2022’de “içerideki” insan hakları

Geride bıraktığımız yılda mahpusların neler yaşadığını derledik…

Ayça Söylemez İstanbul - BİA Haber Merkezi 27 Aralık 2022

Bu yıl insan hakları ihlalleriyle ilgili haberlerimizde ana konu hapishaneler oldu.

Hapishaneler ile ilgili yıllardır çözülemeyen sorunlardan olan hasta mahpusların tedaviye erişim hakkı, aşırı kalabalık, mahpusların isteği dışında uzak kentlere sevki, işkence ve kötü muamele gibi konulara, “dışarıdaki” ekonomik krizin etkileri de eklendi.

Yıl biterken, hapishanelerdeki ihlallere bir kez daha dikkat çekmek istedik….

Ekonomik sorunlar

“Dışarıdaki insanların elektrik faturası isyanlarını TV’de görüyorduk. Bizim de durumumuz kötüymüş de farkında değilmişiz. Son zamlar yansıyınca öğrendik gerçeği.”

Mahpusların elektrik faturası ödediğini biliyorduk ancak hapishanede elektrik faturası tarifesinin ticarethane olarak geçtiğini, ilk olarak bianet yazarı mahpus Ahmet Bilge’den öğrendik. Mektubunda, elektrik faturalarının yaklaşık üçe katlandığını anlattı:

“Bizim odaya gelen elektrik faturası - ki dört arkadaşız - bir önceki ayın üç katı geldi. Zam öncesinde 80 lira civarında geliyordu. Bu sefer 220 lira geldi. Görevli memura, zam bu kadar tutmamalı, dedik. Memur, cezaevlerinin ticarethane olarak geçtiğini ve tarifenin ticarethane olarak işlediğini belirtti.”

Ardından, bu yüksek tarifeye itiraz eden mahpusların dilekçelerini haberleştirdik. Örneğin, Kocaeli 2 Nolu F Tipinde bulunan Barış İnan ve diğer ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü arkadaşı, hapishanede kullandıkları elektriğin “Ticarethane statüsünde” olmasına itirazda bulundu ve Adalet Bakanlığına başvurarak en azından mesken faturalandırılmasına geçmeyi talep etti. Başvuruları reddedildi.

Kocaeli Cezaevinin bağlı bulunduğu Sakarya Elektrik Perakende Satış AŞ (SEPAŞ), hapishanedeki elektriğin, “Tek Terimli Tek Zamanlı Ticarethane OG” olarak fiyatlandırıldığı bilgisini verdi.

Hatta hapishanede de faturasını ödemeyenin elektriği kesiliyordu.

T

Ped, sabun, şampuan, iç çamaşırı...

Mahpuslar hücrelerdeki priz kullanımını, yani TV, buzdolabı, semaver ve kettle gibi aletlerin kullanım ücretlerini kendileri ödüyor. Sadece aydınlatma kuruma ait.

Hapishanede ped, kağıt, kalem, bardak, sabun, şampuan, iç çamaşırı, temizlik malzemesi gibi kişisel ihtiyaçlarını ve günlük yemek dışında yemek istedikleri gıdaları da hapishane kantininden ücretiyle alabiliyorlar.

Mektup yollamak için PTT ücreti veriyorlar.

Kişisel hesaplarına dışarıdan (aile, yakınlar vs) yatırılan paraların karşılığı olarak kendilerine harcamalarda kullanılmak üzere hesap kartı veriliyor. Harcamalarını bu hesap kartıyla yapıyorlar.

Hücrelerinde kullandıkları televizyon, buzdolabı, semaver, şifonyer, kettle, radyo gibi ihtiyaçlarını da yine ücretini ödeyerek satın alıyorlar.

Mahpusların ailesi de “derin yoksulluk” yaşıyor

Hapishanelerdeki tek sorun elektrik faturası değil tabii… Hapishanelerdeki hak ihlallerini aylık ve yıllık olarak raporlayan Ceza İnfaz Sisteminde Sivil toplum Derneği’nin (CİSST) Savunuculuk Koordinatörü Berivan Korkut bianet’e yaptığı açıklamada, son dönemde artan bir mahpus yoksulluğu ile karşı karşıya olunduğunu ifade etti:

“Tutuklu ve hükümlülerin büyük çoğunluğunun ailesi düşük gelir düzeyi grubunda. Ağırlaşan ekonomik krizle birlikte milyonlarca insanın geliri açlık sınırı altında kaldı, mahpus aileleri de bu derin yoksulluğu yaşıyor. Hatta derneğe ulaşan birçok durumda mahpus ailelerinin yaşamlarını sürdürmekte zorlandığını görüyoruz. Bu durumdaki mahpus aileleri, mahpusların da hapishanedeki neredeyse tüm ihtiyaçlarını karşılamak gibi bir yükümlülüğe sahip. Ancak ekonomik krizle birlikte para yatırmaları da görüşe gitmeleri de gittikçe zorlaştı.”

