Cezaevi yönetimi kitabı değil bildiğini okuyor!

Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi'nin idaresi, Tuğçe Tatari'nin "Anneanne Ben Aslında Diyarbakır'da Değildim" ve Faruk Balıkçı ile Ruhi Karadağ'ın birlikte hazırladığı "Yaralı Yonca" kitaplarını "Örgüt propagandası" yaptığı iddiasıyla cezaevine girişini yasakladı. Yasak kararını değerlendiren Tatari, "Okuma alışkanlıkları olmadığı için sadece kitapların içeriğine bakıp öyle bakıyorlar. Okusalar konunun muhatabı olanlara propaganda yapamayacağımı göreceklerdir" dedi.

Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevi idaresi, Tuğçe Tatari'nin Kürt sorununa ilişkin Kandil'de PKK gerillaları ile yaptığı röportaj ve fotoğrafların yer aldığı "Anneanne Ben Aslında Diyarbakır'da Değildim" ile Faruk Balıkçı ve Ruhi Karadağ'ın çözüm sürecine dair PKK gerillaları ile yaptığı röportajlardan derlenen "Suskunlar/konuşuyor-Yaralı Yonca Nefel a Birîndar" isimli kitabının cezaevine girişini yasakladı. Cezaevi idaresi, her 2 kitapta yer alan fotoğraf ve yazıları "Örgüt propagandası" ve "Suç ve suçluyu övdüğü" iddiasıyla mahpuslara vermezken, mahpusların İnfaz Hakimliği'ne yasağın kaldırılması amacıyla yaptığı başvuru ise reddedildi. 

Cezaevinin bu keyfi yasak kararını değerlendiren yazar Tuğçe Tatari, kitabı yazdığı dönemlerde, cezaevlerinde tutulan PKK'li mahpuslarla ile görüştüğünü ve kitapta onların görüş ve öyküsüne yer verdiğini belirterek, "Onlardan öğrendiklerimi anlattığım bir kitapta kime neyin propagandasını yapabilirim ki?" diye sordu. 

'KİTAPLARDAN KORKUYORLAR'

Söz konusu yasaklama kararını "Saçma, geri kalmış bir uygulama" sözleriyle tepki gösteren Tatari, yasakların hikayeleri daha da güçlendirdiğini ifade ederek, durumu "Kitaplardan korkmak" olarak özetledi. 

'KONUNUN MUHATABINA NEYİN PROPAGANDASI?'

Tatari, "Yasaklayanların kitap okuma alışkanlıkları olmadığı için sadece kitapların içeriğine bakıp öyle bakıyorlar. Okusalar konunun muhatabı olanlara propaganda yapamayacağımı göreceklerdir" diye konuştu. 

'YASAKLAR HER DAİM; AMA BU DAHA SAÇMA BİR UYGULAMA'

"Yasaklar her daim; ama bu daha bir saçma uygulamadır" diyen Tatari, aynı kitabı Bolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi'nde uzun yıllardır tutuklu bulunan yazar Murat Türk'e de gönderdiğini; ancak söz konusu cezaevinde böylesi bir yasağın uygulanmadığını dile getirdi. Tatari, "Demek ki Diyarbakır'daki müdürün keyfi uygulamasıdır. Başka görüşlere tahammülleri yok. Bakur filminin başına da gelen bunun aynısıdır. Başka görüşlere tahammül olmadığı gibi kitap ve filmlerden dahi korkuyorlar" diye konuştu. 

'YASAK YENİ BİR DÖNEME GİRİLDİĞİNİN HABERCİSİ'

Cezaevine girişi engellenen bir diğer kitabın yazarlardan gazeteci Faruk Balıkçı ise yasağın devletin Kürt sorununun çözümüne bakışını ortaya koyduğuna işaret ederek, "Bir taraftan görüşmelerde bulunurken diğer taraftan kitaba yönelik böyle bir tepki verilmesi çok anlamsız ve anlamakta da güçlük çektiğimiz bir durum. Bu kitaplar üzerinden böylesi bir yasaklamanın sanki yeni bir zihniyetin oluştuğunu ve sanki yeni bir döneme girildiğinin ipuçlarını ele veriyor" diye konuştu. 

DEVLET KURUMLARI BİRBİRİYLE ÇELİŞİYOR

Balıkçı, kitaba Kültür Bakanlığı'ndan bandrol verilmesine ve herhangi bir engelle karşılaşmamasına rağmen, devletin başka bir kurumu tarafından getirilen yasağın yarattığı çelişkiye dikkat çekti. (Diyarbakır/DİHA)

Kaynak: www.evrensel.net