Kapatılmak doğası gereği bireye eza ve acı duygusu verir, bireyin kendi hakkında karar verme özgürlüğünün elinden alınması bu acının temelini oluşturur. Hapishaneler ve infaz sistemi kapatılmanın doğasına içkin olan bu acı ve ezayı artırmamalı ve cezalandırma aracına dönüştürülemez. Bu ceza ve eza kapatılmanın mümkün olduğunca hafifletilmeye çalışılan sonucudur, asla kapatılmanın amacı değildir. Bu nedenle Avrupa Cezaevi Kurallarında ‘Özgürlüğünden yoksun bırakılan herkese, insan haklarının gerektirdiği gibi saygılı davranılmalıdır ’der.
Kapatılma sadece ceza hukukunun konusunu oluşturmaz, suç sadece tek bir bireyin işlediği şey değildir, bu eylemde birey kadar toplumunda sorumluluğu vardır. Kapatılma için bu bir adım daha ileri gider toplum cezalandırılmayı mümkün kılan, ona meşruiyet kazandıran zemindir, bu alanda yaşanan her hak ihlali o toplumun sorumluğudur. Bu nedenle kapatılma ceza hukuku kadar bir ‘insan hakları’ konusudur. Başta yaşam hakkı olmak üzere temel haklarının, özgürlüğü elinden alınan birey adına toplum tarafından korunması ve güvencede tutulması temelde toplumsal vicdanın varlığı ya da yokluğu sorunudur.
Sağlık hakkının da bu temelde değerlendirilmesi gerekmektedir. Kapatılan bireyin kapatıldığı ortamda; yaşamaya uygun, ruh ve beden sağlığını koruyabileceği koşullarda tutulması gerekir. Bununla birlikte “sağlık hizmetlerine erişim hakkı” güvence altına alınmalıdır. Kapatılan her birey hapishane dışındakilere eş bir sağlık hizmetinden yararlanma hakkına sahiptir.
Ağır hastalık, engellik ya da yaşlılık gibi dezavantajlı bireyler içinse infaz koşulları katlanılamayacak sonuçlar doğurabilmektedir. Bu sorunlardan muzdarip olan mahpusların durumları nedeniyle çektikleri acıyı ağırlaştırmayacak ve sürekli tıbbi gözetim altında tutulmalarına imkân tanıyacak bir oramda tutulmaları sağlanmalıdır. Uluslararası sözleşmelerde bu konuya ilişkin pek çok düzenleme yapılmıştır.
Biz burada daha çok ulusal mevzuatta yer alan düzenlemeleri ve yasal prosedürün nasıl işlediğini tartışmaya çalışacağız. Yasal prosedürleri tartışmaya başlamadan önce şu hususu hatırlatmakta yarar var: Tartışacağımız tüm yasal prosedürün işleyişi (mahpus başvuru yapmasa dahi ) yasal olarak infazdan sorumlu savcılık makamının sorumluluğu dâhilindedir ve infazdan sorumlu savcının resen tüm bu süreçleri işletme yetkisi vardır.
Ağır Hasta ve Bakıma Muhtaç Tutuklu ve Mahpuslara İlişkin
Mevzuatımızda Yer Alan Yasal Düzenlemeler
–Hastalık nedeniyle cezanın infazının geri bırakılması
(5275 sayılı yasa madde 16)
Hapishanede tutulan ağır hasta ya da bakıma muhtaç bireylere ilişkin mevzuatta çok fazla düzenleme bulunmamaktadır. Bu konudaki en genel düzenleme 5275 sayılı CİK(Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun) 16. madde de yapılmıştır.
İnfaz hukuku, bir cezanın hangi sürelerde, nasıl, nerede, ne koşullarda yerine getirileceği sorularına odaklıdır. Güçler ayrılığı ilkesinde bağımsız bir erk olarak tanımlanan yargı, ‘’bağımsızlık’’ nosyonunun bir hayli dışında, bürokratik uygulamanın etkin olduğu, tüzük ve yönetmeliklerle düzenlenen bir alandır. Hak arama mekanizması Cumhuriyet Başsavcılığına yapılacak başvurular üzerinden şekillendirilmiştir. Bunun dışında ki hak arama mekanizmaları Hapishane idaresi, Adalet Bakanlığına ya da TBMM İnsan Hakları Komisyonuna başvuruyla sınırlıdır. Temel olarak infazın uygulanma şekli (süresi, hangi ceza infaz kurumunda gerçekleşeceği, sevk vs. gibi hususlar) kadar, infazın bizzat kişiye uygulanması (yani hapishanede ki yaşam koşulları) Cumhuriyet Savcılarının denetimindedir.
2005 sonrasında düzenlenen İnfaz Hâkimliği, hak ihlalleri başta olmak üzere infaz koşullarına bağımsız yargı denetimi mekanizması olarak düşünülmüş ancak uygulama bunun pek de öyle olmadığını göstermiştir. İnfaz Hâkimliği kısmen idarenin ve çok sınırlı olarak Cumhuriyet Başsavcılığının verdiği kararları denetleyebilmektedir. Bağımsızlığı ve denetim görevini yerine getirip getiremediği tartışmalıdır.
