Elif Kaya’ya cezaevi yönetimi onaylı taciz

Gezi direnişi nedeniyle tutuklanan ve çıplak aramaya direndiği için cezaya çarptırılan Elif Kaya’ya şimdi de taciz mektupları gönderiliyor. Elif Kaya’nın yaşadığı duruma üzülmüş gibi başlayıp, tacizkâr bir noktaya gelen, içinden mektubu gönderinin fotoğraflarının çıktığı mektuplar, Cezaevi İdaresi tarafından geciktirilmeden ya da herhangi bir sansüre uğramadan Elif Kaya’ya ulaştırılıyor.   

Gezi direnişi sırasında Gündoğdu’da bulunan çadırlara yapılan baskında gözaltına alınan üniversite öğrencisi Elif Kaya, Şakran Kadın Cezaevine girişi sırasında çıplak aramaya tabii tutulmak istenmiş ve direnmişti. Cezaevi idaresi aramaya direndiği için “1 ay görüş kısıtlılığı” cezası vermişti. Mahkemeye taşınan bu ceza kısa süre önce onaylandı.

Dışarıdan ve çeşitli cezaevlerinden taciz mektupları aldığını avukatlarına ileten Kaya, kendisi de bir mektup kaleme alarak yaşadıklarını anlattı.

Mektubunda kendisi ile ilgili haberlerin veriliş biçimini de eleştiren Kaya, “Hapishanenin çıplak aramayı anlattığım mektuplarıma uyguladığı sansürden kaynaklı birçoğunuz benim dilimden değil burjuva medyanın okudunuz işkenceyi-tacizi. Böyle durumlarda genelde sessiz kalan burjuva medya Gezi tutsağı olmamdan kaynaklı olacak ki duruma sessiz kalmadı ve kendi cephesinden sözde teşhirini yaptı” diyor.

‘YENİ TACİZCİLERİM OLDU’

Bu haberlerin en az çıplak arama kadar kendisini öfkelendirdiğini belirten Kaya, “Çünkü eril bir dille, meselenin magazinel yönü ön plana çıkarılarak, benim anlattığım biçimde değil anlamak istedikleri biçimde, büyük puntolarla yapılan bu haberler de açık bir biçimde tacizdir. Bu haberlerle öylesine önemli bir şeyin altına imza attılar ki şimdi yeni yeni tacizcilerim var. Sözde dayanışma amacıyla yazılan mektupların yazarları...” diyor.

Gönderdiği ya da kendisine gelen mektuplara yoğun sansür uygulanırken, taciz içerikli mektuplardan her hafta birkaç tane aldığını ifade eden Kaya yine yazısında, “Hapishane yarattığı tacizcilerden çok hoşnut olmalı ki hiç geciktirmeden getiriyorlar bu mektupları…” diyor.

Elif Kaya’nın görüşüne giden Avukat Nazan Sakallı, basında haberler ve özellikle çıplak arama görüntüleri yayımlandıktan sonra Elif’in önce dayanışma duygularını ileten sözlerle başlayıp ardından, “Çok yalnızım”, “Kaşım, gözüm bu renk” diyerek biten, içinden gönderenin fotoğraflarının çıktığı mektupların gönderildiğini dile getirdi.

Avukat Sakallı, Elif’in kendi arkadaşlarından gelen mektupların Cezaevi Yönetimi tarafından verilmediğini, dışarıdan ya da başka cezaevlerindeki adli hükümlülerden gelen söz konusu mektupların hiçbir sansür ya da gecikmeye uğramaksızın ulaştırıldığını belirtti.

Sakallı suç duyurusunda bulunmak için mektupları istediklerinde Elif Kaya’yı ince aramaya tabi tutan Mesude Kalın isimli infaz koruma memurunun, “Bunlar savunma evrakı değil” diyerek mektupların kendilerine verilmesine engel olduğunu dile getirdi.

