“Ve yine kapınızı bir sürgün-sevk öykümü paylaşmak için çalıyorum. “Görülmüştür”de görmek isteyenlerle paylaşmak isterim yeni memleketin fi hallerini! Tabi “Görülmüştür” gözüyle bakanlar nasıl görür ve gördüğü \ okuduğunun karşısında neler hisseder, nelere yoğunlaşır, yaşamlarında anlatılanlar ne kadar kalıcı ve onların yüklü olduğu vb. sorulara cevap bulamayacak olsak da, yine de “Görüldü”yü görmek isteyenlere buradan da selam olsun.”
Baysal DEMİRHAN
F Tipi Hapishane. C-Tek-49
EDİRNE
***
21.09.2016
Sevgili Adil Merhaba,
Yeni adresimden, yeni mekan ve yeni yoldaş-dostlarla kaldığım yeni mekanımdan düşüyorum yola. Dost sıcaklığında hanenize geliyorum. Sizleri yeniden selamlayarak coşkuyla sıkıca kucaklıyorum. Nasılsınız? Umarım her anlamda iyisinizdir? Ben-biz de her anlamda oldukça iyiyiz. Durumumuz memleket hali, amiyane tabirle içgüveysinden hallice!!
En son sizinle paylaştığım sohbet mektubu yine bir sürgün-sevk hikayemdi değil mi? Ve yine kapınızı bir sürgün-sevk öykümü paylaşamak için çalıyorum. “Görülmüştür”de görmek isteyenlerle paylaşmak isterim yeni memleketin fi hallerini! Tabi “Görülmüştür” gözüyle bakanlar nasıl görür ve gördüğü\okuduğunun karşısında neler hisseder, nelere yoğunlaşır, yaşamlarında anlatılanlar ne kadar kalıcı ve onların yüklü olduğu vb. sorulara cevap bulamayacak olsak da, yine de “Görüldü”yü görmek isteyenlere buradan da selam olsun.
22 Temmuz’da yaşananlar...
YENİDEN HEYBE SIRTINDA YOLLARA DÜŞMEK PAYIMIZA DÜŞTÜ:
Zindanda yeniden kıpırdamalar yaşanmaya başladı. Temmuz ayının ilk günleri zindanın fısıltı gazetelerinde (notta) bir havadis geçiyordu. “Türk Solu’ndan birileri sürgün edilecek!”. Bu haberin doğruluğu peşine tüm zindanda bulunan devrimci yapılar düşmüştü. Birkaç gün geçmeden haberin doğruluğuna hevallerden gelen bilgilendirmeyle neredeyse -netleşmiş- ulaşıldı. Haberin detayı şöyleydi: Hapishane idaresi hevallerin temsilcisi ile görüşüyor ve hevallerin kaldığı B1-50 No’lu üçlü hücreyi boşaltmalarını; Adalet Bakanlığı’ndan o hücrenin boşaltılması, hazır hale getirilmesi, bir adli mahkumun oraya tek kalması için getirileceği, özellikle B1-50 No’lu hücreyi belirttiği için; hevallerden o hücrenin başaltılması istenmişti. (…)
Ve derken 15 Temmuz geldi çattı!! Herkes 16 Temmuz günü ne yapacağını bilmeden yeni süreç ve sonuçlarıyla durumu anlamaya, kavramaya çalışıyordu. İdare de farklı değildi. Bir-iki gün sonra yine zindan fısıltı gazetesinde 7 kişilik sürgünün sayısı bir anda 120’ye çıktı. Bu sürgünün nedeni netleşmişti kafamızda. Malum darbe girişiminde bulunan feto mensubu asker vb. zümrelerin zindan yolu, Bolu’daki 120 siyasinin de yeni mekanlarına yolculuk olduğu netti.
20 Temmuz günü müdür ile yaptığım görüşmede, 120 kişilik sürgünü doğruladı. Bunun kendilerinin değil, Bakanlığın tercihi olduğu vs. uzun uzadıya anlatmaya çalıştı. “Henüz kimler net değil” diyerek ifadesi, bize yönelik “rahatlatma” çabası da “takdire” şayandı! Ve 21 Temmuz akşamına doğru sevk haberi geldi. Saat 12.00’de (gece) sevke hazır olmamız istendi. Saat 12.00’ye kadar geçti zaman, 12.00-01.00 civarında slogan sesleri geliyor ama bize gelen yok. Derken saat 03.00-04.00 arasıydı sanırım kapı açıldı ve geldiler. Daha önceden sürgün-sevke karşı tavrımızı net ifade etmiştik. Eşyalar oradayken sloganlar eşliğinde koridora, oradan hapishanenin giriş kısmına geldik. Kalabalık her yer, eşyalar, insanlar... Ve kelepçeler takıldı. Sevk üç ile olacak. Kandıra, Tekirdağ, Edirne F Tipleri’ne... Nereye gideceğimiz net ifade edilmedi ve ringe bindirildik. Araçlar saat 08.00 gibi hareket etti. Bolu’da yollar kamyonlarla kapanmış halde yavaş yavaş ilerledi araç. Durmadan ilerliyor, İzmit’i geçtik Kandıra F Tipi elendi. Bizim için, ring yoluna bağıra bağıra devam ediyor. Otobandan köprüye geldiğimizde, “İstanbul’u dinliyoruz gözlerimiz masmavi denizin köpüklü dalgalarındayken” geçtik Boğaz’ı. Ring Tekirdağ sınırını geçince Tekirdağ F Tipi’de listeden silindi. Artık tek adres kalmıştı ve o adreste memleketin en ücra köşesinde olan Edirne F Tipi Hapishanesi’ydi ve kapısına geldik. Korna ile kapı açıldı, ring yanaştı ve ring durdu.