CİK’in 16.maddesi bu düzenlemenin bir parçasıdır ve uygulanmasından Cumhuriyet Başsavcılığı sorumlu ve yetkili kılınmıştır. Cumhuriyet Başsavcılıklarına yapılan suç duyuruları ile -hem hapishanede hem de kamuoyunda en çok bilinen başvuru şeklidir- aynı yasal prosedürü izler.
Kimler 16. madde kapsamında başvuruda bulunabilir?
Madde öncelikle hükümlüler hakkında düzenlenmiştir. Tutuklukların devam eden yargılama nedeniyle tedbir niteliğinde bir kararla kapatılmış oldukları ve haklarındaki her türlü salıverilme kararının da ancak yargılamayı yapan mahkemenin yetkisinde olduğu savıyla 16.madde çerçevesinde başvuru yapıp yapamayacakları tartışmalıdır. Ancak CİK durumlarının gerektirdiği -ki bu lehe yorumlanması gereken bir düzenlemedir- hallerde bu yasadaki hükümlerin tutuklu bireylere de uygulanacağını belirtir. Eğer koşulları gerektiriyorsa tutuklular da madde 16 kapsamında başvuru yapabilir
Akıl hastalıklarına tutulan mahpuslar dışında kapatılan her bireyin madde 16’de düzenlenen haktan yararlanmak için başvuru yapma hakkı vardır. 16 madde fıkra (1) akıl hastalıklarına tutulanları özel bir düzenlemeye tabi tutarak bu başvurunun kapsamı dışında değerlendirmiştir. ‘Akıl hastalığına tutulan hükümlünün cezasının infazı geriye bırakılır ve hükümlü, iyileşinceye kadar Türk Ceza Kanununun 57. maddesinde belirtilen sağlık kurumunda koruma ve tedavi altına alınır. Sağlık kurumunda geçen süreler cezaevinde geçmiş sayılır…’ düzenlemesine yer vermekle yetinmemiş. Madde 16 (2) fıkrasında da ‘…Diğer hastalıklarda…’ ibaresi ile ‘akıl hastalığına tutulmuş’ kişileri açıkça bu başvurunun kapsamı dışında tutmuştur. Bunun dışında kişinin sağlık durumu esas alınmış, maddenin kapsamı hastalıkların varlığı ve yarattığı tehlike üzerinden düzenlenmiştir.
Madde 16 kapsamında yapılan başvuru ile talep edilen haklar nelerdir?
Öncelikle bu madde herhangi bir biçimde cezasızlık hali düzenlemediği gibi, kişinin infazında sürekli bir durum değişikliği de yaratmaz. Cezanın miktarı ya da uygulanmasıyla da ilgili değildir. Madde 16 CİK ‘hapis cezasının infazının hastalık nedeni ile ertelenmesi’ üst başlığı ile düzenlenmiştir.
Bu başvuru sonucu ancak koşullu bir salıverilme kararı talep edilebilir. Zaten yasa da ‘infazın geri bırakılması’ kavramını kullanmaktadır. Olası bir salıverilme durumunda uygulanacak prosedür de açıkça düzenlenmiştir.
Madde 16 (3) fıkrası ‘…Geri bırakma kararı, mahkûmun tâbi olacağı yükümlülükler belirtilmek suretiyle kendisine ve yasal temsilcisine tebliğ edilir. Mahkûmun geri bırakma süresi içinde bulunacağı yer, kendisi veya yasal temsilcisi tarafından ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilir. Mahkûmun sağlık durumu, geri bırakma kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığınca veya onun istemi üzerine, bulunduğu veya tedavisinin yapıldığı yer Cumhuriyet Başsavcılığınca, sağlık raporunda belirtilen sürelere, bir süre bulunmadığı takdirde birer yıllık dönemlere göre bu fıkrada yazılı usule uygun olarak incelettirilir. İnceleme sonuçlarına göre geri bırakma kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığınca, geri bırakmanın devam edip etmeyeceğine karar verilir. Geri bırakma kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığının istemi üzerine, mahkûmun izlenmesine yönelik tedbirler, bildirimin yapıldığı yerde bulunan kolluk makam ve memurlarınca yerine getirilir. Bu fıkrada yazılı yükümlülüklere aykırı hareket edilmesi hâlinde geri bırakma kararı, kararı veren Cumhuriyet Başsavcılığınca kaldırılır. Bu karara karşı infaz hâkimliğine başvurulabilir…’ düzenlemesini içermektedir.
Temel hedef verilen cezanın birey açısından katlanılabilir koşullarda yeniden kaldığı yerden devamını sağlamaktır. Kişinin salıverilmesi denetimli serbestlik benzeri bir rejime göre gerçekleştirilir. Sonuç olarak 16 madde ile geçici bir süre için infazın durdurulması yasanın tabiri ile geri bıraktırılması durumu düzenlenmiştir.
- Maddenin uygulanma prosedürü
Başvuru, infazın çektirildiği yer (mahpusun bulunduğu hapishanenin bağlı olduğu) Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak yapılır. Mahpusun doğrudan kendisi, vasisi, avukatı ya da zaruret halinde yakın akrabaları tarafından yapılabilir.