Ya “adli mahpuslar”?

“Bırakın ailesinin yol masraflarını karşılayıp görüşe gitmesini, mahpuslar telefon kartı ya da pul alacak paraları olmadığı için aileleri ile iletişim kuramıyor.”

Cezaevi nüfusunun büyük çoğunluğunu adli suçlardan tutuklu ya da hükümlü olanlar oluştursa da medyada genellikle “siyasi mahpusların” sesini duyuyoruz.

Oysa adli mahpuslar bu yoksullaşmayı daha derinden tecrübe ediyor:

“Örneğin elektrik faturasını ödeyemediği için elektriği kesilen ve buzdolabı, televizyon, kettle kullanamayan mahpuslar var. Yine telefon kartı alamadığı için ailesini arayamayan, posta gönderemeyen, temizlik malzemesine ulaşamayan birçok mahpustan başvuru alıyoruz.

“En temel ihtiyaçlardan olan giysiye ulaşma konusunda da mahpuslar çok ciddi sıkıntılar yaşadıklarını bize aktarıyor. Buna kantinden alınacak çay, meyve veya ek gıda gibi ürünler de eklenince mahpusların şu an derin bir yoksulluğu yaşadıklarını söyleyebiliriz.”

“Çay, şeker, çamaşır, giysi konusunda çaresiz kalıyorum”

Antalya (Döşemealtı) S Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’ndaki, adli suçlamadan ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum bir mahpus:

“Koronadan önce yaşlı ve hasta annem ziyaretime geliyordu, 3 ayda bir 100-150 lira yatırıyordu. Başka da benim ilgilenenim, maddi durumum, imkanım da yok. Cezaevinden tahliye olan arkadaşlarım senede bir, Ramazan’da toplanıp az da olsa maddi yardımda bulunuyor, seneyi öyle geçirmeye çalışıyorum. Geldiğim L Tipi cezaevinde sağolsun arkadaşlar giysi konusunda yardımcı oluyorlardı fakat S Tipi sisteminde hiçbir mahkumla alışveriş imkanımız da olmuyor. Ve bir de her ay elektrik parası ödememiz gerekiyor! Çay yapmak için kullandığım ketıl, idarenin verdiği televizyonun elektrik ücreti beni zorluyor, psikolojik olarak yıpratıyor. Diğer ihtiyaçlarım çay, şeker, temizlik malzemesi, çamaşır, giysi konusunda çaresiz kalıyorum.”

 

Hapishanede en yüksek günlük ücret 37 lira

“Dışarıda da ciddi bir kriz var, gazeteler yazıyor. Ama bilin ki, içerisi her zaman dışarıdan daha pahalı. Kış bitti, bahar bitti hiç sebze-meyve alamadım. Alınacak gibi değil ki… Yemeklerde de sorun var, porsiyonlar çok küçük. Açlık sınırında yaşamaya çalışıyoruz.”

 

Usta statüsündeki mahpusa günlük 37, kalfaya 33, çıraklara 30, stajyere de 25 lira ödeniyor. Fazla çalışma, yani mesai ücreti de 3 lira. Ancak ağırlaştırılmış müebbet hapis mahkumları çalışma hakkından da yararlanamıyor.

Kalabalık / kapasite fazlası

Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün 1 Kasım 2022 verilerine göre 399 Ceza İnfaz Kurumunda 331 bin 706 mahpus bulunuyor. Bu hapishanelerin kapasitesi ise 275 bin 843…

Bu soruna dair cezaevi idarelerinin çözümü “ranzaları artırmak” oluyor. Ancak bununla birlikte tuvalet ya da ortak kullanım alanı sayısı artmadığından yaşam daha da zorlaşıyor. Bazen ranzalar da artırılamıyor ve mahpuslar bazı cezaevlerinde ya dönüşümlü uyuyor ya da yerde yatıyor.

