31.07.2013
Yoldaşlar, ortaklar, arkadaşlar, kardeşler, akıl izan vicdan sahibi olan hürriyete adalete meyil vermiş olan herkes.
Adana Kürkçüler F Tipi zindanlarından hepinize selam ederiz. Bizler devrimciler, bizler sosyalistler bu zulüm zorbalık, yalan , iftira ve sömürü düzeninin erbaplarına demiştik ki 'Gelin sizi bekliyorduk, bekleyin biz geliyoruz'. Ve geldiler. Bir devrimciye karşılık onlarca emir erleriyle, makineli tüfekleri, akrepleri, en akıl almaz iddiaları, en bayağı yalanları, en ucuz iftiraları, güdük komplo tezgahları ile bir şafak vakti geldiler. Telaşlarında ve gözlerinde o büyük korkularını gördük. Gözlerindeki korkuyu, yüzlerindeki nefret ifadeleriyle örtmeye çalıştıklarını gördük. Yüzlerinde halklarına duydukları kini gördük.
Ancak gördüklerimiz bunlardan ibaret değildi. Bu memlekette polisin önce insanları gözaltına alıp, sonra suç istinadı ürettiğini gördük. Bizler günlerce pislik içindeki nezaretlerde yerlerde yatırılırken, polisin hakkımızda suçlama üretmeye çalıştığını gördük. Nihayetinde kahraman Türk polisinin meğer ne uzunlukta destanlar yazabilmeye kabil olduğunu gördük. Üç günün sonunda dört fotoğraf, iki facebook iletisine binaen tastamam bir sayfa uzunluğunda bir suç listesi çıkarıldığını gördük. Neler yoktu ki içerisinde. Bizler devrimci inancın mucizeler yaratabileceğini biliyorduk. Ama bu denli suçu işleyebilmek için Süpermen olmak kifayet etmeyebilir. Mesela Marks'tan alıntı bir facebook iletisiyle 'halkın bir kısmını diğer bir kısmına karşı silahlandırıp saldırmak için örgüt kurabileceğimizi' gördük . Ne yalan söyleyelim polisin yeteneklerimizin enginliğine olan inanç ve teveccühünden dolayı mahcup olmadık değil.
Bizler nezarethane koridorlarını haziran şehitlerinin isimleriyle çınlatırken, civar apartmanlardaki insanların alkış ve tezavuratlarıyla mahalleyi inlettiklerini gördük. Polisin pencereleri örtmek için panik içinde koşuştuğunu gördük.
Bizler TEM koridorlarında oruç aylarında Allah adını alay etmek için alanları gördük. Sosyalistlerce uyarılınca sıvışan, ortaya çıkın hesap verin denilince utancından gizlenenleri gördük. Bunları halklarımızın vicdanlarına şikayet ediyoruz. Ama sanılmasın hesabı mahşere kalır.
Mülakat odalarında ezber edilmiş konuşma metinleri, uyduruk Ortadoğu haritalarıyla emperyalizm tahlili yapan polis şefleri gördük. 'Yahu abi şurada birde Ermenistan olması gerek ' denilince ' O nerede onu da koyalım ' diyen polis şefleri gördük. Ezber edilmiş konuşma metnine en basit bir itiraz yöneltilince ezberi bozulan, kekeleyen, saçmalayan, konuyu değiştiren polis şefleri gördük. Bu denli bir cehaletin en iyimser tahlille 15 yaş bilgi ve idrak seviyesinde bu toprakları zapturapt altına almış olduğunu gördük.
Mülakat odalarında insanlara gammazlık , muhbirlik teklif eden polisleri gördük. Bir yandan pespaye iftiralar ile genç insanların hürriyetine, on yıllarına kast edilirken, diğer yandan iyi niyetli, anlayışlı polis pozu kesen riyakarlığı gördük. Bir çay verip karşılığını isteyen zilleti gördük. İnsanları köpek gibi kemik vererek terbiye edeceğini sanan zihniyeti çırılçıplak gördük. Biz utandık, yapanlar utanmadı.