Başvuru Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından incelemeye tabi tutulur. Bu inceleme sadece yazılı başvuru ile sınırlı değildir, savcılık makamı gerekli gördüğü konularda resen inceleme yapabilir. Ancak uygulamada ilk inceleme genellikle hapishanede her mahpus için ayrı ayrı tutulan ‘sağlık dosyası’ ile sınırlı olmaktadır ve eğer varsa infaz kurumunda görevli hekimlerin ya da sağlık personelinin bilgisi ile yetinilmektedir.
Madde 16 infazın geri bırakılacağı durumları fıkra (2) ve fıkra (6) ile düzenlemiştir. Bu madde yalnızca mahpusun ya da yasada ki tanım ile hükümlünün sağlık durumuna odaklanmaz. Tek başına hastalığın niteliği, kişinin hayatında yarattığı tehlike gibi hususların varlığı ve ispatını esas almaz.
Madde 16 fıkra (2)’de yapılan düzenleme ‘Diğer hastalıklarda cezanın infazına, resmî sağlık kuruluşlarının mahkûmlara ayrılan bölümlerinde devam olunur. Ancak bu durumda bile hapis cezasının infazı, mahkûmun hayatı için kesin bir tehlike teşkil ediyorsa, mahkûmun cezasının infazı iyileşinceye kadar geri bırakılır. ‘Burada kriter hapis cezasının infazının mahkumun hayatı için ‘kesin tehlike’ teşkil etmesidir. Kendi içinde son derece yoruma açık bir kavram olan ‘kesin tehlike’ kavramı uygulamada kararı verecek olan merciiye çok geniş bir takdir yetkisi vermektedir.
Bu madde de ; ‘ hastalığın ölümcül olması, kişinin bir ya da birden çok hastalık nedeniyle yaşadığı sağlık sorunları, bu sorunların yarattığı hayati tehlike’ değerlendirme konusu değildir. Ciddi risk altında olmak ya da infaz koşullarının kişide geri dönüşü mümkün olmayan hasarlar bırakması ihtimali gibi tıbbi olarak değerlendirmenin daha olası ve etik olduğu düzenlemeler yerine yasa koyucu, infaz koşullarından kaynaklı ‘hayati tehlike teşkil ediyorsa’ kriterini getirmiştir.
Fıkra (6) ise benzer bir düzenlemeyi hapishane koşullarında hayatını yardımsız sürdüremeyecek durumda olan bireyler için yapar : ‘Maruz kaldığı ağır bir hastalık veya engellilik nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyen ve toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturmayacağı değerlendirilen mahkûmun cezasının infazı üçüncü fıkrada belirlenen usule göre iyileşinceye kadar geri bırakılabilir.’
Burada da bireyin bu engellilik nedeniyle dayanması gereken bedensel acılar veya karşı karşıya kaldığı kısıtlamalar gibi fiziksel olarak tanılanabilecek bir kriter değil, cezaevi koşullarında yalnız başına yaşamını idame ettirme gibi son derce yoruma açık bir tanım yapılmaktadır. Bura da; ’Yaşamımızı neleri yerine getirince idame ettirmiş sayılırız?’ sorusu muğlaklığını korumaktadır.
Her iki tanım da tıbbi olarak raporlanması çok kolay olmayan kriterlerden yola çıkmaktadır. Her ne kadar kişinin sağlık sorunları ve bu sorunların yarattığı tehlike, bu kriterlere kısmen cevap veriyorsa da uygulamada bu belirsizliğinin yarattığı bir boşluk bulunmaktadır. Yasanın getirdiği tanımlar kapatılmanın koşullarındaki değişkenlikle birleştiğinde son derece keyfe keder bir durum yaratmaktadır. Bu koşullarda hasta mahpuslar, genelde iyileşme ihtimalinin kalmadığı anlaşıldığında tahliye edilmektedirler.
Tüm bunlara bir de ‘…toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturmayacağı değerlendirilen mahkûmun..’ ibaresi eklenerek maddenin kapsamı iyice daraltılmış olmaktadır. Her ne kadar ‘toplum güvenliği bakımından tehlike’ ibaresi (6) fıkra metninde yer alsa da maddenin bütünü için değerlendirilerek uygulanmaktadır. Yaşamını tek başına idame ettiremeyen ya da infaz koşulları hayati tehlike yarattığı için serbest bırakılması düşünülen bireylerin toplum için ne gibi bir tehlike teşkil edeceği ya da bu tehlikeyi nasıl yaratacağı daha da önemlisi bireyin ‘toplum için tehlike oluşturmayacağını’ nasıl iddia ve ispat edeceği mantıklı olarak izah edilememektedir. Burada yine karar merciine geniş bir kanaat alanı bırakılmıştır.
‘Toplum güvenliği bakımından tehlike’ tanımı ile 16 maddenin uzun süreli hapis cezalarına uygulanması olanağı pratikte ortadan kaldırılmış olmaktadır. Bu tanımla ağırlaştırılmış müebbet hapis ve müebbet hapis cezaları özelikle siyasi suçlardan ceza alanlar başta olmak üzere, uzun süreli ağır hapis cezası alanların bu maddeden yararlanmaları neredeyse imkânsız hale getirilmiştir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında yeniden başvuru prosedürüne dönersek, sadece çok ağır ölümcül bir hastalığın varlığı ya da herhangi bir engelliliğin hayatı nasıl imkânsız kıldığı değil bunun hapishane koşullarında mahpusa nasıl yansıdığı tartışılmalıdır.
