Evrim Konak Gebze Hapishanesinde işkenceyi ve ihlalleri anlatıyor

"Gebze Adliyesi 5. Asliye’de duruşmam vardı. Koğuştan gardiyanlar tarafından alındım. “Kapı altı” diye tabir edilen yerde, asker gözetiminde aramayı kabul etmediğim için, insanlık dışı saldırıya uğradım. Kadın gardiyan ve Askerlerce yere yatırılır vaziyette; arama adı altında taciz edildim. Şiddet uygulama yöntemiyle bileğime kelepçe takıldı. Devamında yerden sürüklenerek kapı dışına atıldım! Kesinlikle! İşkenceye dönüştürülür vaziyette askerlerce araca bindirildim. Mahkemeye ellerim, bileklerim yaralanmış ve kollarıma kan oturmuş şekilde götürüldüm. Mahkemede suç duyurusunda bulunma talebimi hâkime ısrarla reddetti."

EVRİM KONAK

M TİPİ KADIN KAPALI CEZAEVİ A- 9

GEBZE- KOCAELİ

Sevgili Adil abi ve dostlar merhaba;

En içten duygularımızla dostça selamlar sunuyoruz, iyi olmanızı yürekten diliyoruz. Bizler de her şeye rağmen iyi sayılırız. Kış bitti bitecek ve önümüzde mis gibi bahar havası var. Doğanın bütün canlı özneleri kıpırdamaya başladı… Ve her ne olursa olsun bizler gülümsemeyi, umudumuzu ve coşkumuzu koruyor olacağız.

Gündem ve güncel gelişmeleri, elimizdeki imkân ve olanaklar ölçüsünde takip etmeye çalışıyoruz. Süreç pek de iç açıcı değil. Faşizm tüm gerçekliğiyle etkisini gösteriyor! İki günlük “şafak baskınları”nın bilançosu 870 gözaltı olarak verilen bir sistem gerçekliği başka türlü ifade edilemez! Maalesef insana ait değerler “altın tepsi”de servis ediliyor! Faşizmin bu koyu karanlık hâli, toplumun önemli bir kesiminde şok durumu yaratmışa benziyor. Oysaki dünyanın bütün egemenleri, kendisi gibi düşünmeyenleri hep “suç”lu ilan edip cezalandırmışlardır. Bugün de devlet ve AKP kliği gibi düşünmeyen her kim varsa “makul şüpheli” (potansiyel suçlu). Toplumda infial yaratmak ve bazı değerleri yozlaştırmak için, birbiriyle hiç alakası olmayan kesimleri aynı potadan yuvarlayıp bir çuvala koyması, kirli politikadan başka bir şey değil.

Bu süreç neredeyse içeri dışarı ayrımını silikleştirmiş durumda. Kapalı hapishaneden açık hapishaneye yazıyor hissine kapılıyor insan.

Havva arkadaşımız, memesindeki kitle nedeniyle Kocaeli Üniversitesine sevk edilmiş ve kanser olduğu orada anlaşılmıştı! Maalesef ki ciddi hijyen sorunu ve beslenme yetersizliği olan hapishane koşullarında kemoterapi görmektedir (!) Hapishane yakın zamanda böyle bir gerçekle karşılaştığı hâlde, hastane sorununu çözmemekte. Keza ciddi sağlık sorunu olan diğer bir arkadaşımız, Özlem Aydın’ın (ki kendisi Ö.O. gazisi) kalp kapakçılarında var olan sorun dolayısıyla elleri şişmekte ve ara ara kalpte ciddi ağrılar yaşanmaktadır.

Yanı sıra dün (08.02.2017), Gebze Adliyesi 5. Asliye’de duruşmam vardı. Koğuştan gardiyanlar tarafından alındım. “Kapı altı” diye tabir edilen yerde, asker gözetiminde aramayı kabul etmediğim için, insanlık dışı saldırıya uğradım. Kadın gardiyan ve Askerlerce yere yatırılır vaziyette; arama adı altında taciz edildim. Şiddet uygulama yöntemiyle bileğime kelepçe takıldı. Devamında yerden sürüklenerek kapı dışına atıldım! Kesinlikle! İşkenceye dönüştürülür vaziyette askerlerce araca bindirildim. Mahkemeye ellerim, bileklerim yaralanmış ve kollarıma kan oturmuş şekilde götürüldüm. Mahkemede suç duyurusunda bulunma talebimi hâkime ısrarla reddetti. Yapılan saldırının görsel izlerini gördüğü hâlde suç duyurumu kabul etmemekte, ki tavrına mukabil ellerimi kaldırıp kanamış bileklerimi gösterdim. “Yapılan işkenceyi gördüğünüz hâlde, zapt altına almayıp görmezlikten geldiğiniz için, sizi protesto ediyorum ve savunmamı yapmayacağım” dedikten sonra, adeta söylediklerimi en naif (!) cümlelerle tutanağa geçti. Bu vaziyet karşısında; hak-hukukun ruhuna fatiha okunduğu bir yerde, bir an “kimi kime şikayet” ettiğimi, şimdiden nasıl bir sonuç çıkacağı belli olan trajikomik durumu düşündüm. Devletin kolluk gücü, ne tuhaftır ki, biz tutsaklar karşısında hep “mağdur” konumda!? Saldıran kendileri olsa da, bir şekilde, hem müşteki hem “mağdur” hem de tanık olabilmekteler! Bizlere soruşturma, onlara ise kovuşturma kararı verilir…

Toparlayacak olursam; asker aramasını veya aramaya refakat etmesini kabul etmiyoruz;

Çünkü; hapishane asker gözetiminde bir kışla değildir. Kabul etmiyoruz!

Çünkü; 12 Eylül'ün militarist gücü, devrimci tutsakların meşru haklarını asker postalı altında ezmeyi amaçlıyor! Kabul etmiyoruz!

Çünkü; bize “Ne yapacağımızı size mi soracaktık, siz mahkûmsunuz devletin kurallarına uyacaksınız” deniliyor.

Ve biz de diyoruz ki; mahkûmluk fiziki hapiste değil, kafasını kuma gömüp iradesini teslim etmekle başlar. Ki tarih boyunca devrimci tutsaklar faşizme asla boyun eğmediler! Bugün de eğmeyecekler!

Son sözümüz; sesimiz ve gücümüz mücadele zemininde birleştiği zaman insanın dinamik ve onurlu direnişi karşısında “kumdan kaleler”in bir bir yıkıldığı görülmüştür.

Tüm dostlara buradan selamlarımızı ve sevgimizi sunuyoruz.

Özgür yarınlarda buluşmak umuduyla…

Evrim KONAK