Bolu F Tipi Hapishanesinde Yaşanan Keyfilikler

Bolu Hapishanesinde Görev  Yapan Jandarmaları Uyarıyoruz!

Çocuklarımızın Başına Gelebilecek En Ufak Bir Şeyde Sorumlu Sizlersiniz.

Hesabını  Çok Ağır Ödersiniz!

Tutsak Aileleri

Son zamanlarda Bolu F tipi hapishanesinde yaşanan hak ihlalleri ile ilgili biz ailelerle paylaşılan mektubu sizlere paylaşıyoruz:

Değerli ailemiz merhaba…

Sevgilerimizi selamlarımızı gönderiyoruz. Nasılsınız? Umarız iyisinizdir. Bizlerde gayet iyiyiz. Bilmem Yahudi tüccar hikayesini hiç duydunuz mu? Yahudi tüccar iflas edeceğini anlayınca eski borç defterlerini tek tek karıştırıp ufak tefek alacaklarının peşine düşerek iflastan öyle kurtulmayı amaçlarmış.

F tipi hapishanelerini bu tüccara benzetiyoruz biz… Biliyorsunuz 14 yıl önce tarihimizin en büyük hapishaneler operasyonunu yapıp onlarca tutsağın katledilmesini, diri diri yakılmasını göze alıp açmışlardı F tipi hapishanelerini!

Umudu yok edecek, BİZ ‘i bitirecek, devrimcileri tecrit edip, teslim alıp halka büyük korkular salacaklardı. Hesapları büyüktü. Ama hesapları tutmadı. 122’lerin açtığı yol daima duman etti tüm hesapları… iflas etti ve sonuçta küçük küçük hesaplardan medet umar hale geldiler.

Sizinle paylaşmak istediğimiz burada hapishanede yaşadığımız keyfilikler.

Birincisi askerin çıkardığı sorunla ilgili…  bu sorun istediğiniz kadar hasta, bitkin, yorgun olun elleriniz kelepçeli, 1,5 metre karelik konserve kutusu gibi bir bölmede 6 kişi tıkış tıkış oturmak şeklinde gerçekleşir. Saatlerce bu havasız hücrede bekletilirsiniz. Askerde kapının önünde durur ve her an sizi gözetler. Ona rağmen bu küçücük bölmeye kamera takılmıştır. İşte bizim hastane sevklerimiz bu kamerayı kapatıyoruz diye engelleniyor. Yarı yoldan hapishaneye geri getiriliyoruz.

Bu uygulamayla ilk olarak 07.08. 2014 tarihinde Ufuk Keskin arkadaşımız karşı karşıya kaldı. Tahliye olması gereken hasta tutsak Ufuk Keskin rapor alması için Bakanlıkça hastaneye sevk edilmişti. Fakat asker buna rağmen muayenesinin yapılmasına izin vermeden hücresine geri gönderdi. Ardından Hasan Toğan ve Bülent Erkol da iki farklı tarihte (13.10.2014 ve 12.11.2014) diş hastanesi sevkinde aynı durumla karşı karşıya kaldılar. Ve hastaneye götürülmeden ring aracından geri gönderildiler. En sonda 28.11.2014 tarihinde Hasan Toğan ve hasta tutsak Ufuk Keskin aynı gerekçeyle tekrar askerin saldırısıyla karşı karşıya kalmış her türlü işkenceyi onlar üzerinde uygulamıştır. Askerin hiçbir yetkisi olmadan tamamen keyfi bir şekilde onursuz arama tehdidiyle tutsaklara saldırmış cebindeki peçete parçası gerekçe gösterilerek hastaneye götürmeme tehdidi edilmiş ve tutsakların bu onursuzluğu kabul etmemesi sonucu ters kelepçe vurulmuş, ring aracındaki daracık hücreye iki asker ile tutsaklar sıkıştırılmış hareket etmeleri engellenmiştir. O şekilde hastaneye götürülmüşlerdir.

Sonuç itibariyle durumumuz şu… Hastalandığımızda revire çıkmak için dilekçe yazıyoruz. En erken 10-15 gün içerisinde revire çıkarılıyoruz. Eğer doktoru ikna edebilirsek hastane sevki için 10-15 gün daha beklememiz gerekiyor. Askerlerin aramayı eziyete çevirmelerini, “ters kelepçe takarım, götürmem ve benzeri tehditlerini aşabilirsek ring hücresine konuluyoruz. Kamerayı kapattığımız içinde geri getiriliyoruz. Ve arkasından “ziyaret men” cezalarına çarptılıyoruz. Askere tüm bunlar yetmemiş olacak ki hakkımızda suç duyurusunda da bulunuyor.  Bunun sonucunda savcılık “suç unsuru” olmadığına karar verdi. Ama ona rağmen tedavi olmamız engellenip ardından disiplin cezaları verilmeye devam ediliyor.

İkinci kararsa tam ibretlik… Ufuk Keskin Çölyak hastası olduğu için eser miktarda dahi buğday unu içeren hiçbir şeyi yiyemiyor. Ama ona verilen ekmekte un var ve vücudunda zehir etkisi yaratıyor, çeşitli tahribatlara yol açıyor. Bu ekmeği yiyemediği için kendi imkanlarıyla un alıyor ve özel olarak ekmek yaptırıyor. “bu ekmek benim için zehirden farksızdır. Bana verilmesin, yiyebildiğim ekmeğin masrafı karşılansın” diyerek dilekçe yazıyor. Görevlilere “ bu ekmeği çöpe atsan bile sana vermek zorundayız” diyerek talebini red ediyor. Yani yiyebildiği ekmeği karşılamıyorlar ama yiyemediği ekmeği de vermek zorundayız diyorlar.

Ufuk da haliyle bu ekmeği  yiyemediği için etrafındaki arkadaşlarına veya kuşlara atmaya başlıyor. Ne büyük suç!!! İdare  anında üç aylık disiplin cezasına çarptırıyor. Üstelik bunu “sağlık tedbirlerine uymadığı” şeklinde gerekçelendiriyorlar. Gerçi onlara göre hastane yolundan geri getirilmekte sağlık tedbiri olabilir!!!

Sonuç itibariyle biz cebinde peçete olduğu için hastane sevkini engelleyen, üstüne ceza veren veya yiyemediği ekmeği dahi arkadaşlarıyla paylaşmasına “yasak” diyen bu zihniyete bakınca iflas etmiş bir tüccarda başka bir şey görmüyoruz. Ve biz özgür tutsaklar “ileri demokrasinin” olduğu ülkemizde ekmeğini arkadaşıyla paylaşabilmek için, dişçiye peçeteyle gidebilmek için dahi bedel ödemeye devam edeceğiz. Bu tüccarı tarihin çöplüğüne atmanın başka yolu yok çünkü…

BOLU F TİPİ ÖZGÜR TUTSAKLAR