Füsun Erdoğan’ın dediği gibi: "Polis her yerde polis. Hapishanelerde öyle!... Alman polisi kapıyı çalıp, arama yapacağını söylemek yerine, kapı ve pencereleri kırarak yaptığı aramada tek bir suç unsuruna rastlamamış!
Müslüm Elma şimdi Almanya'da Günün 23,5 Saati Hücrede, Tek Başına."
Müslüm Elma’nın Almanya Hapishanesi'nden; kendisine yazan, duruşmalarda dayanışma gösteren tüm dostlara yazdığı son mektubu paylaşıyoruz.
***
“Duruşmalarda sizleri ve diğer tüm dostları görmek gerçekten güzel. Bir yönüyle sessiz sohbet yapıyoruz. Yirmibirinci yüzyılda bakışlarla “sohbet” etmek de oluyormuş demek. Öyle ya yaşam aynı zamanda bir öğrenme eylemidir. Yaşadıkça öğreneceğiz, iyi şeyler görmek-duymak öncelikli bir istemimiz olsa da, hayat başka şeyler öğretiyor. Bu da yaşamın diyalektiğidir. Gül istiyorsanız, dikenini de hesaba katacaksınız; inadına istiyoruz!
Bizlere yapılanlar tabi ki kişisel değil, politiktir. “Terör” söylemi ise gerçek değil demagojidir. Olanların ve olacakların farkındayız. Duruşumuzu da buna göre belirliyoruz. Bir giriş yaptık. Ama daha söyleyeceklerimiz var. Buzla kaplı olan yürekler, gözlerimizdeki ışığı görmelidir.”
Müslüm Elma
***
29 Ağustos 2016
Selam ve Sevgilerimle Merhaba!
Kartınızı aldım. Yürekten teşekkürler. Duruşmalarda sizleri ve diğer tüm dostları görmek gerçekten güzel. Bir yönüyle sessiz sohbet yapıyoruz. Yirmibirinci yüzyılda bakışlarla “sohbet” etmek de oluyormuş demek. Öyle ya yaşam aynı zamanda bir öğrenme eylemidir. Yaşadıkça öğreneceğiz, iyi şeyler görmek-duymak öncelikli bir istemimiz olsa da, hayat başka şeyler öğretiyor. Bu da yaşamın diyalektiğidir. Gül istiyorsanız, dikenini de hesaba katacaksınız; inadına istiyoruz!
....büyümüşler, umarım rekabet yerini dayanışmaya bırakmıştır. Kaldıki çocuklar arasında yer yer rekabetin olması anlaşılır bir durum. Bazı ailelerimiz bazen çocuklardan çok fazla şey istiyorlar. Oysa gerçekle uyumlu olmayan istemler çoğu zaman sorun yaradır. Tabi ki ... şanslı, onları en sıcak duygularla kucaklıyor öpüyorum.
Topraklarımızda ve bölgedeki gelişmeleri mevcut olanaklar çerçevesinde izliyoruz. Görünen o ki, darbecilere karşı mücadele adı altında, egemen sınıf sözcüleri başta Kürt Halkı olmak üzere tüm ilerici güçlere karşı bir ortaklık yakalamış durumdalar. Türk askerinin Cerablus işgali ve içeridekilere dönük operasyonlara dair hepsi aynı dilde ve kanalda konuşuyor. Elbetteki yaşananlar hiç de şaşırtıcı değildir. Sorun ezilen halkların mücadelesi olunca bütün hırsızlar-arsızlar kolkola girer. Tabi ki hırsızların-arsızların birbiriyle barışmaları da sineklerin ömrü kadar. Lakin yalnız sinek kadar mideyi bulandırmıyorlar, yakıyorlar, yıkıyorlar, yokediyorlar.
Birkaç gündür Cerablus işgaline ilişkin bir Tv’de kahramanlık haberlerini dinliyorum. Ordu içinde küçük bir gerilla birimi karşısında acizlik içine düşenler, kısa bir sürede bir dizi toprağı denetim altına aldılar. Çünkü ortada devletle yerel çeteler arasında bir anlaşma sözkonusu. Hedef de Kürtler. Bu konuda Türk Devleti uluslararası planda geçmişe oranla daha çok destek görüyor. Çünkü İŞİD güç kaybettikçe, emperyalistlerin YPG’ye olan sevgileride azalıyor. Onlar direnen değil, hizmet eden Kürt’ü arıyor. Keza Türk Devleti kamuoyunda şöyle bir izlenimde yaratmaya çalışıyor; “Darbenin arkasında ABD var. Ve batıda gereken desteği bize sunmalı. Biz bundan sonra Rusya, İran ve Suriye ile daha çok ilişki içine gireceğiz”. Bu tamamen taktik bir yaklaşımdır. Hiç kuşkusuz nasıl bu tarzda bir ilişkinin gerilşitirilişinde rahatsızlık duyuluyorsa da, şunu da çok iyi biliyor ki; bu stratejik uşağın kolayca ne kendilerine ne de müttefiklerine sırt dönemeyeceği. Dahası ne Rusya ne de Suriye ve İran devletleri Erdoğan ve çetesine gereken güveni duymuyorlar. Onları bugün belli yönleriyle bir araya getiren bölgesel çıkarlardı. Aynı zamanda sözkonusu güçlerin bölgedeki etkileri de artıyor. Yaşanan çatışmaların bilfiil içindeki ABD ve müttefiklerinin kolu daha geri planda.
Şu bir gerçek ki; ezilen halkların demokrasi ve özgürlük istemleri zorla bastırılıyorsa, direnmek ilerici insanlığa hizmet eden bir insanlaşma eylemidir. Mazlumların sesi olmak, sokaklarda zulme karşı haykırmak güncel bir görevdir. Demokratik kurumun her ferdi bu sorumlulukla hareket etmelidir.
Bizlere yapılanlar tabi ki kişisel değil, politiktir. “Terör” söylemi ise gerçek değil demagojidir. Olanların ve olacakların farkındayız. Duruşumuzu da buna göre belirliyoruz. Bir giriş yaptık. Ama daha söyleyeceklerimiz var. Buzla kaplı olan yürekler, gözlerimizdeki ışığı görmelidir.
Şimdilik noktalıyorum. En içten duygularla selam, sevgi ve saygılarımı yolluyor, hepinizi tek tek kucaklıyorum.
Müslüm Elma
- 10 gösterim