"Epilepsi kontrolü için yakın bir zamanda İstanbul'a gideceğim..Tabi her zamanki gibi ATK (Adli Tıp Kurumu) 5.kez alacağım rapora (cezaevinde kalamaz raporuna) rağmen yine kendisine yüklenen misyon çerçevesinde “kalabilir” diyecek.... Ahmet Arif'in de dediği gibi umutsuzluğa düşmek kopuşun, daha doğrusu bitişin adıdır.."
***
24.04.2016
Merhaba Sözdar Heval,
Öncelikle iyi olmanı dileyerek, selam ve saygılarımı iletiyor yaşamında sağlık, çalışmalarında da üstün başarılar diliyorum.
Mektubuma başlamadan önce gönerdiğin mektup için sana çok teşekkür ediyorum. İlk önce kendimden başlayayım: Her ne kadar biraz sağlık sorunu (Epilepsi hastalığı) çeksem de durumum\ durumumuz çok iyi. Şu an tedavi vb. devam ediyor. Bunun için yakın bir zamanda İstanbul’a gideceğim. Tabi her zamanki gibi ATK (Adli Tıp Kurumu) 5.kez alacağım rapora (cezaevinde kalamaz raporuna) yine kendisine yüklenen misyon çerçevesinde “kalabilir” diyecek. E tabi bu süreç benim için tatil gibi birşey olacak
Bilge insanın söylediği ve kendime her konuda esas aldığım çok güzel bir sözü var: “Beni öldürmeyen şey, beni güçlendimekten başka bir işe yaramaz”. Doğrusu bu benim için çok derin ve anlamlı bir söz. Ahmed Arif’in de dediği gibi umutsuzluğa düşmek kopuşun, daha doğrusu bitişin adıdır. Ki bu bir devrimci için paradokstur. Bak bugün gençler büyük iradeleriyle ve kahramanlıklarıyla tarih yazıyor. Çünkü onlar yaşamı uğruna ölecek kadar çok seviyor. Tabi bahar da geldi. Cemreler de düştü. Tabi özel basın çarpıtmalarla, yalan-yanlış şeylerle daha doğrusu kurgularla yaşanan gerçekliği gizliyor. Kendini yokoluşun kıyısında var etmeye çalışıyor. Tarihte de hep aynı olmuştur. Çok uzağa da gitmeye gerek yok. Son 30 yıla baktığımızda sonucu görebiliyoruz. İşte bunun için de önemli olan bu boşluğu doldurmak ve demokratik ulus bilincini yaymak; bugün Cizre’de her kesimden insanlarımızın o dayanışma görüntüsünün hakikatimiz olduğunu ve Rojava devrimiyle birlikte artık zaferin yakın olduğunu görüyoruz.
Edebiyat bölümü okuyorsun. Artık önümüzdeki mektupta kendinden daha fazla bahsedersin. Ben de İzmir Ege’de Peyzaj Mimarlığı okuyordum. Doğrusu ben de dışarıdayken pek az okuyordum. Ama şimdi cezaevine girdikten sonra o bilince vardım ve onun pişmanlığını yaşıyorum. Oysa dışarıda imkanlar; araştırma vb.çok, artık bunun kıymetini bilmek gerek:-) İnsan bu imkanlardan yoksun olunca değerini anlıyormuş. Bunun için Gümüşhane gibi bir yerin seni tembelleştirmesine izin verme. Hatta tam tersi seni güçlendirmesini sağla. Ben burada düzenli olarak okuyorum. Ara sıra makale, öykü, şiir vb. her ne kadar acemi olsam da yazıyorum. Çünkü öğrendiğim birşeyin sadece bende kalmasını istemiyorum. Bunun için de yazmaya çalışıyorum.
Şu anda bizim köyde (Siirt-Kurtalan-Beykentköyü) yaşanan katliama yönelik (Ermeniler’e yönelik) yazmayı düşünüyorum. Onun için araştırma yapıyorum. Araştırmalarım ve köydeki bilgi toplama bittikten sonra yazacağım. Doğrusu bunu küçüklüğümden beri istiyordum. Yani oradaki gerçeğin yaşanan tüm gerçeklik gibi karanlıkta kalmasını istemiyorum. Çünkü bu gibi durumlar artık yeni nesillere aktarılmıyor. Benim nenem o katliamda çocuktu (2-3 yaşlarında) ve tek o kurtuldu. Tabi sonradan müslümanlaştırıldı. O bana hep anlatırdı. Aslında ilerki zamanlarda böyle bir gerçeklik üzerinde bir kitap da yazılabilir.
Sözdar heval, ben şimdilik burada bitiriyorum. Artık bir sonraki mektupta sen uzun uzun yazarsın. Kendine çok iyi bak.
Selam ve saygılarımla....
VEYSEL AKKURT
E Tipi Kapalı Cezaevi
SİİRT
- 11 gösterim