MAHPUSLARA DAYATILAN MODERN KÖLELİK ve YENİ CEZAEVLERİ

Görülmüştür Ekibi'nden Adil Okay'ın bu yazısı Wernicke Korsakoff’lular ve Eski Mahpuslarla Dayanışma Girişimi’nin yayın organı “DAYANIŞMA POSTASI” 4. Sayısında yayınlanmıştır.

YENİ AÇILACAK CEZAEVLERİ VE MAHPUSLARA DAYATILAN MODERN KÖLELİK

Benden Türkiye’de yeni açılacak cezaevleri ve mahpusların çalışma koşulları hakkında bir yazı istediğinde “olur” demiştim. Ancak bu talebi yerine getiremeden –bir anlamda öngördüğümüz- olağanüstü olaylar zinciri yaşandı. Tutuklamalar, kapatmalar, karartmalar baş döndürücü bir hızla gelişti. Yazarlar, akademisyenler, gazeteciler, öğrenciler ve yasal arenada siyaset yapmaya çalışan insanlar  tutuklanmakla, işten atılmakla, açığa alınmakla kalmadı, bunların yanısıra muhalif televizyonlar, radyolar ve gazeteler kapatıldı. Yazarları hapse atıldı. (…) Hapishanelerdeki akıl almaz yeni yasaklar, işkence ve sürgünler de bizzat tutsaklardan aldığımız ve www.gorulmustur.org sayfalarında yayınladığımız mektuplarda görülmekteydi.

Bu yazıyı hazırlarken artık her an, hepimizin kapısının (…) çalınacağının bilincindeyiz.

Ama unutmamalı ki biz dışarıdakiler yarı açık cezaevindeyiz. Ve hâlâ içeride, kapalı cezaevlerinde yatan politik tutsaklardan görece avantajlıyız.

O halde onlar için yazmaya, çizmeye devam etmeliyiz.

II

Bu zorunlu girişten sonra Adalet Bakanı’nın yeni cezaevleri hakkında açıklamasına ve hapishanelerde “işçiliğe” değinmeye çalışayım:

145 Yeni (c)ezaevi açılacak

Darbe girişimi sonrası artan tutuklu sayısı nedeniyle sorun yaşayan mahkumlar, Adalet Başkanlığı’na başvuruda bulundu. (…) 25 Ağustos’ta Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevfikevleri Genel Müdürlüğü’nden yanıt geldi: “Hükümlü ve tutuklu sayısındaki öngörülmeyen artışın karşılanması için beş yıl içinde 174 cezaevi yapılarak, 100 bin 182 kişilik kapasite artışı sağlanacaktır.”1

Bu habere göre Adalet Bakanlığı bir diğer değişle AKP Devleti, hapishanelerde yatan insan sayısını azaltmayı, sistem diliyle söylersem “suç ve suçlu üreten makine”yi değiştirmeyi düşünmüyor. Tersine örnek aldıkları ABD’nin “adalet politikası” gibi, mahpus sayısını arttırabileceklerini öngörüyor. Türkiye’de politik tutsakların sayısı toplamda % 10 bandındadır. Bu da küçümsenecek bir sayı değildir. Dünyada ülke nüfusa oranla ilk sıralarda yer almaktadır. Gerek siyasi gerekse adli tutuklu ve hükümlülerin sayısının artması da ülkedeki ekonomik -politik kararlarla, uygulamalarla beraber düşünülmelidir. Bize göre “suç-suçlu-ceza” kavramları tartışmaya açıktır. Politik tutsaklar suçlu değil “tutsaktır”. Siz bunu “rehine ya da esir” diye de adlandırabilirsiniz.

Modern kölelik mahpus işçiler

“Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın açıklamasına göre, “pilot hapishanelerden” Ümraniye’deki işyurtlarında çalışan tutuklu ve hükümlülerden ustalara 7, kalfalara 6,50, çıraklara da 6,25 TL günlük yevmiye veriliyor. Ümraniye T ve E tipi cezaevlerinde özel sektörle işbirliği kapsamında tekstil ürünleri üretiliyor. Cezaevi işyurdu müdürlüklerinde çalıştırılan 26 bin 444 hükümlü ve tutukludan bin159’u özel sektörle işbirliği kapsamında çalışıyor. (sayılar geçen birkaç yılda değişmiş olabilir.) Bakanlık, hapishanelerde işçi çalıştıran şirketlerin adını gizli tutuyor.”

“5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun Altıncı Bölümü “Hükümlünün Yükümlülükleri”ni düzenlemiştir. Buna göre Kurum hekimi tarafından ruhsal ve bedensel olarak sağlıklı olduğu belirlenen meslek sahibi olmayan hükümlüler kurum imkanları ölçüsünde çalışmakla yükümlüdürler. Çalışma, 5275 sayılı Kanunda hükümlüler için bir yükümlülük olarak öngörülmüş iken tutuklular açısından istek şartı aranmıştır.

Politik tutsaklar ise (tutuklu veya hükümlü) bu yasadan muaf tutulmuşlardır. Bu da bilinçli bir uygulamadır. Devlet politik tutsakların bu kölelik sistemine başkaldıracağını bilmektedir. Onlara da tecrit dayatılmıştır.

Peki 30 bine yakın adli hükümlü bu koşullarda neden çalışıyor.

