"15 Şubat sabah sayımı gecikince bir çapanoğlu olduğunu anladık. Ve öyle de çıktı! İsimleri okuyup, “hadi Bakanlık sevkinizi çıkarmış gidiyorsunuz” dediler. Alelacele hazırlandık. Kapıaltına giderken 20 kişi olduğumuzu öğrendik. Ve bir yığın gardiyan, asker robocoplar, askerler, ambulans, itfaiye... Sanki savaş çıkacakmış gibi abartılı mı abartılı bir hazırlık yapmışlar."
***
7 Mart 2016
Sevgili Adil Hocam , Merhaba;
Özlemle kucaklıyorum seni, sizleri ve yaşamınızda içinizi ısıtan, ışıtan güzelliklerin hiç eksik olmamasını diliyorum. Umuyorum ki herşey yolundadır sizden taraf.
Sonunda oturup yanınızda olmayı gerçekleştirebiliyorum şu an. Seni, sizi epeydir habersiz de bıraktım. Kusuruma bakmayın. Ama son aylarda tadım kaçıktı. Hem genel süreç hem de özelde sağlık problemlerinden dolayı. Bir de buna Çukurova’dan Trakya’ya zorunlu göçertme de eklenince normal yaşam tepetaklak oluverdi. Neyse konuşuruz daha.
Evet, uzak mı uzak düştüm sizlere. İnsan yüreğinde taşısa da dostlarını, sevdiklerini; aynı havayı soluduğunu düşündürecek kadar yakın olduğunu bilmek artı bir rahatlık elbet. Mesafeler aşılmaz şeyler değil mutlaka. Ancak işin kötü tarafı normal olmayan şeyler hep artı bir yük oluşturunca fazladan enerji ve zaman harcamak zorunda kalıyorsun. Maalesef öyle bir ülkede dünyaya gelmişiz ki normal olan şeyi ara ki bulasın!
15 Şubat sabah sayımı gecikince bir caparoğlu olduğunu anladık. Ve öyle de çıktı! İsimleri okuyup, “hadi Bakanlık sevkinizi çıkarmış gidiyorsunuz” dediler. Alelacele hazırlandık. Kapıaltına giderken 20 kişi olduğumuzu öğrendik. Ve bir yığın gardiyan, asker robocoplar, askerler, ambulans, itfaiye... Sanki savaş çıkacakmış gibi abartılı mı abartılı bir hazırlık yapmışlar. Nereye dedik.. Tekirdağ F1 ve F2 dediler.
İki ring çıktık yola. Bir de eşyalarımızın yüklü olduğu bir kamyonet. Pozantı-Ulukışla üzeri akşam Ankara’daydık. Tabi daracık hücre kabinde, plastik koltuklarda tıkış tıkış bir yolculuk. İhtiyaç molası verdik bir-iki. Bir de baktık Eskişehir’den sonra Bilecik, Bursa sınırları, Balıkesir ve feribotla Çanakkale Boğazı’nı geçip Tekirdağ sınırlarına girdik. 16’sı sabaha karşı 8 gibi de F1’in önündeydik. Diğer ring F2’ye gitmişti. Biz de on kişi F1’e ineceğimiz yorumunu yaparken 7 kişiyi orada bırakıp biz kalan üç kişiyi de F2’ye indirdiler. Baktık diğer arkadaşlarda orada. Girişte ve hemen yapılan yerleştirmede genelde özel bir sorun yaşamadık. Üç-dört hevale biraz yönelim olmuş, sonradan öğrendik. Hepimizi dağıttılar. Kimimizi ikili eski arkadaşların yanına, kimilerimizi de bizim gibi üç kişi olarak boş hücrelere verdiler. Ne temizlik yapacak malzeme var, ne de kantinden alma imkanı! Neyse çevremizdeki dostlar, hevaller sıcak çay, kahve ile biraz yol yorgunluğumuzu aldılar. Acil ihtiyaçlarımıza yetiştiler. Doğrusu buraya yabancı insanların bir de parası yoksa vay haline! Elini yıkayacak sabun da bulamaz, içecek bir bardak sıcak çay da.
