"Bu arada da 'cezalar' devreye girmeye başladı. Şu an benim üst üste 1’er aydan 2 ay ziyaret yasağı var. Sonra biri 7 diğeri 9 günlük hücre 'cezaları' ile ardından yine 1’er aydan 2 ay ziyaret yasağı olacak. Bazı arkadaşların daha da fazla.."
***
Sevgili Adil,
Merhaba, Nasılsın?
Uzun zamandır yazamıyordum sana. Gezi’den sonra “hiç bir şey eskisi gibi olmayacak” sözü, bizim çalışmalara dair bir söz oldu sanki. Bir yandan çalışmalar hızlandı, diğer yandan burada kamera sorunu, saldırılar, cezalar, infaz hakimliği yolculukları derken, yazışma rutinimiz aksadı. Öyle ki, neredeyse 2 yıldır yazmayı ihmal ettiğimiz dostlar oldu.
Şimdi yeniden rutini oluşturmaya başlıyoruz. Bu arada da “cezalar” devreye girmeye başladı. Şu an benim üst üste 1’er aydan 2 ay ziyaret yasağı var. Sonra biri 7 diğeri 9 günlük hücre “cezaları” ile ardından yine 1’er aydan 2 ay ziyaret yasağı olacak. Bazı arkadaşların daha da fazla. Mesela Mahmut’un 2’şer aylık 4, bir tane bir aylık toplam 9 ay ziyaret, 3 ay mektup, 9 gün hücre var. Bir yıl aile bağları verilecek yani. Geçen 12 Eylül’de yatmış bir arkadaş, hayır 12 Eylül hapishanelerinde işkence vardı, ziyarete çıkamıyorduk aylarca ama bu kadar sofistike değildi diyor. Üstelik bunu söyleyen arkadaş herhangi bir ceza da almış değil. Sadece gözlemleyerek söylüyor. 12 Eylül işçi ve emekçilere açılmış bir özel savaştı. Şimdi onu geçen ölçekte bir savaş açılmış halde. Bunu hapishanelerdeki izleri böyle yansıyor. Kimisi gönüllü ve neredeyse şehvet duyarak bu savaşa katılıyor, kimisi maaş karşılığı çalışırken bunun bir savaş açımı olduğunu fark etmeden katılıyor. Bizim içinse henüz açılan bu savaşa karşı bütün enstrümanlarımızı ortaya koymadığımız bir hal sürüyor şu an. Gerekli gördüğümüzde elbet tümünü ortaya koymaktan kaçınmayacağız. Şimdilik sabır zamanı.
Çalışmalarımıza da yeniden bir disiplin getirmiş olduk. Şu an gözümüz kulağımız Rojava’da. Kapitalizmin aşılmasının gerekliliğinin bir kez daha görüldüğü derin bir insani trajedi yaşanıyor. Ne yazık ki ideolojik kırılmaya uğramış kimi sol kesimler, sessiz kalmanın ötesinde, düşmanına aşık olmuş pozu keserek, IŞİD gibi hareketlere iç destek sağlamak adına yazıyorlar dergilerde. Şu ortamda dahi devrimcileri sorgulamayı başarmak maharet isteyen bir iş olsa gerek.
Böyle bir ortamda barışı derin bir savaşımın ardından bulmak dışında insanlığa, emekçi insanlığa başka bir yol kalmadı. Yazında yer verdiğin ve aslında savaşların özünü ortaya koyan olgu önemsenmiyor pek, esas olan savaşta kimin galip geleceği oluyor ve önemsemeyenler de savaşın en uzağında kalan, onun sonuçlarıyla karşılaşmayanlar oluyor. Oysa savaş yalnızca ele geçirilen toprak, öldürülen, esir edilen düşman değil, aynı zamanda kadınların, çocukların savaş dışı ???? en ağır bedeli ödediği bir durum ortaya çıkarıyor. Emekçilerin zenginler uğruna birbirlerini boğazlamaları aslında kendi eşlerini, çocuklarını boğazlamaları demek gerçeğinin bilince çıkması ancak sınıf mücadelemizin yükselmesiyle mümkün. Aksi halde bu durum devam edecek.
Şimdi tv’lerde “kurtarma operasyonundan” söz ediliyor. Rehineler bırakılmış “titiz yürüyen kurtarma operasyonu” diyorlar… IŞİD’e bir şey vermediler deniyor ama Suruç da asker halka saldırıyor. IŞİD’e ne verildiği o kadar açık ki!
Sevgili Adil, biraz çalakalem mektup oldu farkındayım. Mazur gör bu seferlik.
Tülin’e, Öykü’ye selam ve sevgilerimizi gönderiyoruz. Öykü’yü öpüyoruz. Mahmut’un selamları var. Kendinize iyi bakın.
Selam ve sevgilerimle
Erol Zavar
1 Nolu F Tipi Hapishane C-10-95
Sincan/ANKARA
- 8 gösterim