizlerle kucaklaşacağım zamanı sabırsızlıkla bekliyorum. Sizlerinde aynı duygular içinde olduğunuzdan en ufak bir kuşkum olmadığını belirtmeliyim.

27.02.2014 tarihli mektubunuzu 21.03.2014 tarihinde aldım. Yani Cuma günü, bugün (Pazar) cevap yazıyorum. Burada en sıkıntılı sorunlarımızdan biride mektup veya yazışmalarımızın çok gecikmeli olarak gidip-gelmesidir. İdarenin en büyük gerekçesi ise, cezaevinin bulunduğu mekanın köy statüsünde olmasıdır. Ancak bu pek inandırıcı değildir. Çoğu zaman yazışmalarımız yerlerine hiç ulaşmamaktadır. Doğalında bir faks acilen yazılan bir yazışma türüdür. Faks bile yerine ulaşması kimi zaman ayları almaktadır. Örneğin iki ay önce köye başsağlığı için yazdığım iki faksı geçen hafta alabilmişler. Tüm başvuru ve çabalarımıza rağmen hala bir sonuç almış değiliz. Herkes topu birbirine atıyor. Bunlar yetmiyormuş gibi, birde “sakıncalı” deyip verilmeyen yazışmalarımız var.

Sizin bana gönderdiğiniz ve “sakıncalı” deyip verilmeyen mektubunuz için İnfaz Hakimliğine başvurdum. Aradan neredeyse üç ay geçti hala bir karar verilmiş değil. Yine Abdullah Çelik arkadaşa gönderdiğiniz mektupta, iki ay sonra, arkadaşa “sizin gelen mektup sakıncalıdır” deyip, tebligat yaptılar. Yani iki ay bekletildikten sonra (haberde verilmeden).   Benzer örnekler yazmakla bitmez. Bunları şunun için yazdım. Birincisi bilgilendirmek, ikincisi ise yolladığım mektupların akibeti. Bu mektupta da yazmışsınız, benden haber almadığınızı!..

Daha önce kızım Gülistan da telefonda söylemişti. Bir süre önce, cezaevi mektup komisyonunda yazdığım mektup listesini istedim. Buraya geldiğimden bu yana (kart, mektup, faks) toplamda size gönderdiğim mektup sayısı 11 adettir. Mektupların bir biçimde postanelerde başına bir şeylerin geldiği kesin özellikle de size gönderdiğimiz mektuplar. Geçenlerde Hasan Mantıcı arkadaşa yazmıştım. “Devlet Adil arkadaşın mektuplarına ambargo koymuş” dedim. Devlettin gözüne battığımız kesin. En azından cezaevi mektup komisyonu gecikmelide olsa gönderdiklerine dair belge gösteriyor. İşte, Gülistan iki ay önce bana (9 Ocak 2014) iki kitap göndermiş, ancak geçen hafta cezaevine ulaşmış olduğunu söylediler. Hele idarenin İmc Tv’yi izlemememiz için aldığı bir karar vardı ki, yenilir yutulur cinsten hiç değil. Sanırım basından okumuşsunuzdur, İmc Tv ile ilgili haberleri.

Sevgili Adil, sorunlarımızla sizi meşgul ettiğim için bağışlayın bu kadar meşguliyet içinde zindanlar için çabalarınız bizleri mahcup ediyor/etmektedir. Bu konudaki sayısız etkinlikleriniz olduğundan haberdarız. Gerçekten bir adanmışlık var bunu görmezlikten gelenlerin halk deyimi ile dizine tutar. Tabi sadece zindandakiler için yaptıklarınızı değil, demokratikleşmedeki mücadelenizi de takdir ettiğimizi söylemeliyiz.

Tahir, Hasan ve Muzaffer arkadaşlarla birlikte bir araya gelişimiz sevinç, umut ve özlemi hepsini bir arada yaşadığımı belirteyim. O karede olmayı kim umut etmez, kim özlemiz, kim o kareye sevinmez ki? Herhalde bu mücadelede bize düşen görev; zindanlarda devrimci ve demokratik mücadelenin onur bayrağını taşımaktır. Eğer böyle bir görev ise (ki böyle olduğuna inanıyorum) bu bayrağı taşımaktan onur duyarım.

Ne diyelim zalimin zulmü varsa, Devrimcilerinde onuru vardır. Bu onuru korumak her devrimcinin görevidir.

Sevgili Adil, Hasan Mantıcı arkadaş, bana Filistin Günlüğü kitabını göndermişti. Hasan Mantıcı arkadaşın ismini ve kitabı hakkında Gündem gazetesindeki yazınızla bilgi sahibi oldum. Ona mektup yazarken sanki 40 yıldır tanışıyormuşuz gibi, ona çok rahat hitap ettim. Sonra bu rahatlığın sizin sayenizde olduğu düşündüm. Sizin arkadaşınız, sizin güveninizi kazananın, kendi arkadaşım olarak gördüm ve ona güvendim.  Bu duygum sizin sayenizdedir. Bu duygu yoldaş olmaya,  enternasyonal  dayanışma içinde olmaya, eşit ve birlikte yaşamaya yeter de artar. Bugün Türkiye ve Kürt halklarının birlikteliğini ortaya çıkaranın bu duygu olduğuna inanıyorum. HDP'nin deyimi ile bu daha başlangıç. Seçim ve Newroz mitinglerinde bunun yansıması heyecan verici… Bize direnme gücünü verende bu yansımadır.

Sevgili Adil, şimdilik mektubumun sonuna geldim. Doğrusu paylaşılacak o kadar şey var ki, mekan engelleyici konumda. Kendine iyi bak. Sohbetlerinize katılacağımız günler uzak olmasa gerek…

Hoşça kal, sevgiyle kal.

KASIM KARATAŞ

T TİPİ CEZAEVİ

KARABÜK