Madde 16 uygulanmasında karar mercii Cumhuriyet Başsavcılıkları olmakla birlikte sağlık kurumlarının düzenlediği raporlar bu incelemenin temelini oluşturmaktadır. İlk tedavi ve teşhisten başlayarak hastalığın doğru, açık ve anlaşılır biçimde anlatılıp belgelendirilmesi hayati önemdedir.
Genelde tedaviyi yürüten ya da teşhisi yapan hekimler hastalığı genel olarak teşhisle (hastalığın kişide yarattığı durumu tanımlamakla) yetinmektedirler. Oysa 16. madde kapsamında bir başvuru söz konusu olacaksa tedaviyi üstlenen ya da teşhisi koyan hekimden gerekirse yazılı olarak bilgilendirme talep edilmelidir. Hastalığın genel niteliği, kişide yarattığı tahribat, ilerleme düzeyi, hastalığın genel tedavi koşulları ve kişi için zorunlu, asgari tedavi koşulları, tedavinin uygulanma sıklığı gibi bilgilerin de düzenlenecek belgelerde yer alması önemlidir. Hastaya ve hastalığa ilişkin en doğrudan bilgilere hastayı en yakından takip eden ve tedaviyi yapan hekim sahiptir. Hasta Hakları Yönetmeliği 15. madde hastaya tüm bu bilgileri isteme hakkı tanımaktadır. Kaldı ki hekimin bu bilgilerin hukuki olarak taşıdığı önemi bilemeyeceğini ve başvuruyu inceleyecek savcının da tıbbi bilgisinin yetersiz olduğu gözetildiğinde tedavi eden hekimden alınacak bu tür bilgiler başvuru için önemli bir veri oluşturacaktır.
Uygulamada bu tür başvuruların temel dayanağının sağlık durumunu gösterir belgelerden oluştuğunu göz önünde bulundurulmalıdır. Bunun için hapishanede tutulan sağlık dosyasında tüm tedavi ve teşhis belgelerinin yer aldığından emin olunmalıdır. Eğer hastalık kapatılmadan önce başlamışsa ya da engelliliğin haline ilişkin önceden alınmış raporlar, geçirilmiş tedaviler varsa bunlara ilişkin tüm bilgiler başvuruya eklenmelidir. Bu belgelere ulaşılamıyorsa başvuru sırasında ya da inceleme aşamasında belgelere ilişkin bilgi verilerek belgelerin toplanması savcılık makamından talep edilmelidir.
İhtiyaç duyulması halinde kişinin tüm sağlık bilgileri değerlendirilerek durumuna ilişkin bir rapor uzman hekimlerden talep edilebilir. Konunun uzmanlarının –ki birden çok hastalık söz konusu ise ya da bedensel engelliliğin tespiti birden çok tıp alanının konusuna giriyorsa böyle bir rapor başvurunun anlaşılması açısından önemlidir- vereceği bu rapor bağlayıcı olmamakla birlikte önemlidir.
Uygulamada yaşanan sıkıntılardan biri de uzman hekimlere ulaşmaktır, Türk Tabipler Birliği, sağlık sendikaları ya da bu alanda çalışan STÖ’ lerden yardım istenebilir. Bir diğer sıkıntı hapishanede tutulan sağlık dosyasına erişimde yaşanmaktadır. Kişinin sağlık bilgileri özeldir ve bu nedenle gizlidir. Ancak hakkında başvuru yapılacak kişi buna rıza gösterdiğini ve belgelerin örneğini almaya yetkili kıldığı kişinin açık kimliğini yazılı olarak hapishane idaresine bildirdiğinde bu sorun aşılabilir. Hasta Hakları Yönetmeliğinin 15. ve 16. maddeleri hastanın bu hakkını düzenlemektedir.
Bütün belgelerin ve dokümanların başvuru anında hazır olması gerekmemektedir ancak talebin kabulü için başvurunun yeterli tıbbi dokümanla desteklenmesi önemlidir.
Başvuruyu alan Cumhuriyet Başsavcılığı yaptığı inceleme sonucunda ya bu başvuruyu sebebini de belirtmek koşulu ile reddedecektir ya da bir karar vermek üzere başvuruyu kabul edecektir. Başvurunun reddi halinde izlenecek prosedür yazının ilerleyen bölümlerinde anlatılacaktır.
Başvurunun kabulü halinde başvuranın sağlık durumuna ilişkin madde 16 kapsamında yeniden bir değerlendirme yapılacaktır. Bunun için; ‘Yukarıdaki fıkralarda belirtilen geri bırakma kararı, Adli Tıp Kurumunca düzenlenen ya da Adalet Bakanlığınca belirlenen tam teşekküllü hastanelerin sağlık kurullarınca düzenlenip Adli Tıp Kurumunca onaylanan rapor üzerine, infazın yapıldığı yer Cumhuriyet Başsavcılığınca verilir.’ düzenlemesi ile izlenecek yol belirtilmiştir. Hapishanenin bulunduğu yere göre savcılık başvuranı ya Adli Tıp Kurumuna ya da Adalet Bakanlığınca belirlenmiş hastahanelerden uygun olanına sevk edecektir, bu resen yapılan bir işlemdir. Ama başvurucu –uygun koşulları taşımak koşuluyla- sevk edilmek istediği sağlık kurumunu ve sebepleri belirterek talepte bulunabilir.
