10 Kadın Tutsak Adına Yazılan Mektup: İşkence Var

"19 Aralık’ın 15. yılındayız. Ve Sincan Kadın Hapishanesi'nde 10 devrimci-komünist kadın üzerlerine oturularak derdest edilip yerlerde sürüklenerek hücrelerine atılıyor."

13 Aralık 2015

Sevgili Adil Yoldaş,

Selamlar, sevgiler, saygılar size... Nihayet postanızı aldım. Alır almaz yazamadım çünkü o gün keyfi uygulamaları kabul etmediğimiz için saldırıya  uğramıştık.

Biliyorsunuz Saray merkezli olarak yürütülen savaş Suruç Katliamı’yla birlikte start almıştı. Suruç’ta 33 yoldaşımız; geleceğin kutupyıldızlarını katledenler Ankara’da da büyük bir katliam yaptılar. Ve neredeyse her gün yeni bir katliama, infaza uyanır olduk.

Bizler de devrimci-komünist tutsaklar olarak halklarımızın, ezilenlerin, kadınların sokaktaki direnişine, hapishane mevzisinde “bir kurşun da benden aslanım” diyerek katılıyoruz. Orada bombalar patlıyor burada da soruşturmalar açılıyor. Özü bir ikisinin de. İkisi de teslim almanın, yıldırmanın, gözdağı vermenin aracı...

Ankara Katliamı’nı protesto etmek içim bizim sokağımız-meydanımız olan koridorlarda slogan attığımız için disiplin soruşturmasına yaptığımız itirazın değerlendirildiği duruşma salonlarında da aynı eylemi savunuyoruz. 8 Aralık günü yaşadığımız saldırı da bunu engellemeye dönüktü.

Biz her zaman hastane ya da mahkemeye giderken yanımıza kitap-dergi, yiyecek (kantinden alıyoruz), su alıyoruz. Hiçbir problemle karşılaşmıyorduk. O gün birden bire “yasak” dediler. X-Ray'dan geçmiştik, asker bizi almak üzere bekliyordu. TKP\ML, MLKP ve DHKP-C davalarından toplam 10 kadındık. Hepimizde bu yasağa şaşırdık, idarenin yanıtı ise gerçekten içler acısıydı. Sanki hiç öyle bir şey olmuyormuş gibi bir tavır takındılar. 2 saat boyunca orada tutulduk, çeşitli tartışmalar yürüttük. İki gün önce Cüneyt Özdemir’in 5N 1K programında hapishaneler parlatılıyordu. Her şey güllük gülistanlıktı. Söylediklerine göre biz bir parça cennette yaşıyorduk. Tabi biz 19 Aralık’tan biliyoruz bu tür programların neden yapıldığını. Kamuoyu oluşturuluyor, hapishaneyi bilmeyene bizim karşımızda yer alması gerektiği söyleniyor inceden inceye.

19 Aralık’ın 15.yılındayız. Ve Sincan Kadın Hapishanesi’nde 10 devrimci-komünist kadın üzerlerine oturularak derdest edilip yerlerde sürüklenerek hücrelerine atılıyor. “Neden yasak” sorularımıza bir gerekçe bile sunamadan gelenler elbette bir planla geldiler. İdare memuru, “n’olacak ekleriz bir madde iç tüzüğe yasal olur” diyebildi.

Alaattin Çakıcı gibi bir faşist kaburgalarını kırdığında sus-pus olanlar, biz devrimciler hele de kadınlar söz konusu oldumu damarlarındaki tarihsel kinle harekete geçiyor. Meselenin bir yanında kadın oluşumuz var. Erkek egemen sistem kadına toplumsal kadınlık rolünü biçmiş. Bu pasif, boyun eğen, teslim olan bir rol. Sistemden güç alan, toplumsal erkekliğin egemen, otoriter, karşı çıkılmaz rolünü oynayanların karşısına biz bir grup kadın olarak çıktığımızda erkekleri boğuyor, tahammülsüzlükleri artıyor. Bu tür durumlarda benim aklıma hep Seyid Rıza’nın sözü geliyor: “Ben oyunlarınızla baş edemedim bu bana dert oldu, ben de sizin karşınızda diz çökmedim, bu da size dert olsun”. Elbette 19 Aralık gibi bir katliamın yaşandığı bir ülkede biz daha çok saldırıya uğrayacağız, daha çok katliamlar göreceğiz ama asla diz çökmeyeceğiz. İşte asıl dert bu.

Ben o gün size posta çıkaracaktım. Maalesef olmadı. Çoğumuzun beli, kolu, karnı, bacakları ağrıyordu. Revire çıkmak istedik ama çıkarılmadık. Doktoru getirdiler hücrelerimize. Rapor tutuldu denildi ama raporların tutulduğu kağıtlar resmi kağıtlar değildi. Sonuçlar bize verilmedi. Şimdi yine soruşturma açtılar hakkımızda. Bizler de suç duyurusunda bulunduk.

Burası bir kadın hapishanesi. Çocuklu kadınlar var. Gün boyu adliyelerde, hastanelerde, ringlerde küçük çocuklarıyla bekliyorlar. O çocuklar için yanlarına bir şeker, çikolata alamayacaklar, bizim itirazımız bu yanıyla sadece kendimiz için değil. Bir hakkın, keyfi bir biçimde gaspına itiraz ediyoruz. O çocukların çikolata, şeker yeme hakkını savunuyoruz aslında. Bir defasında hastane hücresinde küçük bir çocuk şeker diye ağlıyordu. O kadar çok ağlıyordu ki, demir kapıyı yumrukluyordu hırsından. Bizim yanımızda tam hatırlamıyorum ama çocuğu sevindirecek bir şeyler vardı. Tüm ısrarımıza, çabamıza rağmen biz çocuğa istediğini ulaştıramadık. İşte böyle bir zihniyet, tavır var. Adil yoldaş, işte o çocuğun gözyaşını dökebiliyorlar keyfi uygulamalarıyla...

Muhtemelen bugün 1 aylık mektup cezam başlayacak. Eğer acil bir durum olursa buradaki arkadaşlardan birine (örneğin Zeynep Avcı) yollayabilirsiniz.

Kendinize iyi bakın. Umutla, dirençle, sevgiyle kalın

Muhabbet KURT

Kadın Hapishanesi

C-4 Sincan-ANKARA