“Kurumlar, koğuşlardaki ranza sayıları artırarak başka amaçlar için inşa edilmiş bölümlerin koğuşa çevrilmesiyle veya ek bina yaparak kapasiteleri artırıyor. Koğuştaki yatak sayısını artırmak ise beraberinde havalandırma, banyo, mutfak dahil ortak kullanım alanlarını da artırma şeklinde planlanmadığı için doğrudan bir kalabalıklaşma olarak karşımıza çıkıyor. Buna kişisel alan sahibi olma, temiz havaya erişin gibi sorunlarını da eklediğimizde aslında kapasitesi artırılmış koğuşlar kalabalıklaşma konusunda en temel sorunlardan biri. Yeni koğuş veya ek bina gibi seçeneklerde de ortak kullanım alanlarının azalması, kapasiteye uygun görüş, atölye, spor salonlarını gibi alanların ihtiyacı karşılayamaması gibi bir sorunla karşı karşıya kalıyoruz.”

Sevk mi, “sürgün” mü?

Mahpusun bir hapishaneden diğerine sevk edilmesi, ya da mahpusların deyimiyle “sürgün sevkler”, hayatlarını nasıl etkiliyor?

“Ailesinin ekonomik durumu iyi olmadığı için ihtiyaçlarını karşılamakta ciddi güçlükler yaşadığını belirten mahpus sayısı oldukça yüksek. Bu durumdaki aile üyelerinin bir de yol parasını karşılayarak görüşe gitmeleri zorlaştı. Özellikle uzak mesafelerde artan ulaşım masrafları dikkate alındığında ailelerinin görüşe gitme oranlarında ciddi bir azalma yaşandığını gözlemliyoruz. Aileler görüşe gitmek yerine sıklıkla parayı mahpusa gönderip onun zaruri ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlamayı tercih ediyor.

Düzenli görüşe gitmeme, sadece açık görüşlere gitme, yılda bir kere sırayla aile üyelerinin görüşe gitmesi gibi ara formüller geliştiriyorlar. Çalışan veya eğitimine devam eden bir aile üyesinin görüşe gitmesi ise iyice zorlaşıyor. Uzak mesafelerde görüşe gidebilmek için mahpus yakınları işyerlerinden veya okullarından daha uzun sürelerde izin almak zorunda. Özellikle güvencesiz işlerde çalışan aile yakınları işlerini kaybetme korkusuyla görüşe gitmemeyi tercih etmek zorunda kalıyor.

Diğer bir sorun aile üyesi yaşlı veya engelli ise kimi zaman 24 saatini yolda geçirmek zorunda kalıyor, o kadar uzak mesafelere tek başına gitmeyi başaramıyorlar.”

Berivan Korkut, mahpusların, ailelerinin ikamet ettiği kente yakın bir kurumda tutulmaları yasal güvence altına alınarak bu sorunun büyük kısmının çözülebileceğini söylüyor: “Örneğin hapishaneyi kapsayan bir mesafe belirlenip bu mesafenin dışına mahpusun sevk edilemeyeceğine yönelik bir değişiklik, uzak mesafenin yarattığı birçok sorunu ortadan kaldırır.”

“İnfaz yakmalar”

Kanunun değişmesinin ardından ilk uygulaması bianet’te haber oldu:

Siyasi suçtan hükümlü olan üniversite öğrencisi kadın mahpuslara, çok kitap okudukları ve pişmanlık göstermedikleri için “iyi halli olmadıklarına” karar verildiğinden çıkacakları tarihten bir gün önce tahliye edilmeyecekleri bildirildi.

Bu yılın başında yürürlüğe konan tahliyenin geciktirilmesi uygulaması sonrası kadın mahpusların tahliyesi engellense de onlar şimdi dışarıda.

Ancak “çok kitap okumak, cezaevinde kütüphanesindeki kitapları okumamak, çok fazla ortak etkinliğe katılmak ya da etkinliklere katılmamak” gibi tamamen keyfi gerekçelerle mahpusların tahliyesi geciktirilmeye devam ediyor.

İyi Hal Kurulu ve infaz erteleme

7242 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ve 5275 sayılı Ceza Ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un “Hükümlülerin değerlendirilmesi ve iyi hâlin belirlenmesi” başlıklı 89. maddesinde yapılan değişiklik, 1 Ocak 2021 tarihinde yürürlüğe girdi.

Buna göre oluşturulan İyi Hal Kurulu’nda, savcı ve hapishane görevlileri, mahpusun şartlı tahliye tarihi öncesinde rapor hazırlıyor ve değerlendirmede bulunuyor. Siyasi mahpuslarda, “pişmanlık”, “itirafçılık” gibi kriterler de değerlendirmeye alınıyor.

