21 Ağustos 2012
Merhaba,
Başta sağlık emekçileri ve öğrencileri olmak üzere bütün emek örgütlerine içten yoldaşça selamlarımızı yolluyoruz.
6 Haziran 2012 itibari ile Sincan cezaevinde tutuklu olan 13 sağlık öğrencisiyiz. Tutsak alınmamıza sebep olan yaptığımız çalışmalardan bahsetmek adına bu mektubu kaleme aldık. Daha önce TÖK ve SES Öğrenci Komisyonu ile ilgili yazmıştık. Bu kez HASAT/Halk Sağlığı Topluluğu çalışmalarının ne olduğunu, neden HASAT'a ihtiyaç olduğundan bahsedeceğiz.
Ülkemizde korku ortamının en somut sebeplerinden biri en ufak farklı bir sesin tutuklama zincirine bir halka olarak eklenmesidir. Her türlü demokratik hak ve talebin, toplumsal veya bireysel fark olmaksızın bu durumla karşı karşıya kalması özellikle son bir kaç yıldır hiç eksik olmamıştır. Toplumdaki hiç bir bireyin özne olma konumunu yaşama imkanı kalmamıştır. Artık her birey bir “nesne” olarak ona çizilen, biçilen, uygun görülen şartlarda “yaşama”ya mecbur bırakılmıştır. Bu çizginin dışında yaşamak imkansız hale getirilmiştir. İnsanların ifade özgürlüğü kısıtlanmış, bunun yerine susmak, yorum yapmamak, işini yapmak önüne konmuştur. Neredeyse insanların tek sorumluluğu yönetenlere, müktedirlere yaranmak kalmıştır. Bu dayatmayı herkes yaşadığı yerden çok güçlü bir şekilde hissetmektedir. Biz öğrenciler en belirgin şekilde eğitim süreci boyunca bunu yaşamak zorunda bırakılmışız. Aldığımız eğitimin üzerinde söz hakkımız olmadığı gibi, mezun olduktan sonra mesleğimizi nasıl ve hangi şartlarda yapmamız gerektiği konusunda da yok sayılıyoruz. Eğitimimizde “başarılı”, mesleğimizde “yükselme ve mevki sahibi” olmamız için bu dayatmaları şartsız kabul etmek zorunda bırakılıyoruz.
Fransız yazar Stendhal şöyle diyor: “İktidardakilere yaranmayı aklınızdan geçiriyorsanız ruhunuzu cehenneme mahkum etmişsiniz demektir. Öyle davranarak zenginliğe, yüksek mevkilere erişebilirsiniz ama bu yolda giderken yoksulları da ezmeniz gerekiyor.” Bizler ne ruhumuzu mahkum edeceğiz, ne de sömürü çarkında ezen olacağız.
Daha iyi bir dünyanın mümkün olduğunu, bunun için hür ve eleştirel düşüncenin, üretmenin zaruri olduğunu düşünen biz Hacettepe Üniversitesi öğrencileri bir araya gelip kendi kampüsümüzde öğrencilerin amfi ve sınıfların dışında yapabileceklerinin zeminini yaratmaya çalıştık. Düşünen, tartışan, eğitii ve mesleği üzerinde söz sahini olabilmeyi hak sayan, sömürü çarkında olmayı reddeden, doğruları savunan, var olan çelişkileri aşmak için çaba sarf eden öğrenciler birbirleriyle dayanışma içerisinde çalışma yürütmeyi önümüze koyduk. Üniversite eğitiminin salt müfredat derslerinden ibaret olmadığını, eğitimlerimizi aksatmadan kampüste özne olmanın gerekli olduğuna inandık.
7'den 70'e herkes eğitim sistemindeki sıkıntılardan muzdariptir. Bu sıkıntılar eğitimimizdei bilimsel birikimden ziyade bu birikimin aktarım şeklindeki sıkıntılardır. Herkesine hemfikir olduğu konu şu ki öğrenciler eğitim sürecinde aktif müdahil olamıyorlar. Öğrenciler bilgi yatırılan “boş kap” ve “yatırım aracı” olarak görülmüş ve nesne olarak bırakılmıştır. Bu yönünle düşünme mekanizması geri plana itilmiştir. Bunu aşmak için bir çaba içerisinde olmak gerekir, eleştirel düşünen öğrenciler bu kalıpları ve engelleri aşabilir. Ancak bu şekilde kendisini ve parçası olduğu toplumu tanıyabilir, içine girdiği kendisine ve topluma yabancılaşma sürecini durdurabilir. Bu fotoğrafı iyi gören ve görmeye başlayan biz Hacettepe Üniversitesi Sağlık Fakülteleri öğrencileri ve daha ve çok arkadaşımız, Hacettepe Üniversitesi Halk Sağlığı Topluluğu (HASAT) olarak çalışmalar sürdürmekteyiz. Sağlık alanıyla ilgili her türlü gelişme eğitimimizi ilgilendirdiği gibi, gelecekte icra edeceğimiz mesleklerimizi de etkilediğinden bu süreçte söz sahibi olmak, kısacası özne olmayı görev ve sorumluluk olarak görmekteyiz.
