21 Şubat 2016
YAŞAR KEMAL HAKKINDA
28 Şubat, büyük usta Yaşar Kemal’in ölüm yıl dönümü. Bir yıl oldu. Her ne kadar fiziksel olarak aramızdan ayrılmışsa da tikel ve evrensel kültüre yaratılarıyla silinmez izler bıraktı. Yaşarken bile klasikleşmiş kült romanları dışında da yazdığı her şeyin merakla beklendiği yazarlardandı. Gerçek ve düş dünyasının armonik ahengi Çukurova’ya, Anavarza’ya sığmaz olmuştu. Nitekim İnce Memet bir çırpıda klasik roman haline gelecekti. Roman uluslararası ölçekte bir çok dile çevrilmesinin yanı sıra filme çekilecekti.
Burada yazarı anlatmak değil gaye. Yazar zaten duruşu ve romanlarıyla edebiyatın çınarı olmuştu. Sözümüz kerameti kendinden menkul zevatların Yaşar Kemal hakkında geçmişte yaptıkları ‘bilimsel’ açıklama üzerinedir. Fethi Naci’nin Oğlak Yayınları’ndan çıkardığı “Eleştiri Günlüğü 5 (Kıskanmak)” adlı kitabında topladığı makaleler bugün bile emsalsiz lezzetler taşımakta. Kitap içerisinde okuduğum “Edebiyatta Yargısız İnfaz” makalesinin yazılış tarihi 8 Aralık 1997’dir. Kendine akademisyen diyen (elbette bahsedilenler barış bildirilerine haysiyetleriyle imza atacak iradeden yoksun akademisyenler) onbir* kişiden oluşan İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretim Üyeleri; iktidardan nemalandıklarından ötürü, dönemin iktidar yürütücülerinden olan Burhan Özfatura’ya destek vermek adına Yaşar Kemal romanları hakkında karalama yapmalarının ibretlik bildirisini kaleme almışlardı. Titrlerinde Profesör, Doçent ve Yardımcı Doçent yazan bu ‘kerametli’ şahıslar, 13 Kasım 1997 günlü Zaman Gazetesi’nde, (Günümüz Zaman’ında yayınlanmış olsa, alimallah “Feto” diye damgalanırdı vesselam).
Burhan Özfatura'nın Yaşar Kemal romanlarıyla alakalı sarfettiği abuk subuk sözlerin kamuoyunda tartışmalara vesile olmasından ötürü, kendilerini edebiyat allameleri hasebiyle açıklama yapma ‘zaruriyetinde’ hissetmişlerdir. Şöyle inciler dökmüşlerdir açıklamalarında; “Kamuoyuna duyurulur: Sayın Yaşar Kemal’in romanları gerek üslup ve Türkçe’yi güzel kullanma, gerekse içinde yaşadığı toplumun değerlerini benimseme ve yorumlama açısından bir çok Türk yazarının yazdığı romanların gerisindedir”. Burada Fethi Naci haklı olarak onbir zevatın Yaşar Kemal’in hangi romanlarını incelediğini, incelemeleri nerelerde yayınladıklarını, içinde yaşadığı toplum değerlerinin ne menem bir şey olduğunu sormakta. Elbette hiçbir yerde böylesi incelemeleri yoktur. Onbirler devamla, “Cumhuriyet sonrası Türk romanının A.Hamdi Tanpınar, Kemal Tahir, Tarık Buğra, Oğuz Atay gibi şöhretlerini sanatkâr kişilikleriyle kazanmış değerli edebiyatçılarımızın adeta unutulmaya mahkum edilirken...”. Yine; “Kaldı ki, onun (Yaşar Kemal’in) romanları, konu ve teknik açıdan pirimitifliği, dil aksamaları ve üslup bozuklukları bakımından bir çok edebiyat araştırmacısı ve tenkitçisi tarafından akademik ve popüler seviyede yıllardır, defalarca eleştirilegelmiş olmasına rağmen...” diye fetvalarına devam etmişlerdir. ‘Unutulmaya mahkum edilirken’ dedikleri edebiyatçılar, halen okunmaya devam edilmekte oysa. Bu yazarlar hakkında da bir araştırmaları bile olmayan malum onbirlerin üfürmeleri, Yaşar Kemal’i ‘pirimitif’ diye suçlamalarının ne denli mesnetsiz olduğunu, Y.Kemal ve romanları hakkında yapılan bilimsel edebi araştırmalardan bulmaktayız. O ‘eleştirilegelen’ söylemi de havada kalmış bir durumdur ki, bunun ancak edebiyattan nasiplenmeyenlerin söyleminden öteye geçmediğini not düşelim...
Bugün esameleri dahi okunmayan bu onbirlerden biri, muktedirin basına ayar çekmede “Alo Fatih” diye kamuoyunda deşifre olanın kardeşi Yekta Saraç’tır! Şu an iktidardan ikballi bir şekilde YÖK Başkanlığı Koltuğu’nda yer almakta. TV’lerde reis-i ‘cumhur’unun önünde yarım simit gibi bükük vaziyette düğmesini ilikleme telaşındaki görüntüsü garabet örneğiydi. Muktedirlere yaranmanın neticesinde geldiği kurumda barışa ses olan onurlu akademisyenleri cadı avından geçirmenin buyruğunu almasının ardından soruşturmalar, üniversitelerden attırma, kriminalize etme hevesinde gayretkeşliği; zavallılaşmanın son durağı olsa gerek.
Vah ki vah! Zamanında Yaşar Kemal’i o ‘derinlikli analizlerden’ geçirerek yargısız infaza tabi tutan güruh içindeki biri şu an 12 Eylül diktasının yarattığı bir kurumun başında! Zaten edebiyattan anlamayan şahsiyetlerden biriydi. Şimdi de Mc Carteyci sürek avında, Reisi’nin açtığı kulvarda görevini ifa etmekte. Yaşar Kemal’i konu ve teknik açıdan pirimitif gören açıklaması, onun akademik düzeyinin pirimitifliğini bizlere ifşa etmekte elbet. Y.Kemal’i analiz etmek külliyatlara sığmaz. Bir not diye belirtmek icap ederse şayet; romanlarında kullandığı kelimelerin sayısı yetmişbinin çok üzerindedir. Sahi hangi yazar bu denli kelime zenginliğine ulaşmıştır?
Büyük usta Yaşar Kemal’i saygıyla anarken, tarihin çöp sepetine atılmışları Fethi Naci’nin kitabı sayesinde görünür kılalım...
*O malum onbir akademisyen şu an nerelerdeler diye sormak ve zavallılıklarını açığa çıkarmak için isimlerini zikretmekte fayda var. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili Edebiyatı Öğretim Üyeleri’nin(1997’de) adları şöyle; Prof.Dr.Kazım Yetiş, Prof. Dr. Kemal Yavuz, Prof. Dr. M. Nur Doğan, Doç. Dr. Yekta Saraç, Doç. Dr. Muhammet Yelten, Yrd. Doç. Dr. Özcan Tabaklar, Yrd. Doç. Dr. Musa Duman, Yrd. Doç. Dr. Azmi Bilgin.
AYHAN KAVAK
D Tipi Cezaevi
DİYARBAKIR