Bu aşamada raporun örneği taraflara sunulacağından eksik ya da yetersiz görülen hususlara ilişkin itirazların yapılması ve gerekiyorsa ek rapor alınması için mutlaka başvuru yapılması gerekmektedir. Adli Tıp genelde ‘cezaevinde kalmasında sakınca yoktur’ diyerek kimi zaman tamamen yetkisi dışında raporlar verebilmektedir. Böylesi bir durumda itiraz zorunludur, bu aşamada verilecek rapor daha çok hastalığın genel tanımı ve raporu isteyen kişinin hastalıktan nasıl etkilendiği, hastalığın seyri, olası sonuçları, tedavi koşulları gibi bilgileri içermelidir.
Bütün bu sürecin sonunda eğer Cumhuriyet Başsavcılığı infazın geri bırakılmasına karar verirse yukarıda belirtildiği gibi belli koşullarla kişi salıverilir. Fakat savcılık başvuruyu yine “sebep belirterek” bu aşamada da reddedebilir.
Cumhuriyet Başsavcılığının ret kararı ister başvuru yapılır yapılmaz isterse gerekli incelemeler yapıldıktan sonra verilmiş olsun bu tür kararlara karşı itiraz yolu aynıdır. Ret kararına karşı, başvurunun yapıldığı yerde ki Ağır Ceza Mahkemesine itiraz etmek gerekir. Bu itiraz ret kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde yapılmalıdır. İtiraz, kararı veren Cumhuriyet Savcılığına da yapılabilir ve savcılık tarafından ilgili Ağır Ceza Mahkemesine iletilir. Ağır Ceza Mahkemesinin vereceği karar kesindir. Bu karara karşı yapılabilecek şey Anayasa Mahkemesi, AİHM gibi hukuki yollara başvmaktır. Bu başvuruların yapılabilmesi içinde iç hukuk yollarının doğru ve sonuna kadar kullanılmış olması gerekmektedir. Genelde Ağır Ceza Mahkemeleri tarafından Cumhuriyet Başsavcılığının kararlarını onandığı için Ağır Ceza Mahkemesine itiraz ihmal edilmektedir, oysa iç hukuk yollarını tüketmek AYM ve AİHM nezdinde hak aramak için ön koşuldur.
Bu konuda mutlaka dikkate alınması gereken bir husus da madde 16 çerçevesinde birden çok kez başvuru yapmanın mümkün olmasıdır. Hastalığın her safhasında bu talebi yeniden ileri sürmek mümkündür.
Bunların dışında fıkra (4) ile gebe ve yeni doğum yapmış kadınlar için istisna bir düzenleme getirilmiştir. ‘Hapis cezasının infazı, gebe olan veya doğurduğu tarihten itibaren altı ay geçmemiş bulunan kadınlar hakkında geri bırakılır. Çocuk ölmüş veya anasından başka birine verilmiş olursa, doğumdan itibaren iki ay geçince ceza infaz olunur.’
Ancak fıkra (5) ile bu düzenlemede kendi içinde ciddi sınırlamalara tabii tutulmuştur,’.. Kapalı ceza infaz kurumuna girdikten sonra gebe kalanlardan koşullu salıverilmesine altı yıldan fazla süre kalanlar ile eylem ve tutumları nedeniyle tehlikeli sayılanlar hakkında dördüncü fıkra hükümleri uygulanmaz…’ Bu başvurularda infazın gerçekleştiği yer Cumhuriyet Başsavcılığına yapılır ve yukarıda belirtilen yasal prosedüre göre işlem yapılır.
–Hükümlünün istemiyle infazın ertelenmesi
(5275 sayılı yasa madde 17)
Bu madde sağlık sorunları da dahil olmak üzere mahpus hakkında verilen ceza hükmünü dikkate alarak ‘infaz ertelemesine’ olanak tanımaktadır.
Kimler başvuruda bulunabilir?
Hakkındaki ceza kesinleşmiş ve hapis cezasının infazı için çağrı kâğıdı gönderilenler veya hüküm almış ve halen mahpus olan kişiler başvurabilir.
Burada temel kriter hapis cezasının süresidir, kasten işlenen suçlarda 3 yıl ve daha az, taksirli suçlarda 5 yıl ve daha az hüküm giyen kişiler, hapishanede de olsalar bu madde kapsamında başvuru yapabilirler.
Madde 17 kapsamında yapılan başvuru ile talep edilen haklar nelerdir?
Cezanın infazı 6 aylık sürelere en fazla iki kez ertelenebilir. Burada infazın ertelenmesi kesin bir süreye bağlıdır; en fazla 1 yıllık bir süre için infazın uygulanması geri bırakılır.
