İzmir'de Gezi Direnişi'nin ardından yapılan operasyonlarda tutuklanan sınıf devrimcisi Serdar Gür, üniversite öğrencilerini ve taraftar gruplarını tehdit eden Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç'a açık mektup yazdı. Kendisi de üniversite öğrencisi olan Gür'ün mektubunu sunuyoruz.
Suat Kılıç’a açık mektup
Gençliğin üzerindeki buzlar eriyor. Sermaye iktidarı çözülen suyun altında boğulmamak için yeni hamleler içinde. Ekim ayında kampüslerin öğrencilerle dolması, tribünlerin her şehirde, her hafta öfke dolu gençlerle tekrar tekrar buluşması korkularını büyütüyor.
Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç yeni korkularını ‘istihbarat’ kılıfı altında dile getiriyor. Tribünlerin karışması ve “marjinallerin” planları gibi kulağımıza Gezi Direnişi'nden aşina sıfatları da kullanmayı ihmal etmiyor. Üniversiteler ise ODTÜ sürecinden Gezi eylemlerinin kampüs yansımalarına kadarki zaman diliminde kabusları olmuş durumda. Ekim ayını hedef göstermeleri ve önlem alabilmek için tehditlere kadar ilerleyen tavırları korkularının büyüklüğünü gün yüzüne seriyor.
Haziran Direnişi'nin her safhasında, en dinamik gücü olarak, direnişe rengini veren gençlik yeni direnişlere de merhaba demeye hazırlanıyor. Bologna süreci, Yeni YÖK Yasa Tasarısı ve 6 Kasım gibi sabit gündemleri olan üniversite gençliği, kampüsleri direnişin en sert geçtiği alanlara çevirecek gibi gözüküyor.
Suat Kılıç'ın üniversite gençliğinden korkmasını anlayışla karşılıyoruz. Edindikleri “istihbaratı” gençlik Gezi Direnişi'ndeki rolünde açıkça söylemişti. İşsizlik ve geleceksizlik korkusunun arttığı, paralı eğitim koşullarının yasalarla dayatılması, yaşam tarzına yapılan her türlü müdahale ve doğanın metalaştırılıp talan edilmesi gibi sayısız neden varken “istihbarat aldık”, “dış güçler ve marjinal sol isyan hazırlığında” demek gülünç...
Türkiye'de devrimci gençlik hareketi tarihine bakmaları, Suat Kılıç'ın aldığı istihbaratın ta '68 kuşağından geldiğini gösteriyor. Özgürllük ve eşitlik talepleri gençlerin kulaklarında çınlayanların ve ona set çekmenin yolunu bulamayanların korkularını biliyoruz.
Darbecilerin oyunu altında eylemliliklerdeki ulusal çizgideki gençliği CHP’yi öne sürerek parlementer yola hapsetmeye çalışanlara cevabı yine '68 kuşağı veriyor. Milli demokratik çizgiden kopan Denizler'in, Mahirler'in yaptıkları ve mirasları hala akıllarda. Zira “Her yer Lice her yer direniş!” sloganının ulusal çizgideki gençlik tarafından nefes dolusu seslerle atılması tabuların yıkılabileceğini ve yıkıldığını gösteriyor.
Kısa da olsa tribün gençliğine değinmek gerekiyor. İşçi ve emekçi gençliği uyuşturmak, sisteme karşı olan öfkelerini dizginlemek için tribünleri her daim ülkenin gülen yüzü olarak gösteren devlet ideolojisi, ‘nedendir bilinir’, bir anda çark etti. Siyasetin tribünlere “bulaşmaması” için maç önceleri yapılan yeni uygulamalar Süper Kupa maçında kendini gösteriyor. Biletli-biletsiz herkese GBT yapılmaya çalışılması, elektronik bilet adı altında fişleme sisteminin uygulamaya konulması, stadlarda çevik polis sayısındaki muazzam artış ve maçın 34. dakikasında “Her yer Taksim her yer direniş!” sloganının atılması ile birlikte yayıncı kuruluşun trübün sesini kısması gibi önlemler başlangıç gibi görünüyor. ÇARŞI taraftar grubunun Taksim Direnişi'nde üstlendiği rol ve gençlerin militan tavrı yeni sezonda da diğer taraftar gruplarına bulaşarak Suat Kılıç'a tezahürat olarak geri dönecek.
İstihbarat alsalar da almasalar da Haziran Direnişi'nin birikimi Ekim ayında yeni imkanlarla direnişe kapı aralıyor. Biz işitmeye başladık bile... Suat Kılıç'ın sözcülüğünü yaptığı sermaye iktidarının yılmaz bekçileri de duyuyor... Kampüsler, tribünler bağırıyor hep bir ağızdan: "Her yer Taksim her yer direniş!"
Tutsak Gezi direnişçisi
Serdar Gür
Kırıklar F Tipi Hapishanesi / İzmir
Kaynak: kizilbayrak.net
- 5 gösterim