Sahibini Arayan mektup: Tutsak Suat Bahadır'ın mektup yazdığı Meral Vuranok da Tutuklandı

BİR RÜYA İDİ YAŞANMAMIŞ ÇOCUKLUĞUM!..

Bazen etle tırnak kadar yakın,

Bazen tanımsız uzaklara düşmenin,

Bir arada ve iç içe geçtiği somut bir gerçeklik bu…

Paylaşımlar,

Kendi geleceklerimizi kurma uğraşı içinde iken,

Yaşadığımız yalnızlığa ışık olur…

Ve o an anlarız ki yalnız değiliz!..

Yağmur Ana…

Bir sıcak tandır ekmeği

Ve yaşanmamış çocukluğumdur “benim” hikâyem…

SUAT BAHADIR

2 No’lu F tipi Kapalı cezaevi C – 78

***

Bir tohum olan gövdesini sıkıştıran toprağın kokusu boğucuydu. Başlangıçta rüzgâr onu fırlattığında biraz kımıldayabiliyordu. Ama daha sonra rüzgâr görevini tamamlarken üzeri toprakla kapanana dek dönmeye konulmuştu. Yavaş yavaş soluk almayı ve bu hapisliğe alışmayı başardı…

Yağmur Ana, bu durumun uzun sürmeyeceğini söylüyordu. Ama bir ürküntü, varlığını kaplamaktaydı. Çünkü tandırdan yükselen kapkara duman dışarıda olup bitenlerden hiç söz etmiyordu…

Ateş… Güneş ve Yağmur Ana’nın sıcaklığını özlüyordu, yaşanmamış çocukluğunda… Yine de yatışıyor; bu gizin, değişiminin gerekli bir bölümü olduğunu anlatmaya çalışıyordu Yağmur Ana!

Ve günler geçiyordu… Bitmek tükenmek bilmez ve tekdüze tandır başındaki sıcak saatler, her gün biraz daha uzundu. Ama konuşamıyordu tandır başındaki Yağmur Ana, elindeki tandır ekmeğinin sıcaklığı sözleri sessizliğe dönüştürmekteydi. Aynı tasa içinde kendisi gibi alçak gönüllü bekleyişe katlanan öbür tutkulu tohumları düşündü…

Mutlak bir sessizlik, hafif ürpertilerinin yerini alana ve bir tür uyku elini kolunu bağlayana dek. Ateşin kıvılcımları tandır ekmeğinin kokusu ve Yağmur Ananın gülümseyişi uyandırdı yaşanmamış çocukluğumu.

Dağ gemi azıya aldığından, toprak korkuyla titriyordu; yağmurun yere çarparken çıkardığı ses ve ıslak toprağın kokusunu duydu. Sonra yağmur taneleri içeriye aktı ve toprağın derinliklerine kadar sızdı. Ve gökyüzüne yükselen öfkeli dumanın arasından yaptıkları bu uzun yolculuktan yorgun düşmüş geliyorlardı.

Ve tohum canlandı.

Ve tatlı bir ses: “Hey küçük! Şimdi çıkabilirsin, toprağı delip özgürlüğüne kavuşabilirsin. Yaşanmamış çocukluğuna!..”

Tohum utana utana, sıkıla sıkıla sordu: “Ah yağmur Ana, doğmaktan öyle korkuyorum ki…”

Yağmur Ana kahkahalarla güldü.

Hayat yeni bir serüvene benziyordu. “Görüyor musun, doğmak o kadar güç bir iş değil… Can yakmasa, yaşamın bunca değeri olmazdı… Şimdi ilerlemeye çalış. Kabuğundan çıkıp yürümelisin. Seni yaşanmamış çocukluğundan ayıran uzaklığı aşmalısın.”

Yağmur Ana; elindeki sıcak tandır ekmeği, gülümseyerek sevgi dolu bir sesle:

“Hayatı seveceksin, bu sıcacık bir parça tandır ekmeğinin tadına varınca…”

Sonra…

Belki canımız çok yanıyor ve acı çekiyoruz. Ama özgürlük de zorlukları aşmak değil mi?Anchor

Yaşanmamış çocukluğuna dönmek isteyen tüm umut yolcuğuna çıkanlar içindir,

Benim yaşanmamış çocukluğuma dönem için olan hikâyem.

Sevgilerimle

Suat BAHADIR

Benzer Yazılar