Kurulda baro görevlisi veya hükümlünün avukatı bulunamıyor. Bu süreç iki kez uygulanabiliyor ve her seferinde 6 ay olmak üzere şartlı tahliye tarihi 1 yıla kadar ertelenebiliyor.

“Pişman olmayan” tahliye edilmiyor

Ağrı Belediyesi Eşbaşkanıyken tutuklanıp hapse mahkum edilen Mukaddes Kubilay da şartlı tahliye süresi dolmasına rağmen tahliye edilmeyenlerden.

Sincan Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığı, tahliyesinin ertelenmesine gerekçe olarak, “diğer hükümlülerin aileleri ile selamlaşması nedeniyle, olumsuz davranışa yönelik gruplaşmaya neden olmasını” gösterdi. Gerekçeler arasında, “tarafsız ve bağımsız olduğuna dair beyanının olmadığı, işlediği suçtan dolayı pişmanlık göstermediği” de var.

Avukatı Nuray Özdoğan bianet’e yaptığı açıklamada, “Yıllardır cezaevinde açık görüşte insanlar selamlaşır. 2022 yılında selamlaşma, ceza sebebi oldu” dedi.

“Hükümlüler mülakat adı altında idare tarafında yalnız şekilde sorgulandıklarını, pişmanlık beyanlarının alınmaya çalışıldığını, siyasi görüşlerinden vazgeçip vazgeçmedikleri, yargılandıkları örgütlere dair kişisel kanaatlerinin sorulduğunu aktarıyor. Onur kırıcı bu mülakatlardaki hukuk dışı sorgudaki sorulara itiraz edenlerin ‘’iyi halli ‘’olmadıklarına karar veriliyor.”

Abdullah Ece de 73 yaşında bir hasta hükümlüydü. İnfazı iki defa ertelendi, daha sonra COVID-19’a yakalandı ve yoğun bakımda hayatını kaybetti…

Hasta mahpuslar

İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) verdiği bilgiye göre, 2022 Nisan ayı itibari ile hapishanelerde 651’i çok ağır olmak üzere 1517 ağır hasta mahpus bulunuyor.

Diyarbakır’da hasta mahpusların tahliyesi ve hapishanelerdeki hak ihlallerine karşı 16 Kasım 2021’de Adalet Nöbeti’ne başlayan mahpus yakınları, eylemin birinci yılında Diyarbakır Adliyesi önünde yaptıkları basın açıklamasında, hasta mahpusların maruz kaldıklarını bir kez daha anlattılar:

“Hapishanelerde sağlığa erişim hakkının engellenmesi, kelepçeli muayene dayatması, revire geç çıkarılma, hastane sevklerinin geç yapılması ya da yapılmaması, hapishanede çalışan sağlık personel sayılarının yetersiz olması sağlık problemi olan mahpusların durumunu kötüleştiriyor ve yaşam hakkı ihlaline yol açabiliyor. Yaşam hakkının korunmasının temel kriterlerinden biri de kişinin sağlık hizmetlerine ayrımsız ulaşabilmesi, yani sağlık hakkıdır.”

Çözüm önerileri

İHD, Hasta Mahpuslara Şartlı Tahliye ve Kelepçeli Muayene Uygulamalarına Yönelik Kamuoyu Algı Araştırması’nda önerilerini şöyle sıraladı:

  • Ağır hasta mahpusların tümü tam teşekküllü herhangi bir hastane raporuna istinaden derhâl salıverilmeli, tedavileri ailelerinin ya da yakınlarının yanında sürdürülmeli ve sağlık sigortası devlet tarafından karşılanmalı.
  • Sağlık sebebiyle infazın ertelenmesi kararlarında cumhuriyet savcılarının takdir yetkisi kaldırılmalı, hastanelerin verdiği raporlar esas alınarak cezaların infazları ertelenmeli.
  • Adli Tıp Kurumu sağlık sebebiyle infazın ertelenmesi raporlarında son ve tek merci olmaktan çıkarılmalı. Tıp bilimi ve etiği çerçevesinde karar verecek olan ve STK’ların da görüşlerini alan uzman kurullar oluşturulmalı.
  • Hasta mahpusların kelepçeli muayene edilmesinden vazgeçilmeli ve bu karar doktorlara bırakılmamalı. Tehlikeli bir durum söz konusu ise bu durumda hastanenin güvenlik görevlileri eşliğinde kelepçesiz olarak muayene edilmeli.