HASAT çalışmaları fakülteden topluma, öğrenci sorunlarından halk sağlığına kadar geniş bir çerçevede yürütülmektedir. Öğrencilerin barınma, beslenme sorunları karşısında yapabilecekleri sosyal ve sanatsal faaliyetler olarak düzenli film-belgesel gösterimleri, şiir dinletileri öğrenci sorunları ve sosyal faaliyetler kısmına dair çalışmalardır. Sağlık alanındaki tartışmalarımızın temelini “'sağlıklı olmak' nedir?” sorusu oluşturmuştur. Bizler sağlıklı olmayı salt hastalıktan arınma, kurtulma olarak görmemekteyiz. Dünya Sağlık Örgütü'nün sağlık tanımındaki “sosyal iyilik hali”nin daha somut tartışılması gerektiğini düşünmekteyiz. Kimilerine göre sağlıklı olmak ve hastalıklardan korunmak için spor yapmak, düzenli ve dengeli beslenmek v.s. Temel şart olsa da, esas olarak bu koşulların nasıl sağlanması konusunda kafa yormalıyız. Ülkemizde işsizlik had safhadayken açlıktan ölen bebekler varken insanlar nasıl düzenli beslenebilir? Şehir hayatı insanları hergün farklı sorunlarla yüzleştirirken, hergün onlarca kadın şiddete maruz kalırken nasıl sağlıklı olunabilir? İnsanların yaşadığı çevre ve doğa tahrip edilirken nasıl rahat nefes alıp sağlıklı olunabilir? Savaş nedeniyle hergün insanlar hayatını kaybederken nasıl sağlıklı olunabilir? Bu ve benzeri pek çok soruyla “sosyal iyilik hali”nin ne olduğunu, kime ve neye göre belirlendiğini, sorunların esas nedenleri hakkında üniversitemizin pek çok fakültesinden insanların katılımıyla ve çalışmalarıyla düşünüp, tartışılmaktadır. Üniversitemiz hocalarından, diğer üniversitelerden gelen hocalardan, meslek örgütlerinden ve sivil toplum kuruluşlarından gelen katılımcılarla yıl boyu yapılan söyleşiler, paneller ile sağlık, sosyal ve politik tartışmalar yürütülmektedir.
HASAT çalışmalarının son kısmı aktif öğrenci çalışmaları olarak sürdürülüyor. Sağlık, sosyal, sanatsal, kadın, çevre ve politik çalışmalar için ön hazırlıklar yapılarak paylaşımda bulunulur, aktarımlar yapılır. Bizim için asıl olan, her türlü tartışmanın yürütüldüğü, öğrencilerin özne olma sürecini yaşadığı, kendisini geliştirip mevcut sorunların çözümünde “benim de sözüm var” dediği çalışmalar bu kısımdır. Bu kısımda eksiklikler olsa da çok güçlü bir şekilde yürütülmese de önemli olduğu aşikardır. Öneri ve eleştirilerle güçlendirilebilir.
Yaşadığımız çevrenin ve yaşamın sorunlarını dile getirerek, eleştirel düşünmenin gerekliliğinin farkına vararak, sağlık öğrencisi ve sağlık çalışanı olarak toplumdan ayrı olmadığımızı görüyoruz. Hazıra konan, bireysel, tepkisiz bir profili yaptığımız ve yapacağımız tartışmalarla aşıp; kollektif, üreten, eğitimimiz ve mesleğimizi ilgilendiren her türlü gelişmeye müdahil olmayı ahlaki bir görev ve sorumluluk olarak sayıyoruz. Sağlığın ticarileştirilerek, bir meta haline getirilmesine, toplumla sağlık çalışanlarının ve sağlık çalışanlarının birbirleriyle karşı karşıya getirilmesine karşı çıkıyoruz. Sağlık hizmeti, sunulduğu ortamdaki bütün meslek gruplarının beraber yaptığı bir görevdir. Bu yüzden herhangi bir meslek grubunun emeği diğerlerinden daha değerli değilir. Bu kollektif çalışmanın öneminin ve gerekliliğinin bütün fakültelerdeki öğrencilerin birlikte çalışma yürütmesi gerekliliği ortadadır. Şiarımız “Eşit, parasız, ulaşılabilir, anadilde ve nitelikli sağlık hizmeti” olmalıdır.
Tutuklu Sağlık Öğrencileri
Sincan Kadın Kapalı Cezaevi
Sincan F-2 Kapalı Cezaevi
- 6 gösterim