Bunun yanıtını CISTT’a gelen bir adli mahpus mektubu veriyor:  “Cezaevinde para neden mi lazım? Su ısıtıcısı, televizyon, buzdolabı alabilmek veya elektrik faturalarını ödeyebilmek için; sabun, deterjan, şampuan gibi temizlik ihtiyaçlarını almak için; iç çamaşırı, giysi, ayakkabı almak için; hapishane karavanası dışında bir şey-meyve veya bisküvi gibi-yemek için… Mahpuslar kendilerine verilen üç öğün yemek ve koğuş aydınlatması dışında temizlik, giyim, sigara, çay gibi bütün ihtiyaçlarını kendileri karşılamak zorunda. Eğer yakınlarınız size para göndermiyorsa, “sigara ya da çay içemez, elbiselerinizi yıkayacak deterjan, banyoda kullanacak sabun bulamaz, idarenin verdiği yemek yenilemez olduğunda kantinden hiçbir şey alamaz, hapiste tutulduğunuz yıllar boyunca aynı giysi ve iç çamaşırlara mahkûm olursunuz.”

Politik tutsaklar dayanışma ile bu sorunu çözmektedir. Ama dışarıdan yakınlarından asgari bir destek alamayan bazı adli mahpuslar kölelik koşullarında çalışmaya razı olabilmektedir.

Örnek alınan ABD Hapishane sistemi daha iyi değildir

“Vicky Pelaez’in makalesi ABD’de bir sektör olarak kendini var eden cezaevi işletmeciliğinin ve özelleştirmelerin, kölelik koşullarını nasıl dayattığını ve bir pazar yarattığını ortaya koyuyor. Mahkumlara dayatılan sözleşmeler ve karın tokluğuna çalışma, dünden bugüne ABD’de köleciliğin nasıl devam ettiğini gösteriyor. Pelaez’in ifade ettiğine göre cezaevleri, ABD’deki sermayedarlar için muazzam bir kaynak yaratıyor. Cezaevleri mahkumları pek çok sektörde çalıştırılıyor. Sermayedarların ise grevler, tatil süreleri ya da işsizlik sigortası ödemeleri konusunda kaygılanmaları gerekmiyor. Çünkü cezaevlerini işleten sermayedarların cezaevlerinde çalışan ‘işçi’ mahkumların hepsi tam-zamanlı; işe asla geç gelmiyor ya da herhangi bir nedenden işi aksatmıyor. Çalışmayı reddederlerse, tecrit hücrelerine kapatılıyorlar.” 2

(ABD hapishanelerinde 9 Eylül 2016’da başlayan ayaklanma hepimiz için öğretici olmuştur.)

Türkiye için bu tehlike her zaman gündemdedir. Hapishanelerdeki hak ihlalleri ve köleci çalışma düzenine karşı çıkarken AB’yi oluşturan devletlerden veya ABD’den destek beklemek de abesle iştigaldir. Yasemin Gedik’in dediği gibi, “ABD'de cezaevlerinin çoğu, açık-gizli, "çalıştırmayalım da besleyelim mi?" mantığıyla özelleştirilmiş durumda. Fransa'da benzer tartışmalar yapılıyor. Avrupa Birliği'nin motor gücü Almanya'da, Nazi döneminde tüm savaş esirlerinin başta otoyol yapımı olmak üzere kamu hizmetlerinde köle gibi çalıştırılmasının yanı sıra Krupp, Siemens gibi büyük sermayeye ait fabrikalarda çalıştırıldıkları, çalışamayacak kadar güçten düşenlerin gaz odalarına gönderildiği biliniyor. Günümüzde siyasî tutuklu ve hükümlüler için öngörülen tek şeyin kalıcı ve kesin tecrit olduğu Alman cezaevleri, adlî hükümlü ve tutuklular için çalışma kampları olmaya ve kapitalizmin köle emeği ihtiyacını karşılamaya devam ediyor. (…) Türkiye de bu sisteme geçebilmek amacıyla yeni cezaevlerini büyük sanayi bölgelerinin yakınında ve binlerce kişiyi alabilecek büyüklükte inşa ediyor. (…) "Silivri Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü", Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi'nin yanıbaşında bulunuyor. ÇOSB'de tekstil, elektrik-eloktronik, makine, otomotiv, ilaç-kimya, gıda vd. sektörlerde 200 civarında irili-ufaklı fabrika bulunuyor.” 3

Ancak henüz tüm cezaevleri bu ihtiyaca göre yenilenmediği için Türkiye'de her hükümlüye çalışma mecburiyeti getirilemiyor.

Sonsöz: Türkiye’nin insan hakları karnesi utanç vericidir. AKP iktidarı, seleflerini aratacak denli fütursuzlaşmıştır. Ulusal ve uluslar arası Sermayenin çıkar için desteklediği AKP imparatorluğuna dur denmezse sadece biz taraf olanlar değil, “tarafsız” görünüp susanlar da yeni yasakların karanlığından etkilenecektir.

Kaynak: Dayanışma Postası

YARARLANILAN KAYNAKLAR:

  • Uluslararası Cezaevi Standartları, NURSAL Necati, Ankara 2006
  • Cezaevi Yönetimine İnsan Hakları Göz Önüne Alan Bir Yaklaşım, COYLE Andrew, 2002
  • İnsan Hakları ve Cezaevleri, Cenevre 2001
  • www.gorulmustur.org
  • http://www.inhak.adalet.gov.tr

Dipnotlar:

  1. 174 Yeni cezaevi yapılacak, Birgün gazetesi, 15.09.2016.
  2. ABD’de Cezaevleri Endüstrisi ve Yeni Kölecilik, Vicky Pelaez’in bu makalesi ilk olarak 10 Mart 2008 tarihinde, El Diario-La Prensa, New York ve Global Research’te yayımlanmıştır. Aktaran:halkınbirliği.net
  3. 3-Cezaevleri Çalışma Kampları Oluyor, YASEMİN GEDİK, sol.org.tr