1000 Yıl Hapse Mahkum Edilen Sosyalistlerden Naci Güner’den mektup var.

6 Nisan 2014
 

Sevgili ADİL,

Sevgilerimi iletiyor, coşkuyla selamlıyorum. Mektubum, 12 Mart tarihli kartlarına cevaptır. Doğru söylüyorsun, tescililer, bir bakıma ödüllendirilecek, tahliye edilirken, bizler siyasal kararlarla hapishanelerde, tutuklamaya, cezalandırılmaya devam ediliyoruz.

Şairin dediği gibi “Kürde direnmek kalıyor”. Bize uyarlarsak, ezilenlere, sosyalistlere direnmek, zülme direnmekten başka bir şey kalmıyor.

Yakında hepimizin, dünyanın izlediği secimler sonrası “Komedi” oynanıyor. Kürt halkının serbest iradesiyle-özgür siyasi iradeyle seçtiği Belediye Eş Başkanlarını AKP iktidarı zorla BDP’nin/Kürtlerin elinden almak için Hitler, Mussolini taktikleri uygulanıyor. Bu, Kürdün özgür iradesini hazmedemeyen sömürgeci mantıktır, sömürgeci iktidarlaşmadır.  Hiçbir uyduruk gerekçe, baskı vs. sorunu açıklamaya yetmez.

Sevgili ADİL,

04 Nisan tarihli Gündem gazetesindeki yazını okuyunca Faks yazmaktan vazgeçtim. Faks yazmak biraz daha işin kolayını(!) ifade ediyor. Biraz daha zaman ayırıp mektup yazmak, daha sorumlu bir tavır gibi geldi bana. Zira daha geniş bir kitleyle, duyarlı ve sorumlu kitleyle sohbet imkanı yakalamış oluyoruz, sesimizi duyuruyoruz. Sana ve emeği geçen herkese bu proje için, teşekkürlerimi iletmek istiyorum.
 

Bir süredir Hayat TV’yi merkezi izlettirme sistemine dahil ettiler. Nisbeten gelişmeleri ve siyaseti izleyebiliyoruz.  Farklı hapishanelerde uzun süredir bu kanalı ve bazı farklı kanalları izleme olanağı verilmişti. Neyse artık, hiç yoktan iyidir. Bir kulağımız radyo’da iki gözümüz TV de, dünya ve Türkiye de, Kürdistan da ki gelişmeleri izlemeye çalışıyoruz.

AKP Koalisyonu, sancıya yakalanmış tilki gibi bağıra bağıra çatladı. Nisbeten büyük ortaklardan biri iktidardan “daha fazla” pay isteyince, AKP Koalisyonunun tüm pislikleri tarafların gerçek yüzleri görünür oldu. “Müslüman” lıklarını ve ardındaki emellerini dünya alem iyi gördü. Kara para aklama, rüşvet, yolsuzluk, altın kaçakçılığı her şey varmış bunlarda! Tabi bunların gerçek yüzünü açığa daha net çıkaramama ve teşhir edememe de bizim eksikliğimiz. Şunu gördük ki Müslüman kesimde bu yolsuzluk, rüşvet, kaçakçılığı kanıksama “normal”miş gibi görme yandaşlığı var. Müslümanlar, kendi değerlerine yabancılaşmışlar. Demek ki iktidar olma ve kapitalizm, din ve imanın altından girip üstünden çıkıyor, hallaç pamuğu gibi adıyor… Artık komşunun aç mı, tok mu olduğu, bu kesimden kimseye ilgilendirmiyor.

İktidar ve sağladığı olanaklar elden gitmesin diye, AKP’nin bu yolsuzluklarını sineye çektiler, İslamcı değerleri kenara itelediler.

Sevgili ADİL,

Ya sende hiç demiyorsun ki, bu kadar politika yeter, bende öyle kendi kendime gaza gelmiş, Akp’ne, düzene verip veriştiriyorum. Biliyorum, yaşamın kendisi politika, ama farklı temalar-az kalsın toma’lar yazacaktım :)- üzerine sohbet etmek, karşılıklı paylaşmak  gerekiyor. (…)

Kendi payıma:

Kart’da göndersen, iki satır selamda yazsan, mutluluk duyuyor, büyük değer veriyorum. Zindandaki  mahkumun, tutsağın en büyük sevinç kaynağı, işte o kartlar ve iki satır yazılarıdır.

Öykü’nün resminin üzerine bir şiir’ini yerleştirmişsin. Şiir’in 6. Satırında “ Habib-i Neccar Dağı”ndan bahsediyorum. Hemen aklıma, arkadaşlarımla oraya tırmanışım geldi. Kilisenin üst taraflarında ANTAKYA’yı tepeden, kuş bakışı gören bir –iki katlı- mağaraya çıkıp, kadim şehri ve amanosları seyrettiğimde, yaşadığım derin duyguları şimdi bir kez daha yaşadım. Geçmişle gelecek, zindanla özgür yaşam arasında kurulan duygusal bağlar, tazelenen anılar, dolu dolu yaşanmışlıklar, böyle not ediliyor, nesilden nesile aktarılıyor.

Bak; Hasan Mantıcının kitabını okuyunca bir sokakta, iki tanıdık ismi gördüm. Ne heyecan yaşadım ki, sorma! E tabi gözyaşlarıma da selpak yetiştiremedim.

Yerim daraldı. Sana, Öykü ve Tülin kardeşime, tüm dostlara sevgilerimi iletiyor, herkesi, hepinizi özlemle öpüyorum.

Özgür günlerde buluşmak dileğiyle…

NACİ GÜLER

2 NOLU F Tipi hapishane

A-13 Tekirdağ