Madde 17 uygulanma prosedürü
Hükümlüler hapishanenin bulunduğu yerin Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak başvuru yapılabilir. Mahpusun kendisi, vasisi, hukuki temsilcisi, zaruret halinde yakın akrabaları başvuru yapabilir
Bu maddede kişinin sağlık sorunları da infaz ertelemesi kapsamında değerlendirmiştir. Sağlık sorunlarının ispatı 16. madde kadar ciddi bir prosedüre tabii değildir, ikna edici sağlık raporları sunmak yeterli olacaktır.17. madde fıkra (4) ‘…veya hükümlünün hastalığının sürekli bir tedaviyi gerektirmesi gibi zorunlu ve çok ivedi hâllerde…..’ diyerek hem ispat hem de hastalığın değerlendirilmesi konusunda Cumhuriyet Savcılığına geniş bir kanaat alanı bırakmıştır. Ayrıca fıkra(5) ile ‘Erteleme isteminin kabulü, güvence gösterilmesine veya diğer bir şarta bağlanabilir’ düzenlemesini getirmiştir.
Ayrıca 17. Madde kapsamında başvuruda bulunmak için kişinin belli suçlardan hüküm giymemiş olması ve iyi halli ( disiplin cezası almamış olması) gerekmektedir. Fıkra (6) ‘ Bu madde hükümleri; a) Terör suçları, örgüt faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlar ve cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlardan mahkûm olanlar, b) Mükerrerlere özgü infaz rejimi uygulanmasına karar verilenler, c) Disiplin veya tazyik hapsine mahkûm olanlar, hakkında uygulanmaz.’ düzenlemesi ile yasanın uygulama alanını iyice daraltmıştır. Bu haliyle bu düzenlemenin cezaevlerindeki ağır hasta ya da engelli bireyler acısından etkin bir sonuç doğurması beklenemez.
Yapılan başvuru eğer reddedilirse, ret gerekçeleri ve itiraz mercii ve süre belirtilerek başvurucuya tebliğ edilecektir. Bu karara karşı da Ağır Ceza Mahkemesine itiraz mümkündür.
Ağır Hastalık, Sakatlık veya Kocama Nedeniyle Hayatlarını Yalnız İdame Ettiremeyen Hükümlüler hakkında Denetimli Serbestlik Tedbiri Uygulanması
(5275sayılı yasa ek madde 105/A)
Bu madde genel olarak denetimli serbestlik uygulamasını düzenlemektedir ve fıkra (3) (b) bendinde ‘Maruz kaldıkları ağır bir hastalık, engellilik veya kocama nedeniyle hayatlarını yalnız idame ettiremeyen ve koşullu salıverilmesine üç yıl veya daha az süre kalan hükümlüler, diğer şartları da taşımaları hâlinde yararlanabilirler. Ağır hastalık, engellilik veya kocama hâli, Adlî Tıp Kurumundan alınan veya Adalet Bakanlığınca belirlenen tam teşekküllü hastanelerin sağlık kurullarınca düzenlenip Adlî Tıp Kurumunca onaylanan bir raporla belgelendirilmelidir.’ düzenlemesine yer verilmiştir.
Öncelikle bu yasanın mahpuslara uygulanabilmesi için denetimli serbestlik hakkı iyi halli olma gibi yasada tanımlanmış zorunlu koşulları taşımak gerekmektedir. Ayrıca ağır hastalık, engellilik ya da kocama halinin Adli Tıp Kurumundan alınan ya da Adli Tıp Kurumunca onaylanan bir raporla belgelendirilmesi gerekmektedir.
Başvurunun infazın çektirildiği yerde ki İnfaz Hâkimliğine yapılması gerekmektedir.
Başvurunun kabulü halinde, belirlenen koşullar çerçevesinde mahpus salıverilir, denetimli serbestlik için öngörülen kurallara riayet ettiğinde kalan cezasını dışarda geçirerek tamamlar.
Bu başvuru sonrasında mahkeme talebi ret ederse bu karara karşı Ağır Ceza Mahkemesine itiraz etmek mümkündür.
Sürekli Hastalık, Sakatlık ve Kocama Sebebi Anayasa 104 madde çerçevesinde af talebi
Anayasa’nın 104. maddesine göre, Cumhurbaşkanı “sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebi ile belirli kişilerin cezalarını hafifletmek ve kaldırmak” yetkisine sahiptir. Bu konuda yapılacak tek şey Cumhurbaşkanlığına yazılı olarak başvurmaktan ibarettir; kişi isterse bu dilekçeye raporlar ve sağlık durumuna ilişkin diğer belgeleri ekleyebilir.
Madde 16 (Hapis cezasının infazının hastalık nedeni ile ertelenmesi) –
(1) Akıl hastalığına tutulan hükümlünün cezasının infazı geriye bırakılır ve hükümlü, iyileşinceye kadar Türk Ceza Kanununun 57 nci maddesinde belirtilen sağlık kurumunda koruma ve tedavi altına alınır. Sağlık kurumunda geçen süreler cezaevinde geçmiş sayılır.
(2) Diğer hastalıklarda cezanın infazına, resmî sağlık kuruluşlarının mahkûmlara ayrılan bölümlerinde devam olunur. Ancak bu durumda bile hapis cezasının infazı, mahkûmun hayatı için kesin bir tehlike teşkil ediyorsa mahkûmun cezasının infazı iyileşinceye kadar geri bırakılır.
