“Amacım ağlamak- ağlatmak değil; öfkelendirmek…” Adil Okay
İMZA GÜNÜNDE ÖFKE VE GÖZYAŞLARI
Ali Osman Abalı
Akdeniz belediyesi konferans salonu hınca hınç dolu. Salona girenler önce fuayede www.görülmüştür.org ekibinin hazırladığı “Bir adres de sen al, Bir mektup da sen yaz” temalı sergiyle karşılaşıyorlar. Başta Akdeniz belediye başkanı Fazıl Türk olmak üzere, sendika, siyasi örgüt ve parti temsilcileri, insan hakları derneği yöneticileri ve aktivistler ile gençler bir arada. Tabi kentin yazar, şair ve sanatçılarının birçoğu da etkinlikte yerlerini almışlar. Ancak etkinliğin ilerleyen bölümlerinde anlıyoruz ki etkinliğin onur konukları mahpus yakınları. 30 yıldır hapishanede olan Hasan Gülbahar’ın 82 yaşındaki annesi ile kardeşleri, tutsak Mahmut karabulut’un eşi ve kızı ile hapishaneden henüz bu hafta çıkan Göç-Der başkanı Selahattin Güvenç de salonda.
Ekranda tatlı bir ezgi eşliğinde politik tutsakların fotoğrafları kayıp gidiyor. Tek tek F tipi hücrelerde ya da gruplar halinde hapishanede çekilmiş fotoğraflar. İçlerinde açık görüşlerde çocuklarına sarılan anne veya baba olan tutsaklar da var. Her üç – dört fotoğraf arasına bir de tutsakların yaptığı “görülmüştür” mühürlü karikatür ve resimler yerleştirilmiş. Adil Okay hiçbir ayrıntıyı unutmamış. İzleyici daha söyleşi başlamadan kendini hapishanede hissediyor. Empati yapmaya başlıyor. “Kitabın bir amacı da bu zaten” diyor Okay.
Açılış konuşmasını Mersin 68’liler derneği başkanı Hasan Kapıkıran yapıyor. “Ben çıkana kadar büyüme e mi” adlı kitabın zevkle okunamayacağını zira trajik yaşam öyküleriyle yüzleşeceğimizden, Okay’ın kalemini hapishane kapılarında büyüyen çocuklara ödünç verdiğinden ve bu çalışmanın da Türkiye’de bir ilk olduğundan söz ediyor. Ve sözü Adil Okay’a veriyor.
Okay sinevizyon eşliğinde kitabın serüvenini anlatıyor ve sahneye iki tiyatro oyuncusunu Burcu Özdemir Yıldırım ile Tülin Şahin Okay’ı çağırıyor. Ve ekranda yansıyan tutsakların ve çocuklarının konuşmalarından, mektuplarından bölümler okunuyor. Yer yer okumakta zorlanıyor Burcu ile Tülin, Okay da zorlanıyor ama program devam ediyor. Sıra 30 yıldır tutsak Hasan Gülbahar’a geldiğinde Okay ışıkları yaktırıyor ve Gülbahar’ın annesi Dursun ana’nın ve kardeşlerinin aramızda olduğunu söylüyor. Dursun anne alkışlar arasında ayağa kalkıp dinleyicileri selamlıyor. Gözleri yaş dolu, el sallıyor.
Etkinlik boyunca mektuplarından alıntı yapılan tutsaklardan bazılarının yaşam öyküsü gerçekten innaılmaz: “32 yıldır hapishanede olan Tahir Canan, bebeğiyle birlikte hapishanede kalan Gazal Dülek, kanser hastası olduğu halde tahliye edilmeyen şair Erol Zavar, 20 yıldır çocuklarını göremeyen Mehmet Gök, eşiyle birlikte tutuklanan ve “bir yastıkta değil ama aynı infaz dosyasında kocadık” diyen Baki Yaş, “oğlumun doğumunu bile göremedim” diyen Resul Baltacı, “ben kızımın hep çocuk kalmasını isterdim” diyen Turan Demir, “çocuğum rüyalarımda hiç büyümüyor” diyen Ebedin Abi, soyadı tutmadığı için 18 yıldır oğluyla görüşemeyen Zeynel Karabulut ve diğerleri.
Bir saatlik sunum bittiğinde salonda hemen herkesi gözledi dolu. Hıçkırıklar duyuluyor. Okay, “işte bu arkadaşlarımız sizin için, bizim için bunları yaşadılar ve bunlar rakam değil insan”, diyor. Başta kurduğu cümle amacına ulaşıyor. “Amacım ağlamak ve ağlatmak değil, empati yaptırmak, sorgulatmak, öfkelendirmek ve öfkenin itiraza dönüp sokağa taşmasını sağlamak…”
Çıkışta imza gününe gelenler kendi aralarında konuşuyorlar: “Bu bir imza günü değildi. Bu bir eylemdi. Gösteriydi. Basın açıklamasıydı. Anmaydı. İtirazdı…” . 17.02.2013
- 1 gösterim