Bizim hakikatten başka söyleyecek sözümüz yoktur! Dost gülüşlü , temiz yürekli çocukları da gördük. Nişanlılar arasında selam taşıyan, kelepçeyi geniş takıp 'Hakkını helal et ' diyen, sigarasını paylaşan, 'Yavaş yürü, annemi göreyim ' deyince neredeyse yürümeyen mert çocukları da gördük.
Bizler sabahın kör vakti emniyetten çıkışımızı bekleyen ortakların, yoldaşların, canların gözünde yaşam sevincini, umudu, dayanışmayı, kararlılığı gördük. Bizi korkuyla, sindirmeyle teslim alabileceklerini sananları neşemizle, an olsun kaybolmayan moralimizle, şakalarımız, türkülerimizle teslim aldık. Dindarım deyip Musab Bin Umeyr'in ahlakını sosyalistlerden öğrenen, dakikalarca propaganda dinleyip 'Çok haklısın yahu' diyen şaşkın TEM'cileri gördük. Bizi teslim almaya çalışanları akılla,ahlakla, yaşam sevinciyle biz teslim aldık.
Bizler, üç saatlik Antakya Adana yolunda üç örgüt değiştirebileceğimizi gördük. TEM şube de başka bir örgüte, savcılıkta başka bir örgüte, mahkeme de bambaşka bir örgüte üye olduk! En nihayetinde tutuklama kararında ortaya karışık bir örgüt salatasına üye yapıldık. İnanın HDK'nin bile bu kadar bileşeni yoktur. Hepsine birden üye yapıldık! Öyle ki THKP gibi artık olmayan, TKEP/D gibi zaten tarih boyunca hiç var olmamış örgütlere üye yapıldığımızı gördük. TEM'de, savcılıkta, mahkemede üye olmakla suçlandığımız örgütlerin hiçbirinin tutuklama kararında adının geçmediğini gördük.
Bizler polis şubesindeki otuza aşkın suçlama enflasyonunun savcılıkta erdiğini, bunların onda birinin bile suçlama olarak yöneltilmediğini, mahkemede ise sadece birinden suçlandığımızı, tutuklama kararında ise bambaşka bir suç gerekçesi yazıldığını gördük. Devletin polisi, savcısı, hakimiyle bize suç, örgüt bulamadığını gördük. İddianamelerin tam olarak bir kez olsun ne bize, ne avukatlarımıza verilmeyerek savunma hakkımızın gasp edildiğini gördük. Ne TEM'de ne savcılıkta ne mahkemede hiçbir vakit tam olarak ne ile suçlandığımızı bilemedik. Zaten her safha bir acele, bir emri vaki, bir oldu bittiyle geçiştirildi.
Bizler, yasal dergilere terör örgütü diyen ' Ama bunlar yasal dergiler' denilince, 'Ben öyle yorumluyorum ' diyen keyfilikte, hoyratlıkta savcılar gördük. 'Devrim için ileri ya sosyalizm, ya ölüm' şiarını 'Ne yani sosyalist olmayanları öldürecek misiniz?' diyen savcılar gördük. Zaten elinden düşürmediği tespihiyle savcımı yoksa külhan beyimi anlayamadık.
Bizler, satranç masası olarak kullanılan boş şarap şişelerine molotof bombası diyen, apaçık ders notlarına örgüt içi yazışma diyen, ekmek bıçağına döner bıçağı diyen art niyetli, aklı evvel bir polis memurunun fezlekesini ışık hızıyla imzalayan savcılar gördük. İddia edilen suç tarihinden yıllar önce çekilmiş yasal basın açıklaması fotoğraflarını delil sayan, fotoğraftan hangi sloganın atıldığını anlayabilecek kadar 'teleklinizik' yeteneklere sahip savcılar gördük.