Yıllar sonra yeniden hücrelere ve günübirlik ayakkabı, tel.tekmili, sınırlanmış renkler ve eşyalara ve herşeyden önce tecritle yüzyüze olmak tatsız mı tatsız bir duygu elbet. Hapishane yüzlerce arkadaşınla dolu ancak ne sesleri geliyor sana, ne yüzlerini görebiliyorsun! En yakınındaki arkadaşların “günaydın” ve “iyi akşamlar” sözlerini bağırmaları sessizliği bölen zaman dilimleri oluyor. Bir de küçük sohbet notlarıyla varlıkları görünürlük kazanıyor. Geçen yıllar içinde herşey bıraktığım gibi anlayacağın Adil Hocam.
Şimdi yerleştik sayılır. Eski arkadaşlar TV.ve ketıl yolladılar. Zorunlu ihtiyaçları hallettik gibi. Kantinden almaya başladık bir hafta sonra, Osmaniye’den paralarımız gelince. Üç kişiyiz. İki hevalde Mersin’den. Osman Bozkurt 3 yıldır içeride ve bizim oranın MKM çalışanı. Diğer heval Mustafa İlgün 9 yıldır içeride. Yeni Pazar’dan. Yattıkları kadar cezaları var kalan. İlişkilerimiz ve paylaşımlarımız gayet iyi. 1.5 yıldır onların ortamlarında kaldım ve oldukça rahat ettirdiler sağolsunlar. İnsan ortak sorunların sahibi olup, birlikte çözüm aramayı da beceremiyorsa; karşılıklı duyarlılıklar da haliyle gelişiyor. Nerede olunursa olunsun. Bende geçici olarak buradayım. Bir arkadaşım var, onun yanına geçmek için girişimde bulundum. O arkadaşta yıllardır tek kalıyor. Biraz onun için de değişiklik olacak. Biraz sürebilir ama geçiş.
Osman ve Mustafa hevallerin de selamları var.
Adil Hocam, 55 Mahpus 55 Fotoğrafçı Sergisi için davetini almıştım. Çok teşekkürler. Tabi broşürü de çokta güzel olmuş. Tülin’in özel olarak ellerine sağlık. Benim yolladığım yorumlardan seçecektin hani Adil Hocam. Hepsini koymuşsun. (…) Herşeye rağmen farklı ve hoş bir çalışma olmuş. Gazetelerde İstanbul ve Urfa’daki sergiler ve röportajları da okumuştum. Görülmüştür Ekibi yanı sıra Red fotoğraf grubuna ve Özcan Yaman’a da ayrıca teşekkürler.
Ben pek iyi olduğumu söyleyemem. Gelmeden önce gözlerimde körlüğe kadar gidebilen GULOKOM adlı bir rahatsızlık tespit ettiler. Şimdi burada da tam ayrıntılı tahlil isteyerek netleştirme girişimim oldu. Geldikten sonra da, senin yanında rahatsızlanmam aynen yinelendi. Acil 112 geldi. Nabız alamadıklarını ve tansiyonun çok düştüğünü söyleyerek ambulansla hastahaneye kaldırdılar. Serum, iğne vs.ile göğüs ağrım ve mide rahatladı. Kardiyoloji uzmanı anjiyo CD’si istedi, kontrole gideceğim onunla. Bu durumlar canımı da sıkıyor\sıktı. Mahkemeye rahatsızlıklarımı ve upuzun mapusluğumu belirterek acil görüşme talebinde bulundum. Avukatlarım da geldi. (...) İnsan dışarıdaki yaşananların ağırlığına bakınca bazen sıkıntı duyuyor sorununu dillendirmekten. Ancak herbiri bir parçası bize yönelik haksızlığın, hukuksuzlukların. Bir şekilde ruhumuzu karartmama çabasındayız. Hissettiklerimiz bu yönlü farklı değil.
Tülin’in 8 Mart’ını özlemleriyle taçlanacağı günleri yaratacaklarına olan inancımla ve birlikte yürümenin onuruyla kutluyorum.
Öykücüğüm'ü kocaman öpüyorum. Tüm ortak dostlara da içten sevgi ve selamlar. Seni de sıcak duygularla kucaklıyorum.
Dostlukla
Hasan Gülbahar
2 No’lu F Tipi Hapishane
A-6
TEKİRDAĞ
- 5 gösterim