Şüpheli ölümler

Hasta mahpusların hapishanede hayatını kaybetmesi de sorunun diğer bir boyutu. 2022 yılında hem hasta mahpuslardan hem de hastalık sebebiyle olmasa da hayatını kaybeden onlarca mahpus var.

“Sağ salim girdikleri cezaevinden sağlıklı çıkmaları gerekirken maalesef cenazeleri çıkıyor.”

İHD: “2022 yılının ilk 11 ayı içerisinde 61 hasta mahpus hayatını kaybetti.”

HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu: “1 Aralık 2021 ve 1 Aralık 2022 arasında tespit ettiğimiz ölüm sayısı 73 oldu. 34’ü intihar olarak açıklanan şüpheli ölümler. 39’u ise hasta mahpusların ölümleri.”

Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği’nin (CİSST) verilerine göre de 2014’den günümüze hapishanede “intihar ettiği” açıklanan kişi sayısı 97.

Ölüm sebebi kalp krizi mi, bulaşıcı hastalık mı?

Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay’ın araştırma önergesinde, şüpheli ölümlerden bazıları hakkında şu bilgiler yer aldı:

Garibe Gezer: Kocaeli Kandıra 1 No’lu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutukluyken tecavüze uğradığını beyan etti, ölümü intihar olarak açıklansa da ailesi ve avukatları ölümün şüpheli olduğunu açıkladı.

Mehmet Ekici: Diyarbakır 2 Nolu Güvenlikli Kapalı Hapishanesinde tutukluydu, 25 yaşındaydı. Şüpheli şekilde ölü bulundu, yetkililer intihar ettiğini açıkladı.

Kadir Aktar: 17 yaşındaydı. Maltepe Kapalı Hapishanesinden tahliye edildikten 2 gün sonra gözaltına alınıp tekrar tutuklandı, cezaevinde ölü bulundu.

Yılmaz Ekici: Aydın Cezaevi’nde 1 metre 70 santim boyundaki Ekinci’nin, koğuşun kapısının yerden 1 metre 48 santim yüksekliğindeki demire ayakkabı bağcığı ile kendini asarak intihar ettiği ileri sürüldü.

Vedat Çem Erkmen: Tekirdağ F Tipi Cezaevi’ndeki hücresinde şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. Otopsi işlemleri avukatları olmadan yapıldı.

Ferhan Yılmaz: Silivri 5 nolu Cezaevinde intihar ettiği açıklandı. Cezaevi müdürlüğü ve düzenlenen raporda ölüm nedeninin önce kalp krizi sonucu olduğu, daha sonrasında “bulaşıcı hastalık” olduğunu belirtmesine karşın ağabeyi Hikmet Yılmaz, kardeşinin boynuna çamaşır ipiyle asılmış gibi iz bulunduğunu, her iki gözünün patlamış olduğunu ve gözlerinden kan geldiğini, burnunun kırılmış olduğunu, göğüs kısmında büyük bir şişkinlik ve morluk bulunduğunu açıkladı.

Kötü muamele, tecrit

İnsan Hakları Derneği şubelerinin hazırladığı hapishane raporlarına, kötü muamele uygulamaları şöyle yansıdı:

29 kişilik odaya 10 kişilik yemek

Yemekler yenmeyecek derecede kötü, bu nedenle mahpuslar çoğu zaman kahvaltılık ile besleniyor.

Verilen yemekler de çok az, 29 kişilik odaya 10 kişilik yemek veriliyor.

TRT3-Meclis TV kanalından meclis oturumlarını izlediklerinden ötürü kanal, hapishane yönetimi tarafından silindi ve mahpusların defalarca talep etmelerine açılmadı.

Kürtçe yazılan mektuplar, “Kürtçe tercüman yok” denilerek mahpuslara verilmiyor, Kürtçe hiçbir yayına izin verilmiyor.

Bazı mahpuslar ‘ağırlaştırılmış müebbet’ hükümlüsü olmadıkları halde tekli odalarda tutuldu.

Kolu kırılan mahpus tedavi edilmedi

Afyon 1 Nolu T Tipinde mahpuslar ayakta sayım vermeye zorlandı.

Bolu F Tipinde bir mahpus darp ve işkence gördü, kolu kırıldı ve tedaviye götürülmedi.

