HABER MERKEZİ – Cezaevindeki en büyük sorunlardan birinin hasta tutukluların durumu olduğunu belirten CİSST’ten Hilal Başak Demirbaş, “Revirler ve doktor sayıları yetersiz. Sağlık problemleri ile ilgili ihlallerde artış gözlemliyoruz” diyor. LGBTİ+ mahpuslar için de sorunların tutuklandıkları andan itibaren başladığını kaydeden Demirbaş, “Yapısal olarak çok büyük sorunlar var. Hapishaneler ikili cinsiyet sistemine göre yapılmış durumda. Öncelik erkeklere veriliyor” diye belirtiyor.
5 Aralık 2019
Haber: Pelin Özkaptan
Hapishanelerden hak ihlali ve şiddet haberleri gelmeye devam ediyor.
Geçtiğimiz hafta Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’nde kalan kadın tutuklular, koğuşlarına baskın yapan polisler tarafından şiddete maruz bırakıldı, pek çoğu yaralandı. Tutuklulardan Esin Kavruk zorla hastaneye götürülerek DNA örneği alındı.
Hapishanelerde en çok hak ihlallerine maruz bırakılanlar ise hasta tutuklular.
İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) son verilerine göre cezaevlerinde 220 bin kapasiteye karşılık 280 bin tutuklu bulunuyor, bunlardan 457’si ağır olmak üzere bin 334’ü hasta tutuklu.
Ayrıca 2017 yılından bugüne kadar yaklaşık 50 hasta tutuklu yaşamını yitirdi.
Cezaevlerindeki hak ihlallerine dair Gazete Karınca’ya konuşan Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği’nden (CİSST) Hilal Başak Demirbaş, son dönemlerde cezaevlerindeki kapasite artışı nedeniyle ciddi problemler yaşandığını söylüyor.
Demirbaş, kapasite aşımının çeşitli problemlere yol açtığını anlatıyor.
“Son rakamlara göre 355 hapishanede 282 bin mahpus var. Ancak aslında kapasite 220 bin. Bunlar da ciddi sorunlara yol açıyor. Örneğin mahpuslar dönüşümlü olarak uyuyor, yerlere yer yatakları seriliyor, atölye ve kurs alanları koğuşa çevriliyor. Yemeğe erişimde sıkıntılar var, yetersiz veriliyor.
Yeni hapishaneler şehirden uzağa yapılıyor. Bunlarla da mahpusların şehirle ve yakınlarıyla iletişimi kesiliyor. Aile, yakınlar ve avukatların gidişi zor oluyor. Aynı zamanda ambulansların gelip hastaneye gitme süresini de düşündüğümüzde çeşitli sağlık ihlallerinden bahsedebiliriz. Kapasitenin artışı ve yeni hapishanelerin açılıyor oluşu ihlalleri aza indirmiyor.”
Hasta tutuklular, LGBTİ+ ve kadın mahpuslar
Cezaevlerindeki en büyük sorunlardan birinin hasta tutuklular olduğunu belirten Demirbaş, bu konudaki ihlallerin artışına dikkat çekiyor.
Cezaevlerindeki revirler ve doktor sayılarının yetersiz olduğunu, hasta tutukluların ambulanslarla sevklerinin çok uzayabildiğini belirten Demirbaş, “Hastaların doktorlarını seçme hakkı yok, her gittiklerinde farklı doktorlarla karşılaşıyorlar, bu da tedavi sürecini zorlaştırıyor” diyor.
Ağır hasta olan mahpusların tedavi sürecinin uzun sürmesi ve engellenmesinin bir diğer büyük problem olduğunu söyleyen Demirbaş, son dönemlerde sağlık problemleri ile ilgili ihlallerde artış gözlemlediklerini aktarıyor.
Demirbaş, yaşamın her alanında olduğu gibi hapishanelerde de kadın ve LGBTİ+ tutukluların ayrımcılığa uğradığını şu sözlerle anlatıyor:
“Mahkum koğuşlarında ya da bekleme alanlarında yoğunluk varsa buralarda erkeklere öncelik veriliyor. Bakırköy’deki saldırı örneği de son zamanda yaşadığımız tek bir örnek ama benzer ihlaller başka hapishanelerde de birçok kez yaşanıyor.
“Yapısal olarak çok büyük sorunlar var. Hapishaneler ikili cinsiyet sistemine göre yapılmış durumda. Mavi kimlikliyse eğer bir trans kadın, erkek hapishanesine konuluyor. İlk başta başlayıp tüm sürecini etkileyen bir problem bu. Mesela trans mahpusların koğuşta kalabileceklerken tekli hücreye konulduklarını görüyoruz. Koğuşlar genellikle erkek mahpuslara tesis ediliyor.
“Trans mahpuslar son dönemlerde sıklıkla açlık grevi ve ölüm oruçlarıyla gündeme geliyor. Sorunları hiçbir şekilde karşılık bulmadığı için sıklıkla bu yola başvuruyorlar.
“Diğer mahpusların ameliyatlarını devlet karşılıyorken, cinsiyet geçiş süreci uzun süre ölüm orucu için Buse’ninkini karşılamıyor. Ve şu anda Buse’nin verdiği ücretle bir özel hastanede yapılması konuşuluyor. Bu da büyük bir maddi sıkıntı.”
OHAL uygulamaları sürüyor
Demirbaş, Olağanüstü Hal (OHAL) döneminde cezaevlerinde uygulanmaya başlayan uygulamaların çoğunun OHAL’in ardından devam ettiğini de dikkat çekiyor.
İfade özgürlüğü noktasındaki engellerin bunlardan sadece biri olduğunu belirtiyor ve diğer ihlalleri sıralıyor:
- Koğuş aramalarının geç saatlerde ve provokatif yapılması
- İnsanların eşyalarını toplayamadan, haber verilmeden sevke zorlanması
- Ailelerinden uzak yerlerde hapsedilmeleri
- Zorunlu sevklerin başka bölgelere yapılması durumunda tutukluların ihlale açık hale gelmeleri
- Çıplak arama dayatması ve artan şiddet
- Havalandırmalara tel çekilmesi
- Telefonda tekmil, tek tip tıraş dayatması
- Askeri nizamda yürümeye zorlama
Bunların OHAL’de başlayıp devam eden uygulamalardan sadece bazıları olduğunu belirten Demirbaş, “OHAL bittiğinde bazı uygulamalar değişmedi” diyor.
Kaynak: Gazete Karınca
- 5 gösterim