Dört Duvarı Aşan Bir Roman: Kerempe'de Bir Yaşam
Uzunca bir süre hapishanede tutsaklık yaşamış bir dostum, hapishanede düşüncelerin ve duyguların derinleştiğini söylemişti. Sanırım mahpus yazarların da eserlerinin derinliği buradan geliyor. Son okuduğum mahpus yazar Cevdet Gündemir’in Sancı Yayınları’ndan çıkan ilk romanı Kerempe’de Bir Yaşam isimli kitabı okunmaya değer.
Politik bir tutsak olan Cevdet Gündemir romanında, geçmişle gelecek, hayal ile gerçek arasında bir sorgulamaya gidiyor. Geçmişin sol-sosyalist tartışmalarına da az-çok hâkimseniz kitap okurken sizi de bu sorgulamaların içine çekiyor. Bazı bölümleri yaşanmışlığı bazı bölümleri ise yaşanmak isteneni veya yaşanacağı bekleneni aktarıyor. Tarihin deneyimlerinden ders almayanların ‘tekerrürleri’ yazar tarafından eleştiriye tabi tutuluyor. Kitabın büyük bölümü yazarın kendisiyle mücadelesine dönüşüyor. Kitap eskiyle-yeni, doğruyla-yanlış arasından bir hesaplaşmayı konu alıyor. Bu hesaplaşmalar arasına, aşklarını da ekliyor. Özlemi, terk edilişi, kaybedişi irdeliyor. Aşklarıyla birlikte erkek egemenliğiyle çatışıyor.
Kitap kurdu biri değilim. Ama en azından iyi kitapların hak ettiği değeri görmesini bekleyenlerdenim. Hapishane edebiyatı ise beni derinden etkiliyor. Politik mahpusların özlemlerini, beklentilerini, düşlerini, öfkelerini, hesaplaşmalarını okumak beni heyecanlandırıyor. Sadece politik görüşleri nedeniyle ağır hapis cezalarına çarptırılan onbinlerce insanın varlığı, beni biraz öfkelendiriyor biraz da hüzünlendiriyor.
Politik mahpuslar bizden çok şey beklemiyor. Seslerine ses olmamız dışında... Her birimizin potansiyel ‘terörist’, yok edilmesi gereken bir ‘çıban’ olarak görüldüğü memlekette, yarının potansiyel tutsak adayları olarak bu sese ses olmak görevi en çok da bize düşüyor.
Kerempe'de Bir Yaşam, umarım okuyucudan hak ettiği ilgiliyi görür. Okumanızı tavsiye ederim.
Şenol Kayaoğlu
13.04.2018
- 10 gösterim