Sevgili Adil Hoca, sevgili yeğenim Öykü ve tüm "Görülmüştür" ailesine. Sizinle kısa bir şiir paylaşmak istiyorum. Bir de yeğenim Öykü'nün iki fotoğrafını çizdim. Umarım beğenir. Küçük Öykü'müz şimdi büyümüş. Uzun süredir atölyeye çıkmıyoruz. Yoksa kendisine yağlı boyadan bir tablo yapardım. (...) İnsanlar en zor ve acı dolu günlerinde yoğunlaşıyor.
Felemez Erdem
E Tipi Kapalı Hapishane B- 12
Elbistan / K. Maraş
***
DÜNYAYA AÇTIN GÖZLERİNİ
Haykırışlarla yoğrulur yüreğin
Duygularında bir büyük isyan
Sancılanıyor tüm bedenim
Susuzluktan çatlamış toprağında
Bakardı geçen yağmursuz bulutlara
Ve kadere bağlamıştı umudunu
Cennet bahçesinin güzelliklerini
Dikenli teller, zehirli otlar
Sarmıştı çirkince
Kurutup parçalarcasına
Duvarlar yükselirdi
Dört yürek arasında
İsimler yankılanır kulağında
Ve gözleri gülümser
güzel yüzlü resimler
saklıdır gözyaşlarımda
"Gülperipur, İsmail, Şerkî..."
Daha kızıl atar kalbim
Öfke yüklü çığlıklar ki
"Me ne bese ruhani rejim”
Size bakar aşkla
İnsanla, sevgiyle, umutla...
Karneye bağlamış bedenler
Dolaşır bu sokaklarda
Bir yudum hayat için
Bir nefes aşk, bir sevgi
Bir umut bekledim, bir barış,
Günlerce, yıllarca
Hasretle, sabırla
Nesilden nesile
Karanlık içinde bir ışık aradım.
Karanlık sonsuz olamaz" dedim
Nice mumlar yanıp sönmüştü
Söndürmüşlerdi nice çıraları
boğmuşlardı karanlıklara
Duymaz olmuştum
Gözlerim defnedilmiş
Güneş görmez kuytuluklara
Cellatlarımı beklerken zemheri soğukta
Bir avuç "ateş" dilendim
Ama ısınamazdım ki
Buzlarımı çözemezdi asla
Başkalarının yangınları bile
Aşktan başka silahım yok benim
Ülkemiz aşkı, insanların aşkı
Bize yeter de artar derdim
Buzları Kava'nın balyozuyla
Kıracağız o günü beklerdim.
Gerilerden gelen Koçgiri'nin sesi bu
yankılanan
Şeyh Sait'in Seyid'in nefesiydi
Duyumsanan
Çarçıra'nın tutuştu çırası
yeniden
Kasım'ın 27'si o gün
Dağıldı sisler, kara bulutlar
Benim güneşim, benim ateşimdi bu
Benim bedenimdi ısınan
Benim ışığım
AX ışık ve özgürlük ne güzel!
Düşmanı ve çirkinliği yakan ateş
Isıtırdı toprağımızı
Yeşil tepeleri
Ve meyvenin merhaba dediği
o nazlı tomurcukları
Bu yüzden sevdik güneşi
Kana kana içtik
Oydu çatlamış dudaklarımıza derman
Yarasalar ki sevmez ışığı
Kapandılar güneşin üstüne
Ama durur muydu canlar
Onlar ki o güneşle
Umutlanmıştı, sevdalanmıştı
Şahlanmış, kanatlanmıştı
Deli Maviliklere
ve güneşi bakmadıkları zaman yanlarında
Yandım, ateş oldular
Güneş oldular
Yine Ehriman'ın çeteleri yakar bizi ısıtır
Yine inançla
Yine aşkla
Anladı ki o kan emici yarasalar
Mazlum'un kibriti yanacak hep
Aydınlatacak pusulasını kaybeden
Gezginlerin yolunu
Güç verecek ceng yorgunu
Baş eğmez kahramanlara
bir boşlukla yankılandı haykırışları
"Güneşimizi karartamazsını"
Hesapsızca
Öncesiz ve sonrasız
Tüm zamanlara duyurdu sesini
O boşluklar o seslerle yankılandı
O bedenlerle aydınlandı karanlık
Yeniden, kanla... canla
Kendini yarattı...
"Kimsin sen?"
"Kimsiz sen?" diye yürüdüler
Ölümün üstüne
Kapitalist- ölüm tüccarı zalımın
kralın, şahın
Envai çeşit canavarların
"Heyhat! DAİŞ çetelerin
Karıncalar gibi aslan avında"
Dediler
o yüreğini kuşanmış
ahir zaman melekleri
Tutuşup dizildiler
Güneşe aydınlığa siper olup
Halaya durdurdular ateşi
Alevlerin arasından
Özgürlük diye haykırdılar
Ehriman'ın kalbine hançer
Zafer işaretleri
Tüm insanlık için ışık oldular!..
Felemez Erdem
E Tipi Kapalı Hapishane B- 12
Elbistan / K. Maraş
- 6 gösterim