Çorum/İskilip Açık Cezaevinde bir mahpusun sol kolunda platin olmasına rağmen tarım iş koluna verildi. Mahpus, kolundaki platinin zarar gördüğünü ve acil hastaneye götürüldüğünü, sonra kendisini o iş kolundan alınıp çay ocağına verildiğini, hapishane kaldığı sürede haftanın 7 günü en az 12 saat ile 18 saat kadar aralıksız çalıştırıldığını anlattı. Duruma itiraz ettiğinde hakaret, küfürler ve tehdide maruz kaldı.

Yine Çorum/İskilip Açık Cezaevinde bir memur, bir mahpusu dönerli koltuğa oturtup döndürerek dövdü.

Çorum/Sungurlu T Tipine sevk edilen bir mahpus girişte çıplak arama dayatıldığını, kabul etmeyince zorla soyularak aradıklarını ve 4 – 5 kişinin kendisini darp ettiğini, bir kişinin diziyle ayaklarına başka bir kişinin de diziyle kafasına bastığını, üzerindeki montun o sırada yırtıldığını, üst aramasına direndiği gerekçesiyle disiplin soruşturmasına maruz kalıp 1 ay görüş yasağı cezası aldığını aktardı.

20 kişiye 2 günde 1 saat sıcak su

Koğuşlarda mahpuslar tarafından satın alınmış temel temizlik malzemeleri olan çekpas, leğen ve su kovaları toplatıldı, defalarca istemelerine rağmen firar için kullanılabilir gerekçesiyle henüz geri verilmedi.

Sular pis kokulu ve kirli, mahpuslarda sağlık sorunlarına neden oluyor. Mahpusların içme suyunu kantinden satın alıyor ancak bu da onları maddi olarak zorluyor.

Yıkanmak için sıcak su, 20 kişilik koğuşlara 2 günde 1 saatliğine veriliyor, bu da mahpusların ihtiyacını hiçbir şekilde karşılamıyor.

TIKLAYIN - Diyarbakır Cezaevi’ndeki ihlallere suç duyurusu

Ailelerine de polis şiddeti: “Tek talebimiz adaletti”

İstanbul'da hasta mahpuslar için Adalet Nöbeti’ni sürdüren mahpus yakınları da polis şiddetine maruz kaldı: “Eylem yerine varır varmaz polisler etrafımızı sararak ablukaya aldı. Bize ters kelepçe takıp boynumuza bastılar.  Polis benim boynuma basarak ‘Ben devletim, seni kurtaramaz’ dedi. Gözaltı aracında işkence yapmaya devam ettiler. Doktora götürdüklerinde doktor bana ‘neyin var’ diye sordu. Ben de ona ‘Ellerimin halini görmüyor musun?’ diye sordum. Yaşadıklarımız tamamen işkenceydi. Bizim tek talebimiz adaletti.”

AYM: Devlet, resmi soruşturma yürütmek zorunda

Anayasa Mahkemesinden, darp ve kötü muameleye maruz kalan bir mahpusun başvurusunda, örnek bir karar verdi.

TIKLAYIN - AYM: Mahpusları korumak, devletin yükümlülüğü

Elâzığ 2 No.lu Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevinde şiddete maruz kaldığı gerekçesiyle başvuran hükümlü Yasin Güngör’ü haklı bulan AYM, 67 bin 500 lira manevi tazminat ödenmesine ve kötü muamele iddialarının soruşturulması için dosyanın Elazığ Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine hükmetti:

“Devletin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüğünün, usule ilişkin bir boyutu bulunmaktadır. Bu usul yükümlülüğü çerçevesinde devlet, her türlü fiziksel ve ruhsal saldırı olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmi bir soruşturma yürütmek durumundadır.”

Çözüm önerileri

İHD İzmir Şubesi Hapishane Komisyonu, tecrit ve kötü muameleye dair çözüm önerilerini şöyle sıraladı:

  • Hapishanelerdeki tecrit uygulanmalarına bir an önce son verilmeli.
  • Başvuru ve şikâyetlerin herhangi bir kısıtlama olmaksızın ve derhal gerekli mercilere ulaştırılması sağlanmalı.
  • Adli ve idari mekanizmalar, başvuru ve şikayetlerle ilgili etkin soruşturma yürütmeli, hapishane rejimi, fiziki koşullar ve uygulanan keyfi muameleler hakkında etkili bir idari ve yargısal denetim sağlanmalı.
  • Mahpusların aile ve dış dünya ile temas hakkı engellenmemeli.
  • Anadilde görüşme, yazışma ve savunma hakları yasal güvence altına alınmalı, keyfi engellemeler kaldırılmalı.

Kaynak: www.bianet.org