Kapı açıldı... Yeni mekan yeni olmayan ama bizim yeni mekanımız Edirne F Tipi. Girişte Welcom to yazmıyordu ama zaten hoş bulunacak bir yer de değildir zindanlar... Robocop kıyafetli ve normal kıyafetli gardiyan kalabalığı, eşyalar yığını arasında bir yerlere yetişme telaşı ile bekliyorlar: Beklemek yerine aynı ringle geldiğim MLKP’den Cihan Deniz Tarak, DHKP-C’den; Hüseyin ve Kubilay (soyadlarını unuttum), TDP’den Suat İncedere ve bağımsız olan Mehmet Kulaksız ve Nurettin Erenler’diler. Bizi 30-45 dk.falan beklettikten sonra ikili gruplar halinde almaya başladılar. İlk gidenler DHKP-C’li arkadaşlardı. Slogan sesleri gelmeye başladı. Sonra Bağımsızlar gitti. En son ben ve Cihan kaldık.
Hemen beyaz önlüklü, doktor diye kendini tanıtan biri gelişte birşey olup olmadığını sordu. Yok cevabımla, yolculukta sorun olmadığına dair tutanak diye imzalatılan evrak sonrası, çıplak arama dayatması yapıldı. Bunun ne hukuki, ne ahlaki ne de insani bir yönelim olmadığından dolayı bu uygulamayı kabul etmediğimi ifade etmemle, bir harala-gürele eşliğinde “arama” yapıldı. Sloganları duyan “doktor” müdahale etmek yerine kaçırdığı çekirdeği eksik film izleyici rolündeydi. Sonra sağım solum arkam robocoplar eşliğinde C-Tek-47 hücresine kadar “refakatçı” olarak kollarıma girilip geldim.
Hücrede ne yatak, yastık, çarşaf-battaniye; ne de tabak, çatal-kaşık var. Demir, yere sabitli ranza ile elbise dolabı dışında hiçbir şey yok. 1 saat (malum karşılama komitesinin “ilgi”sine mazhar olduğum için) demir ranzada uyudum. Kalktığımda yemek gelmişti. Ve başladı yeni mekan maceram böyle.
Burada “YASAK”lar silsilesinden eşyalarımızda nasiplendi. Tekirdağ-Bolu F Tipi Hapishaneleri’nden aldığım eşyalar, burada “YASAK”. Neden? Kantinde satılmıyormuş, ondan. Yani burada onların satılanından almaya zorlanıyoruz. Eşyalarımı 2 hafta sonra bir kısmı, kalanları bayram arefesinde aldım. Halen spor-kütüphane faaliyetlerine çıkarılmıyorum. Üstelik benle ve benden sonra (Sincan’dan) gelen arkadaşlar bile çıkıyorken, benim çıkarılmamama dair bir açıklama dahi yapılmıyor. Günde 1 saat havalandırmaya, aynı havalandırmayı beraber paylaştığım arkadaşım (hiçkimse) çıkamıyorum. Kütüphane faaliyeti kaldırıldı. Ne de yeni eşya vb.var. Ama o kütüphane saatimizi spora kaydırıyorlar. Yani alabildiğine keyfiyete dayalı haklar engellenmektedir. Biliyorum ki ismim –hedef-de hep ilk sırada. Bundan dolayı ÖZEL bir tecrit içinde olduğumu ifade etmem ABARTI OLMAYACAK. Çünkü; yukarıda anlattığım nedenler ortada. İzahat yok, gelişme yok. Başka nasıl yorumlanmalı?
Düşünün 3 saat havalandırma hakkı 1 saate indiriliyor. O yetmiyor ayrı ayrı uygulanıyor. Beraber aynı havalandırmayı paylaştığım yoldaşım ALİ GÜLMEZ el-parmak ve kol-omuzundaki sorunlarından dolayı yazı yazmakta zorlanıyor. Yazdığı yazı okunamıyor. Mektup gönderiyor ama “okunamıyor” diye yollanmıyor. Faksını göndermeleri ise keyfiyetin en bariz yönüdür. Ali yoldaşım, ailesine, sevdiklerine vb. göndermek istediği mektupların özetini bana anlatıyor ben yazıyorum, camdan düşünün artık ayakta. Zorunlu bir şekilde iletişim hakları engellenen arkadaşımla aynı anda 3 saat havalandırma bu sebeple bile uygulanmalı, ama yok “YASAK”. Oysa F Tipi Sistemi çökmüş halde. Statüsü yerle-yeksan. Üçlü hücrelerde 4, 5, 6 kişi kalıyor!! Ağırlaştırılmışlar (24 saat) 3’lü hücrede beraber kalıyor, 3 saat havalandırmayı kullanıyorlar. Ama Ali yş.ım ve ben, teklilerde kalanların bu hakları yok. Çünkü “YASAK”. Sohbete arkadaşlar çıkarılmadı, 2 aydan fazla süre. Şimdi çıkarılıyorlar ama 1 günleri yendi. Yani kese kese hak uygulanıyor.
F Tipi Hapishaneler’de genel yaşananlar Edirne ülkenin en ücra köşesinde olmasından, hali hazırdan dolayı, burada YASAK’lar ve uygulamalar idarece belirli periyotlarla ilerlemekte...
Sevgili OKAY; Size uzun süredir yazmama ile yeni bir sürgün hikayemin yaşanmasını paylaşmak vesilesiyle hanenize misafir oluyorum. Öykümüz’ün gözlerinden öpüyoruz. Ali yoldaşım ve yş.lar-dostların da sizlere selamları var. Kendinize çok iyi bakın. Yeni sohbette buluşuncaya dek;
Umut ve Dirençle Kalın...
Sevgilerimle selamlar
Baysal
- 15 gösterim