BURASI AKILSIZLAR VE MANTIKSIZLAR DİYARI

Cezaevleri...

Her türlü komplo teorilerinin üretildiği yerler... Her türlü ucubeliklerin, ilginçliklerin, tuhaflıkların akıl dışılıkların mekanıdır. Adalet terazisiyle birlikte kaybolmuştur buralarda. Adı üzerinde cezanın evleri. Buradakiler cezalandırılmayı hakettiği için ne yapılsa revadır! Ve bunun için de bilinir ki içerideki insanın en çok psikolojisi tahrip edilir. “Güvenlik” adına cezaevi yönetimleri o kadar ileri gider ki paranoyak olup çıkarlar. Herşeyden kuşkulanma, herşey üzerine senaryo geliştirmek onları da sağlıklı insan profilinden uzaklaştırdığı gibi, asıl eziyeti mahkumlara yaşatmış oluyorlar.

Bir süre önce yazar Adil Okay'ın kızı Öykü'nün salyangoza bakan fotoğrafını Karabük cezaevi yönetimi salyangoz ve kartpostalın arkasındaki çizimleri kaçış planına benzeterek suç duyurusunda bulunduğunu duyunca ağzı açık bir şekilde şaşknlıkla karşılamadık. Zira paranoyaklık tehlikelidir. Bu komediyi - bağrında acınası bir durum taşısa da -  ilk duyduğumda aklıma yıllar önce okuduğum şu hikaye geldi.

“Babası İspanya'nın en ağır siyasi cezalarının verildiği bir hapishanede mahkumdu küçük kızın. Fırsat bulduğu her hafta sonu babasını ziyaret için annesiyle birlikte hapishaneye giderdi. Yine bir ziyarete giderken, babası için çizdiği resmi yanında götürdü. Ancak hapishane kurallarına göre özgürlüğü çağrıştıran her türlü şeyin mahkumlara verilmesi yasaktı. Bu sebeple kağıda çizdiği kuş resmini kabul etmemişler ve oracıkta yırtmışlardı. Çok üzülmüştü küçük kız, babasına söyledi bunu. O da 'üzülme kızım yine çizersin bu sefer çizdiklerine dikkat edersin, olur mu?' dedi. Küçük kız diğer ziyaretinde babasına yeni bir resim çizip götürdü. Bu sefer kuş yerine bir ağaç ve üzerine siyah minik benekler çizmişti. Babası keyifle resme baktı ve sordu 'Hımm ne güzel bir ağaç bu, üzerindeki benekler ne? Prtakal mı?' Küçük kız babasına eğilerek sessizce ve fısıltıyla şöyle dedi 'Hışşt! O benekler ağacın içinde saklanan kuşların gözleri...'”

Bazı teknik farklılıklar olsa da ve başka sonuçlar çıkarılacak bir hikaye olsa da, yazar Adil Okay'ın yaşadığı ile aynı özü taşıyor. Korku aynı korku. İzlanda'da da olsa İspanya veya Türkiye'de de olsa cezaevini yaratan ve yaşatan akıl, aynı dehşeti taşıyor ve saçıyor.

İnsanın benliği, onuru ve varolma gerekçesi olan özgürlüğünü gaspetmenin yanında bunun düşünü kurmak, mutlu olmanın sevinç getiren herşeyin de yasaklandığı bir aklın sahibi sistemin zulmündeyiz. Peşinde olunca, irdelense, bu gün özellikle de F Tiplerinde konan yasakların hiçbir mantığı yoktur. Zaten cezaevlerinde şu teraneyi herkes bilir, yasaklarda mantık aramayacaksın der cezaevi yönetimleri. Yani olay bitmiştir. Mantığın yani aklın olmadığı yerde salyangozdan bakılarak çekilen resimde kaçış planı da görülür. Mardin Cezaevi'nde Çölyak hastası Nesimi Kalkan yemek yiyemediği için karavana almadı diye tutanak da tutulur, beyaz su bidonu içinde turşu yapılabilir diye yasak da konabilir, radyolarda kısa dalga var, Kürtçe kanalı çeker, oradan talimat alınır, kaçış-firar hayalinden bahsedilebilir diye radyolarda toplanabilir. Örnekleri hiç yazmaya gerek yok, çünkü yığıncadır, çeşit çeşittir. İnsan akıl ve mantıktan uzaklaşmayagörsün körü sağır, sağırı dilsiz sayarlar... Tanrım, ellerinde bulunduklarımıza bir avuç akıl, birkaç tutam mantık bağışla... Yoksa salyangozlar tünellere dönüşüyor!..

30 Haziran 2014

Gülazer Akın Gebze