Bizler, on onbeş saat boyunca insanların bileklerinde tutularak kelepçenin nasıl bir işkence aracı olarak kullanılabileceğini gördük. Ama bizler saatlerce bileklerinde duran kelepçelerin zincirlerini birbirine vurarak , arapça şarkılar söyleyen devrimcilerin kelepçeyi nasıl bir müzik aleti olarak kullanabileceğini de gördük. Onları hayretle, hayranlıkla, gülümseyerek izleyen çevik kuvvetleri fark edince 'şarkı söylemek yasak ' diye ortalığa fırlayan polis şefleri de gördük.
Bizler aynı adliye salonunun yarısında volta atmayı serbest bırakan, diğer yarısında yasaklayan salonun tam ortasına çevik kuvvet barikatı kurduran polis şefleri gördük. Devrimciler kendisine dönüp ' Arkadaşlar durup düşünün, bu yapılan gülünç değil mi ' deyince kafasını yere eğen, 'Haklısın ama ne yapalım ' yollu ifadelerle bakan çevik kuvvet polislerini gördük. Arkadaşlarını, anne babalarını selamlamak için bir metre karelik duvarların önünde duran insanlara' yapmayın bu yasak. Çünkü aşağıya düşebilirsiniz' diyen , devrimcilerin ' bu kadar adamın amirisin bulduğun bahaneye bak ' denilince kendi çevik kuvvetlerince bile gülünen, sinirlenip oraya da çevik kuvvet barikatı kurduran, adliye merdivenlerine, tuvalet kapılarına çevik kuvvet barikatı kurduran polis şefleri gördük! Biz polis devletinin mikro halini o adliye de gördük, şaşırmadık. Ama onlar bizim inancımız, neşemiz,umudumuz karşısında şaşkına döndüler!
Bizler, karar açıklanınca devrimcilerin 'arkadaşlar görün bunları. Bir insan bu kadar örgüte üye olabilir mi? Görün bunları artık' sözlerine karşılık başlarını öne eğen, bakışlarını kaçıran kenara çekilen, amirlerinin sonraki emirlerine gönülsüzce ağır ağır itaat eden, kollarına girdikleri devrimcilere 'bu yapılan haksızlık' diyen çevik kuvvet polislerini gördük. Tutsak devrimcilerin ceplerindeki paraların hepsini ortaya koyup , aralarında eşit olarak paylaşmasını şaşkınlıkla izleyen çevik kuvvet polislerini gördük.
Bizler, ahırdan bozma tecrit odalarında, leş gibi şiltelerin üzerinde bir gün yatırılan, su yüzü görmemiş tuvaletlerden su içirilen devrimcilerin kaybolmayan dirayetini, yüzlerinden alınamayan gülüşlerini, dayanışmanın gücünü gördük.
Biz gördük! Hızlandırılmış biçimde bu devlet tüm kurumları ile nedir? Komplo, tezgah, adaletsizlik, cehaletin örgütlü zulmü nedir gördük!
Bugün biz haklılığımıza olan inancımızla daha da güçlüyüz.Bu gün biz kazanacağımıza olan inancımızla daha da güçlüyüz. Bugün biz umudumuzla, yaşam arzumuzla daha da güçlüyüz.
Tutsak alındık ama teslim alınamadık ! Yendik düşmanı TEM nezarethanelerinde, adliye koridorlarında, F tipi zindanlarında! Düşmanın zaten çoktan yenilmiş olduğunu, fazladan ömür sürdüğünü gördük!
Bizim başımız hiç eğilmedi, anlımız ak.
Yine buluşacağız. İnsanın insanlığını yeniden kazanması kavgamıza kaldığımız yerden yine hep beraber devam edeceğiz!
Asılın küreklere ortaklar. Bu gemi menzile varacak.
Biz kazanacağız, mutlaka kazanacağız.
Adana Kürkçüler F Tipi Cezaevi C95 Koğuşu
Antakya'dan Kaldıraç okuru tutsakları
Mustafa Kemal Ersöz,
Namık Kemal Ersöz,
Ali Şahin Çayırcı
31.07.2013
- 8 gösterim