KADINLAR DAYANIŞMA AĞI KURDU

Öte yandan İzmir Kadın Platformu bünyesinde “Arkadaşımı Merak Ediyorum” başlığı ile bir kampanya başlatıldı. Gezi direnişinin ardından, Platformda yer alan kadınların da içinde bulunduğu tutuklu kadınlarla dayanışmayı amaçlayan kampanya doğrultusunda, cezaevindeki kadınların karşılaştığı uygulamalar yakından takip ediliyor. İhtiyaçlar tespit edilerek, karşılanmaya çalışılıyor ve dayanışma amaçlı mektuplar gönderiliyor.    

'4 DAKİKADA ÇIPLAK ARAMA YAPILAMAZ'MIŞ!

‘Yeni Demokrat Kadın’ oluşumu Elif Kaya için bir protesto düzenleyecek. 10 Kasım Pazar günü Yüksel Caddesi’ne saat 16:00’e çağrı yapılan açıklamada şunlar denildi: ‘Gezi İsyanında İzmir Gündoğdu Meydanı’nda gözaltına alınan Elif Kaya’nın Şakran Kadın Kapalı Hapishanesi’nde çıplak arama işkencesine ilişkin görülen duruşmada kadın hakim Nimet Özkavalcı “4 dakikada çıplak arama yapılamaz” dedi. “Dar kot pantolonun çıkartılması” bile mümkün değilmiş, “gardiyanlar çelişkili ifade vermez”miş! Bizler katilleri koruyan, tacizcileri ödüllendiren devletten hesap sormak için Yüksel Caddesi’nde buluşuyoruz. Tüm kadınları Elif şahsında direnen tüm kadınlar için sokağa çağırıyoruz.’

ELİF KAYA'NIN MEKTUBU: Yeni tacizcilerim oldu



Tacizi, taciz ederek haberleştirmek ya da tacizin boyutunu geliştirerek destek olmak. Coğrafyamızda her gün kaç kadının tecavüze uğradığını, kaç kadının en “yakınları” tarafından katledildiğini sanırım birçoğumuz biliyoruz. Kadına dönük şiddete karşı çıkanlar da, her gün onlarca kadının katledilmesine göz yumanlar da, kadın katillerini koruyup kollayanlar da kadın kırımının ne boyuta vardığını görüyor. Benim derdim bu yazıda kadına yönelik şiddeti, tacizi, tecavüzü anlatmak değil; kaygım dikkatleri bir başka odak noktasına çekebilmek. Şiddete, tacize, tecavüze maruz kalan kadınları anlatanların; bu saldırılara uğrayan kadınlarla sözde dayanışmak isteyenlerin yaklaşımlarını anlatmak ve tacizciyi, tecavüzcüyü, kadın katillerini sözde yargılayanların yaklaşımlarını kendi cephemden sizlerle paylaşmak. Hepimiz biliyoruz hiç bir kadının katilinin ya da tecavüzcüsünün tutuklanmadığını, yargılanmadığını, cezalandırılmadığını. Bu tutum yeni kadın katliamlarına, daha çok kadının tacize ve tecavüze uğramasına da kapı aralıyor. Katilleri ve tecavüzcüleri yargılamak ve cezalandırmak yerine kadınlardan tacizi, tecavüzü kanıtlamasını isteyen yargı sistemi tacizcileri sözde yargılarken özde ise kadına dönük tacizin boyutunu katmerlendirmektedir. Ya da kadın katillerine kadını katletmesi için bir neden bulurlar, kadın boşanmak istemiştir, dekolte giymiştir, gülmüştür, konuşmuştur. Daha ne yapacaktı ki katledilmeyi çoktan haketmiştir. Ve hep kadınlar tarafından “yoğun tahrik” vardır. Bir kadının tecavüze uğramasından sonra burjuva basın, devlet sözcüleri vs hep bunu bilir bunu konuşur. Bu yüzden birçok kadın tacize, tecavüze ses çıkarmaz, tecavüzcüsüyle evlenmeyi zorunlu görür.