(3) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen geri bırakma kararı, Adlî Tıp Kurumunca düzenlenen ya da Adalet Bakanlığınca belirlenen tam teşekküllü hastanelerin sağlık kurullarınca düzenlenip Adlî Tıp Kurumunca onaylanan rapor üzerine, infazın yapıldığı yer Cumhuriyet Başsavcılığınca verilir. Geri bırakma kararı, mahkûmun tâbi olacağı yükümlülükler belirtilmek suretiyle kendisine ve yasal temsilcisine tebliğ edilir. Mahkûmun geri bırakma süresi içinde bulunacağı yer, kendisi veya yasal temsilcisi tarafından ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilir. Mahkûmun sağlık durumu, geri bırakma kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığınca veya onun istemi üzerine, bulunduğu veya tedavisinin yapıldığı yer Cumhuriyet Başsavcılığınca, sağlık raporunda belirtilen sürelere, bir süre bulunmadığı takdirde birer yıllık dönemlere göre bu fıkrada yazılı usule uygun olarak incelettirilir. İnceleme sonuçlarına göre geri bırakma kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığınca, geri bırakmanın devam edip etmeyeceğine karar verilir. Geri bırakma kararını veren Cumhuriyet Başsavcılığının istemi üzerine, mahkûmun izlenmesine yönelik tedbirler, bildirimin yapıldığı yerde bulunan kolluk makam ve memurlarınca yerine getirilir. Bu fıkrada yazılı yükümlülüklere aykırı hareket edilmesi hâlinde geri bırakma kararı, kararı veren Cumhuriyet Başsavcılığınca kaldırılır. Bu karara karşı infaz hâkimliğine başvurulabilir.
(4) Hapis cezasının infazı, gebe olan veya doğurduğu tarihten itibaren altı ay geçmemiş bulunan kadınlar hakkında geri bırakılır. Çocuk ölmüş veya anasından başka birine verilmiş olursa, doğumdan itibaren iki ay geçince ceza infaz olunur.
(5) (Ek: 24/1/2013-6411/3 md.) Kapalı ceza infaz kurumuna girdikten sonra gebe kalanlardan koşullu salıverilmesine altı yıldan fazla süre kalanlar ile eylem ve tutumları nedeniyle tehlikeli sayılanlar hakkında dördüncü fıkra hükümleri uygulanmaz. Bu kişilerin cezasının dördüncü fıkrada öngörülen kısmı, ceza infaz kurumlarında kendileri için düzenlenen uygun yerlerde infaz olunur.
(6) (Ek: 24/1/2013-6411/3 md.) Maruz kaldığı ağır bir hastalık veya engellilik nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyen ve toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturmayacağı değerlendirilen mahkûmun cezasının infazı üçüncü fıkrada belirlenen usule göre iyileşinceye kadar geri bırakılabilir.
Madde 17 (Hükümlünün istemiyle infazın ertelenmesi)– (Değişik: 24/1/2013-6411/4 md.)
(1) Kasten işlenen suçlarda üç yıl, taksirle işlenen suçlarda ise beş yıl veya daha az süreli hapis cezalarının infazı, çağrı üzerine gelen hükümlünün istemi üzerine, Cumhuriyet Başsavcılığınca ertelenebilir.
(2) Erteleme, her defasında bir yılı geçmemek üzere en fazla iki kez uygulanabilir.
(3) Erteleme süresi içinde, hükümlü hakkında kasten işlenen bir suçtan dolayı kamu davası açılması hâlinde, erteleme kararı kaldırılarak ceza derhal infaz olunur.
(4) Birinci fıkrada belirtilen hapis cezalarının infazına başlanmış olsa bile, hükümlünün yükseköğrenimini bitirebilmesi, ana, baba, eş veya çocuklarının ölümü veya bu kişilerin sürekli hastalık veya malullükleri nedeniyle ailenin ticari faaliyetlerinin yürütülebilmesinin veya tarım topraklarının işlenebilmesinin imkânsız hâle gelmesi veya hükümlünün hastalığının sürekli bir tedaviyi gerektirmesi gibi zorunlu ve çok ivedi hâllerde, Cumhuriyet Başsavcılığınca altı ayı geçmeyen sürelerle hapis cezasının infazına ara verilebilir. Ancak bu ara verme iki defadan fazla olamaz.
(5) Erteleme isteminin kabulü, güvence gösterilmesine veya diğer bir şarta bağlanabilir.
(6) Bu madde hükümleri;
- a) Terör suçları, örgüt faaliyetleri çerçevesinde işlenen suçlar ve cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlardan mahkûm olanlar,
- b) Mükerrerlere özgü infaz rejimi uygulanmasına karar verilenler,
- c) Disiplin veya tazyik hapsine mahkûm olanlar,hakkında uygulanmaz.
Madde 105/A – (Ek: 5/4/2012-6291/1 md.)
(1) Hükümlülerin dış dünyaya uyumlarını sağlamak, aileleriyle bağlarını sürdürmelerini ve güçlendirmelerini temin etmek amacıyla;
- a) Açık ceza infaz kurumunda cezasının son altı ayını kesintisiz olarak geçiren,
- b) Çocuk eğitim evinde toplam cezasının beşte birini tamamlayan, koşullu salıverilmesine bir yıl veya daha az süre kalan iyi hâlli hükümlülerin talebi hâlinde, cezalarının koşullu salıverilme tarihine kadar olan kısmının denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infazına, ceza infaz kurumu idaresince hükümlü hakkında hazırlanan değerlendirme raporu dikkate alınarak, infaz hâkimi tarafından karar verilebilir.
