Tarsus kadın hapishanesinden gelen öykü tadında mektup

Adil Abi kitapları aldım, çok teşekkürler. 20-21 Temmuz tarihlerinde sınavlarım vardı. Kredilerim tamamlanmak üzere. Liseden mezun olmayı bekliyorum. Merakla sınav sonuçlarını bekleyeceğim. Şu an 118 kredim var ve 177 olması gerek. Zamanında yaşayamadığım heyecanım… Geç de olsa bu heyecanı yaşamak güzel. Çok tuhaf ama evden çıktığımda 17 yaşının hissiyatındaydım. Eve dönünce sanki yine bıraktığım yerden başlayacakmışım gibi ailem de o heyecanla beni bekliyor. Evet, çok şey gördüm, çok şey yaşadım, ama halen 17 yaşındayım. O eski canlılık, fiziki güzellik de yok, ama 17 yaşındayım. Evrene sığmaz sevgim. Ben yıllardır virüs gibi halen kendini yaşayan kronikleşmiş geri, köleci faşist zihniyetlere karşı kin ve nefretim milyon yaşında, ama ben halen 17 yaşındayım. Her yıl bir Aralık’ta 17 yaşımı kutluyorum.

              Ne hayatlar var henüz dokunulmamış, ne hayaller var şu ana dek kimselerle paylaşılmamış. Sesini duyuramayan, hikayesi yazılmayan, adı anılmayıp unutulan nice insan var. Nice kadınlarımız var. Maalesef kadın kılıklı erkek zihniyetli kadınlar da var. İnsan çok değerli bir varlık, ama kimse kimseden üstün değil. Her canlı değerlidir. Bizler sadece farklı canlılarız. Her birimiz çok kıymetliyiz, değerli varlıklarız, ama kimse kimseden üstün değil, sadece farklıyız birbirimizden. 

Genelde kadınlara söylenen bir söz. Neden kadına kalın kafalı saçı uzun aklı kısa… Sanki ölçmüşler gibi. İnsanların merak edip bakmadığı bir şey var mı acaba? Bir zamanlar arenada savaşarak para kazananlara bir kadın katılmak ister. Savaşçılardan en güçlü ve iri olanı kadınla alay eder, “Ufak tefek boyunla uzun saçlı başınla ve kısa aklınla benimle savaşıp dövüşmek mi istiyorsun!” Bağrışlar kralın kulağına gider. Kral o kadını ve erkeği huzuruna ister. Kavganın sebebini sorar, kadın anlatır. Kral kadının, zarif ve ufak tefek haline bakıp bir de erkeğinkine bakıp gülmeye başlar. Sen neyine güvenerek dövüşmek istiyorsun kadın aklınla. Erkeğe sorar “tabii ki de fiziki gücümle”, kollarını kaldırıp kas gösterisi yapar. “Peki, seni yenerse ne yaparsın” “Başımı seve seve veririm.” Kadına sorarlar: “Aklımı ölçtürmek isterim” ve bir şey daha söyler. Sonra hazırlıklar yapılır arenaya çıkarlar. Erkek vurduğu yeri inletir, kadın ise kıvrak ve atik hareketleriyle seyircileri şaşırtır. Erkek hemen yakalayıp öldürmek ister. Kadın ise onun zayıf noktasını bulmak ister. Çok kibar bir hamleyle adamı devirir. Adamın kafası kesilip kafatasını kırarlar, kadın kafasını kestirir, onun da kafatasını kırarlar. Akıllarını ölçerler, erkeğin aklı daha ağır ve uzun. Kadının aklı ise kıvraklığındadır, kısalığı, ama kafatası daha kalın, erkeğin kafatası ise ince, aklı çok kafatası ince kadının iddiasının boşa çıktığını birçok seyirci alay ederek kahkahalar atarak bu duruma karşılık verirler. 

Kral kadının son olarak sorduğunu anlamlandırmaya çalışır ve kafatası kırılınca anlar ki “en kıymetli hazineni ve sıradan mücevherlerini nereye saklarsın” diye sormuştu. “Tabii ki en kıymetli olanlar azdır, ama değeri biçilmez ve en sağlam sandıklarda korurum” der, “sıradan mücevherlerimi ise genel hazinede tutarım. Genel hazineye herkes girebilir, ama en kıymetli elmasıma benden başka kimse dokunamaz.” Kral ne anladığını anlatır insanlara. Sonra erkekler de saçlarını uzatmaya başlarlar. Ee yani her uzun saçlıya da akıllıdır da denilmez, peki siz en kıymetli hazineniniz farkında mısınız? Ve nasıl korursunuz? 

Sevgilerimle.

 

29.07.2024

 

Fatima AKTAŞ

Kadın Kapalı Hapishanesi C-T-4

Tarsus/MERSİN