Tutsak Murat Kur Edirne Hapishanesinden Kamuoyuna Sesleniyor

“Bizler zindanlardan sesimizi yükselterek, karşılaştığımız her tür insanlık dışı uygulamaya karşı direnip haklarımızı koruma mücadelemizi sürdürürken dışarıda da demokrasi-devrim güçlerinin, demokratik kitle örgütlerinin, sanatçıların, insan hakları savunucularının, tutsak örgütlülüklerinin ve tutsak ailelerinin OHAL merkezli saldırı ve hak gasplarına karşı duyarlı olmalarını öneriyor ve çağırıyoruz.”

Murat Kur

F Tipi Hapishane  C/94

EDİRNE

***

Sevgili Dost Merhaba…

Seni sıkıca kucaklayıp sevgilerimi yolluyorum. Umarım iyisindir. Karanlığın bir heyula misali halklarımızın üzerine çöktürüldüğü bugünlerde direnmek ve mücadele etmek bizler için ekmek, su ve hava gibi bir ihtiyaç ve iyi olmanın koşulu mücadeleden geçiyor.

Sevgili dost bu sana ilk yazışım, tutsaklığımın beşinci yılında olduğum düşünülürse geç bir adım attığım görülecektir. Bu eksikliğimi önümüzdeki süreçte atacağım adımlarla gidermek istiyorum.

Kendimi tanıtırsam. Demokratik Haklar Federasyonuna bağlı olan Dersim Demokratik Haklar Derneğinin yöneticiliğini yaparken 2011 Aralık ayında gözaltına alınıp örgüt üyeliğinden (MKP) tutuklandım. Geçen süre zarfında da tutsaklığım devam etti. Benim gibi binlerce devrimci sosyalistin, yurtseverin tutsaklığına sizlerde tanık olmuşsunuzdur.

Fiziki yapılarının üç kişilik tasarlandığı F Tipi Hapishaneler balık istifi biçiminde 6 kişilik odalara çevrildi, ranzasız mahpuslar yerde yatıyor. Koğuş tipinin geçerli olduğu D – E – L – M tipi hapishanelerde ise 7 kişilik yerlere onlarca kişinin yerleştirildiğini biliyoruz. Tıka basa hücrelerin /odaların /koğuşların doldurulduğu başlı başına bir işkencedir. Yoğunluğun yarattığı steril olmayan koşullar, havasızlık her tür hastalığa davetiye çıkarmaktadır. Her bir hücreye bir leğen, bir banyo kovasının verildiği düşünüldüğünde tablo görülecektir. Bu koşullar hasta tutsaklar için ölüm demektir.

2000 yılından bugüne hapishanelerde yaşamını yitiren tutsak sayısı 2500- 3000 arasındadır. T.C de idam cezası 2000’lerin başında kaldırıldı. Yasalarda bu ceza kaldırılmış olsa da fiiliyatta hapishanelerde uygulanan politikalarla sinsice sürdürülmektedir. 16 yıl gibi bir sürede 2500-3000 arası insanın ölümü bunun kanıtıdır. K.H.K’ler ile devreye konan keyfi ve hukuksuz uygulamalar bu bu tabloyu daha ağır hale getirecektir.

Zindanlarda zor koşullar ve imkansızlıklar içinde üretimlerini sürdüren tutsakların, üretimlerini engellemek için uygulanan her tür keyfi yönelim yetmiyormuş gibi ayrıca kitap sınırlaması getirilmiştir. Renkli kağıt, kalem, makas keza el ürünlerinin üretiminde kullanılan malzemelerin verilmemesi, atölyelere tutsakların çıkarılmaması bu saldırıların parçalarıdır.

Son yayınlanan Kanun Hükmünde Kararname’de tutuklu ve hükümlülerin aylık açık görüş hakkı iki ay’da bir’e düşürülmüştür. Ayrıca tutuklu statüsündeki tutsakların üç kişilik görüşçü hakkı kaldırılmış, yine ayda 4 sefer olan haftalık telefon görüşmesi iki hafta’da bir’e indirilmiştir. Ayrıca yapılan düzenleme çerçevesinde tutsakların tahliye edilmeleri hapishanelerdeki anti-demokratik uygulamaların kamufule edilip, gözlerin hapishanelerden uzak tutulması amaçlıdır. Kimi zindanlarda geceleri hücrelerin basılarak sayımın dayatılması ve tutsakların darp edilmesi basına yansıdı

Hakikat şudur ki; K.K.H’ler ile dışarıda ve içeride devreye konan her bir uygulama, önümüzdeki süreçte ezilenlerin neyle karşılaşacağının habercisidir.

Bizler zindanlardan sesimizi yükselterek, karşılaştığımız her tür insanlık dışı uygulamaya karşı direnip haklarımızı koruma mücadelemizi sürdürürken dışarıda da demokrasi-devrim güçlerinin, demokratik kitle örgütlerinin, sanatçıların, insan hakları savunucularının, tutsak örgütlülüklerinin ve tutsak ailelerinin OHAL merkezli saldırı ve hak gasplarına karşı duyarlı olmalarını öneriyor ve çağırıyoruz.

OHAL uygulaması sonlandırılmalı, Hapishane kapıları açılıp başta hasta mahpus olmak üzere devrimci mahpuslar özgür kalmalıdır. Karanlığın bir heyula misali çöktüğü bugünlerde, direniş ve mücadelenin önemi daha bir yakıcıdır. Zalimin zulmü her zamankinden daha pervasızdır.

Sevgili dost ilk mektubum olsa da senin tutsak sorunlarına karşı duyarlılığını bildiğim için yaşadığımız sorunlara değindim. Önümüzdeki süreçte de bu adımları atacağım.

Yanılmıyorsam Sibel ve Temel hocalarla iletişimin var. Her iki dostla da yıllardır paylaşımlarımız sürüyor. Benden yana selam ve sevgilerimi iletirsem sevinirim.

Sevgili dost mektubu burada sonlandırırken sana ve sen gibi tüm dostlara “görülmüştür kolektifine” bilincimdeki özgürlüklerin sınırsızlığı ve yüreğimdeki sevgilerin sıcaklığıyla sarılıyorum.

Yine ve yeniden görüşmek dileğimle. Umutla, dirençle, sağlıcakla ve hoş kal(ın)…         

Murat KUR

Not: Görsel Vedat Ertan Demir'e aittir.