Jandarma eski Genel Komutanı olan emekli Orgeneral Aytaç Yalman, Bayrampaşa Cezaevi'ndeki "Hayata Dönüş" operasyonu kapsamında 12 tutuklunun hayatına kaybetmesine ilişkin davada, Muğla’nın Bodrum ilçesinde şahit sıfatıyla hakim karşısına çıktı.
Yalman, Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği karar doğrultusunda, söz konusu operasyon sırasında görev sınırlarını aşarak 12 kişinin ölümüne sebep oldukları ve 29 kişiyi öldürmeye teşebbüs ettikleri öne sürülen, dönemin 39 jandarma görevlisinin yargılandığı dava kapsamında bugün Bodrum 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde ifade verdi.
Sabah saatlerinde geniş güvenlik önlemleri altında adliyeye gelen Yalman, basın mensuplarına görünmeden protokol kapısından girdi.
Yaklaşık 4 saat ifade veren Aytaç Yalman’ın, duruşma sırasında oldukça gergin olduğu öğrenildi.
Tek celsede ifade veren Yalman, yine geniş güvenlik önlemleri altında, basın mensuplarına görüntü vermemek için arka kapıdan çıkarıldı.
Yalman, ifadesinde “Operasyon, Adalet Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı’nın koordinasyonu ve Milli Güvenlik Kurulu’nun kararıyla yapıldı. Operasyon kararı almadan önce yapılan toplantıya MİT Müsteşatı Şenkal Atasagun, Emniyet Genel Müdür Yardımcısı ve Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü Ali Suat Ertosun katıldı” dedi.
Emri verdi ama “sorumlu değil”
Yalman, operasyonla ilgili sorumluluğunun sorulması üzerine de şunları söyledi:
“Benim görevim, operasyonun sınırlarını, maksadını, mekan ve zamanını koordine etmekti. Plan ve icra aşamasında daimim yoktur. Operasyon jandarma bölge komutanlıklarınca yapıldı, ben emri verdim.”
“Operasyonun amacı ölümleri durdurmaktı. Cezaevlerinde iç disiplin ve huzur sağlandı.”
Heyet görüşmeleri göstermelik miydi?
Yalman, “açlık grevlerinin ve ölüm oruçlarının 60. günde müdahale kararı çıktığını” söyledi. Açlık grevleri 20 Ekim 2000’de başlamıştı ve 60. günü, 9 Aralık’a denk geliyor. Ancak heyet görüşmeleri 18 Aralık’a dek sürdürülmüş ve anlaşma sağlanamadığı için operasyon yapıldığı açıklanmıştı.
Yalman ayrıca, heyetin görüşmeleri sürdürdüğü sırada operasyon hazırlıklarının durdurulmasıyla ilgili yazılı talimat vermediğini de söyledi.
Heyette bulunan TİHV Genel Sekreteri Metin Bakkalcı da bianet’e yaptığı açıklamada, dönemin İçişleri Bakanı Saadettin Tantan’ın “operasyona bir yıldır hazırlanıldığını, en ince ayrıntısına kadar planlanmış olduğunu” söylediğini hatırlatmıştı.
Avukat Güçlü Sevimli "Hayata Dönüş Operasyonu, Koğuştan Hücrelere" isimli kitabında olayı şöyle anlatıyor:
“Jandarma birliği operasyon için İstanbul'a 11-12 Aralık'ta geldi. Aynı tarihlerde görüşmeler sürüyordu. Bu da operasyonun çok önceden planlanmış olduğunun, görüşmelerin göstermelik olduğunu kanıtı. Görüşmeler operasyondan bir gün önce, 18'inde kesildi. Mehmet Bekaroğlu da 'Kandırıldık' demişti.”
Kimyasal silah kullanıldı mı?
Mahkeme salonunda, operasyonda kullanılan silahlarla ilgili de müdahil Avukat Ömer Kavili ile Yalman arasında şöyle bir diyalog geçti:
Kavili: Operasyonda kimyasal silah kullanıldı mı?
Yaşman: Bana böyle bir bilgi intikal etmedi.
Kavili: Beyaz fosfor gazı hakkında bildiklerinizi açıklar mısınız.
Yalman: Bilmiyorum ancak sis amaçlı kullanılıyor diye tahmin ediyorum.
“JİTEM’in varlığını araştırdım”
Yalman, Avukat Kavili’nin “JİTEM’le ilgili soruşturma açtınız mı?” sorusunu da şöyle yanıtladı:
“Böyle bir teşkilat olup olmadığının tespitini yapmaya çalıştım, varlığını anlamaya çalıştım. Ve daha sonra jandarma istihbarat yapılanmasıyla ilgili bir düzenleme yaptığımı hatırlıyorum.”
“Ben yaptığım araştırmada bu yapılanmanın yatay değil dikey yapıda olduğunu tespit ettim, bunun yanlış olduğunu gördüm, jandarma genel komutanlıklarına bu yapının yatay hale getirilmesi konusunda emir verdim.”
Kavili: Yalman masaya yumruk vurdu
Müdahil ailelerin avukatı Ömer Kavili, duruşmadan sonra basın mensuplarının sorularını cevapladı.