(2) Açık ceza infaz kurumuna ayrılma şartları oluşmasına karşın, iradesi dışındaki bir nedenle açık ceza infaz kurumuna ayrılamayan veya bu nedenle kapalı ceza infaz kurumuna geri gönderilen iyi hâlli hükümlüler, açık ceza infaz kurumuna ayrılma şartlarının oluşmasından itibaren en az altı aylık sürenin geçmiş olması durumunda, diğer şartları da taşımaları hâlinde, birinci fıkrada düzenlenen infaz usulünden yararlanabilirler.
(3) Yukarıdaki fıkralarda düzenlenen infaz usulünden;
- a) Sıfır-altı yaş grubunda çocuğu bulunan ve koşullu salıverilmesine iki yıl veya daha az süre kalan kadın hükümlüler,
- b) Maruz kaldıkları ağır bir hastalık, engellilik veya kocama nedeniyle hayatlarını yalnız idame ettiremeyen ve koşullu salıverilmesine üç yıl veya daha az süre kalan hükümlüler, diğer şartları da taşımaları hâlinde yararlanabilirler. Ağır hastalık, engellilik veya kocama hâli, Adlî Tıp Kurumundan alınan veya Adalet Bakanlığınca belirlenen tam teşekküllü hastanelerin sağlık kurullarınca düzenlenip Adlî Tıp Kurumunca onaylanan bir raporla belgelendirilmelidir.
(4) Adli para cezasının ödenmemesi nedeniyle, cezası hapse çevrilen hükümlülerin yukarıdaki fıkralardaki infaz usulünden yararlanmalarında, hak ederek tahliye tarihi esas alınır.
(5) Denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle cezasının infazına karar verilen hükümlünün, koşullu salıverilme tarihine kadar;
- a) Kamuya yararlı bir işte ücretsiz olarak çalıştırılması,
- b) Bir konut veya bölgede denetim ve gözetim altında bulundurulması,
- c) Belirlenen yer veya bölgelere gitmemesi,
- d) Belirlenen programlara katılması, yükümlülüklerinden bir veya birden fazlasına tabi tutulmasına, denetimli serbestlik müdürlüğünce karar verilir. Hükümlünün risk ve ihtiyaçları dikkate alınarak yükümlülükleri değiştirilebilir.
(6) Hükümlünün;
- a) Ceza infaz kurumundan ayrıldıktan sonra, talebinde belirttiği denetimli serbestlik müdürlüğüne üç gün içinde müracaat etmemesi,
- b) Hakkında belirlenen yükümlülüklere, denetimli serbestlik müdürlüğünün hazırladığı denetim ve iyileştirme programına, denetimli serbestlik görevlilerinin bu kapsamdaki uyarı ve önerileriyle hakkında hazırlanan denetim planına uymamakta ısrar etmesi,
- c) Ceza infaz kurumuna geri dönmek istemesi, hâlinde, denetimli serbestlik müdürlüğünün talebi üzerine, koşullu salıverilme tarihine kadar olan cezasının infazı için kapalı ceza infaz kurumuna gönderilmesine, infaz hâkimi tarafından karar verilir.
(7) Hükümlü hakkında;
- a) İşlediği iddia olunan başka bir suçtan dolayı 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 100 üncü maddesinde sayılan nedenlerle tutuklama kararı verilmesi,
- b) Denetimli serbestlik tedbiri uygulanmaya başlanmasından önce işlediği iddia olunan ve cezasının üst sınırı yedi yıldan az olmayan bir suçtan dolayı soruşturma veya kovuşturmaya devam edilmesi,
- c) Denetimli serbestlik tedbiri uygulanmaya başlandıktan sonra işlediği iddia olunan ve cezasının alt sınırı bir yıl veya daha fazla olan kasıtlı bir suçtan dolayı soruşturma veya kovuşturma başlatılması, hâlinde, denetimli serbestlik müdürlüğünün talebi üzerine, infaz hâkimi tarafından, hükümlünün kapalı ceza infaz kurumuna gönderilmesine karar verilir. Hükümlü hakkında soruşturma sonucunda kovuşturmaya yer olmadığı veya kovuşturma sonucunda beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, davanın reddi veya düşme kararı verilmesi hâlinde, hükümlünün cezasının infazına denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak devam olunmasına infaz hâkimi tarafından karar verilir.
(8) Denetimli serbestlik müdürlüğüne müracaat etmesi gereken sürenin bitiminden itibaren iki gün geçmiş olmasına karşın müracaat etmeyenler ile kapalı ceza infaz kurumuna iade kararı verilmesine rağmen iki gün içinde en yakın Cumhuriyet başsavcılığına teslim olmayan hükümlüler hakkında, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 292 nci ve 293 üncü maddelerinde yazılı hükümler uygulanır.
(9) Yükümlülüklerin gereklerine ve denetim planına uygun davranan hükümlünün koşullu salıverilmesi hakkında denetimli serbestlik müdürlüğü tarafından hazırlanan gerekçeli rapor, 107 inci ve 108 inci maddeler uyarınca işlem yapılmak üzere ilgili mahkemeye gönderilir.
(10) Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezaların infazına ilişkin esas ve usuller yönetmelikle düzenlenir.
Kaynak: Hapiste Sağlık
- 29 gösterim