Ben de kadın mücadelesi yürüten biri olarak, tacizi kendim yaşadıktan sonra daha iyi anlıyorum, tacize-tecavüze ses çıkaramayan, gizleyen, utanan kadınların nasıl düşündüğünü.

Gezi isyanıyla birlikte sokaklarda yaşanan hareketlilik malumunuz ve bu direnişte kadınların rolü, pozisyonu hiç kimsenin reddedemeyeceği, gizleyemeyeceği kadar göze batmaktadır. Kadınların gezi isyanına taşıdığı ruh devletin de dikkatini çekmiş olmalı ki; eylemlere, eylemlere katılanlara pervasızca saldırırken kadın bedenini de unutmamış ve kadınlara bedenleri üzerinden baskı mekanizmalarını hayata geçirmekten imtina etmemiştir. Elbette söz konusu kadınlara saldırmak olunca, hepimizin aklına gelen ilk şey cinsel taciz ve tecavüz oluyor.

Çünkü devlet kadınları yıldırmak için hep bu yola başvuruyor. Kadınların polis araçlarında, karakolda uğradıkları tacizi biliyoruz.

Devletin Gezi isyanını bastırma, direnişçileri yıldırma amacıyla direnişe katılanlardan intikam almak, direnişçilere gözdağı vermek için tutuklananlar arasındayım. Hapishaneye ilk geldiğimde tabi tutulduğum işkenceyi, tacizi biliyorsunuz, bunları tekrarlamayacağım. Önceki satırlarda kadınların tacize-tecavüze neden sessiz kaldıklarını anlatmıştım. Şimdi de ses çıkaranların nasıl bir sonuçla karşı karşıya kaldığını anlatmaya çalışacağım. Hapishanenin çıplak aramayı anlattığım mektuplarıma uyguladığı sansürden kaynaklı birçoğunuz benim dilimden değil burjuva medyanın okudunuz işkenceyi-tacizi. Böyle durumlarda genelde sessiz kalan burjuva medya Gezi tutsağı olmamdan kaynaklı olacak ki duruma sessiz kalmadı ve kendi cephesinden sözde teşhirini yaptı. Bu haberler yine söylüyorum en az çıplak arama kadar öfkelendirdi beni. Çünkü eril bir dille, meselenin magazinel yönü ön plana çıkarılarak, benim anlattığım biçimde değil anlamak istedikleri biçimde, büyük puntolarla yapılan bu haberler de açık bir biçimde tacizdir. Bu haberlerle öylesine önemli bir şeyin altına imza attılar ki şimdi yeni yeni tacizcilerim var. Sözde dayanışma amacıyla yazılan mektupların yazarları... Erkek egemen devlet anlayışı, tacizci yargı sistemi, tecavüzcü devlet gerçeğini doğuruyor. Mektup yazarları da buradan besleniyor olmalı. Gönderdiğim ya da bana gelen mektuplara bu kadar yoğun sansür uygulanırken, nedense bu mektuplardan her hafta birkaç tane alıyorum. Hapishane yarattığı tacizcilerden çok hoşnut olmalı ki hiç geciktirmeden getiriyorlar bu mektupları.

Tacize-tecavüze karşı sesimizi kısmaya çalışıyorlar, kısamadıkları noktada ise zavallı kadın süslemesiyle sunuyorlar yaşadıklarımızı. Zaten kadın olarak doğduğumuz için zavallı, acınacak durumda olduğumuz düşünüldüğünden böyle durumlarda yani direnen kadınlarla mücadelede durum mümkün mertebe dramatize edilerek, kadın olabildiğince zavallılaştırılarak direnişi kırılmaya çalışılır. Kadın bedenine dönük her türlü saldırı da amaçlarınız da tarafımızdan bilinmektedir. Biz bu tecavüzcü devlet gerçeğini 12-13 yaşındaki çocukların tecavüze rızası var diyen yargı sisteminden tanıyoruz. Kadın dayanışmasının yükselen sesini devlet de yargı da kadın katilleri de susturamayacak.

*Şakran Cezaevi-İzmir

Kaynak: www.evrensel.net