Av. Kavili, şunları söyledi:
"Hayata Dönüş operasyonu adıyla kamuoyunu kandırarak ilan edilen 'Tufan' adlı operasyon, yani cezaevlerinde yapılan katliamla ilgili olarak 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde talimatla eski Jandarma Genel Komutanı Aytaç Yalman’ın ifadesi alındı. 19 Aralık 2000 tarihinde Türkiye çapında 20 cezaevinde aynı anda başlatılan ve mağdur beyanlarına göre vahşet derecesinde uygulamaların yer aldığı ve bunun delillerinin yine devlet görevlileri tarafından yok edildiği bir operasyonun, bugün Jandarma Genel Komutanı seviyesinde en üst düzeyde görev yapmış, bu konuları bilen ve şimdiye kadar devletin adresini bir türlü mahkemeye bildiremediği, yıllar sonra bildirdiğinde de tanığın Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi'ni beğenmeyip gelmediği ve ceza yargılamasında niteliği gereği hüküm kuracak yargıcın, meslek ilkeleri açısından tanıkları bizzat dinleme zorunluluğu bulunmasına rağmen bu konu AİHM’de Türkiyeyi mahkumiyet nedeni olacağı belli olmasına rağmen tanığın talimatla dinlenmesine karar verilmiş ve burada bir başka hata daha yapılmıştır. Bu mahkeme asliye ceza mahkemesidir, İstanbul’da görev yapan mahkeme ağır ceza mahkemesidir. Biz geldiğimizde duruşma salonunda tanık hazırdı. Salonda dinleyici koltuklarında sadece güvenlik görevlileri vardı ve kapı özellikle kapatılmış, adliyenin etrafında olağanüstü tedbirler alınmıştı. Duruşma salonuna basın alınmamıştır, yani duruşmalar alenidir diye kanun, orada bir yerlerde yazıyor. Ankara’daki Meclis böyle bir kanun çıkarıyor ama aşağıda uygulayıcılar böyle uyguluyor. Bu koşullar altında, duruşma tutanağının düzenlenmesi bakımından sorularımızın önemli olduğunu ve bu tanığın da birçok değerli bilgiye sahip olduğunu tahmin ettiğimiz için 2005 yılında çıkan kanunda açıkça yazan ses görüntü kaydının yapılmasını istedik fakat Ankara Adalet Bakanlığı'nın memurları, bürokratları sekiz senedir kanun çiğniyorlar ve duruşma salonlarına hâlâ ses ve görüntü kaydedici teknik cihazları alamıyorlar. Belki de Hazine'de para kalmamıştır. Henüz bize açıklayan yok. Tutanağa geçecek sözlerimizin düzgün geçmesini istememiz bile yargıç tarafından sıkıntıyla karşılanmış olup ona rağmen tutanağa cümlelerimizin bir kısmını yazdırabildik. Konuşulanlar daha fazladır, bundan emin olabilirsiniz."
Av. Ömer Kavili, Aytaç Yalman’ın duruşmanın sonuna doğru evrakını sorduklarında masaya yumruk vurarak tepki gösterdiğini belirterek, “Şimdilik tanık, ancak sonunda sanık olması kuvvetle muhtemel olan tanık, duruşmanın sonuna doğru kendi evrakını sormamıza karşı bile masaya yumruk vurdu. Bağırıp çağırmaya başladı. 'Sen kimsin?' diye hitap etti. Masaya vurmaya devam ederken kendisini uyardık. 'Sakin olun, bir avukatla böyle konuşamazsınız. Bir avukatla muhatapsınız.' dememize rağmen. Saygıda karşılıklılık esastır deyip masaya bir kere ben de vurdum. Kendisinin vurduğunun zapta geçmesini söylediğimizde de, 'Hatırlamıyorum.' diye inkar yoluna gitti. Bunlar tanığın stres altında olduğunu gösteriyor, yani tanık bildiği çok daha şeyler var. Tanık bu suçun, bizim iddiamıza, beyanımıza, bizim değerlendirmemize göre suçun azmettirenidir." şeklinde konuştu.
"JİTEM'i itiraf etti"
Kavilli, Yalman’ın JİTEM'in varlığını itiraf ettiğini belirterek sözlerine şu şekilde devam etti:
“Zaten tevilli ikrarlarda bulunmuştur. Sadece bu cezaevi operasyonlarıyla, cezaevi katliamlarıyla ilgili değil. JİTEM adlı örgüt kamuoyunda tartışılırken satır aralarında JİTEM’in başını ifşa etmiştir. JİTEM’in varlığını itiraf etmiştir. 'Ben geldiğimde kalmamıştı.' diyerek, daha önceden var olduğunu tevilli ikrar etmiştir. JİTEM’in varlığı, en üst düzeyde itiraf ve ikrar edilmiştir ancak kendi aldığı tedbirlerden söz etti. Hacettepe Üniversitesi profesörü İoanna Kuçuradi’nin daveti üzerine gelip eğitim verdiğini ve ek işlemler yaptığını, jandarma okullarındaki müfredata insan hakları ve felsefe derslerini koydurttuğunu, bu şekilde tedbir aldığını söyledi fakat cezaevi operasyonlarında en üst düzeyde komutan olmasına rağmen Ulucanlar Cezaevi'nde öldürülen 10 kişinin öldüğünü bildiğini ve fakat o insanların kafataslarına inşat çivisi çakılmış kalaslarla kafatasları parçalanarak öldürüldüklerini ilk kez duyduğunu söyledi.”
(Ayça Söylemez-Bianet ve Cihan)
Kaynak: baskahaber.org
- 2 gösterim