Ankara Barosu Başkan Adayı Tutuklu Avukat Selçuk Kozağaçlı'dan Mektup Var

Ankara barosu, uzun yıllardır kendisine has sol geleneği ayakta tutan bir meslek örgütü. Aynı zamanda Türkiye Sosyal demokrasisinin hem kadro hem de politika üreten önemli zeminlerinden biri kabul edilebilir. Bu kadrolarla bir çok kez çalıştım ve politikalarını yıllarca eleştirel bir mesafeden izledim.

BU GÜN BARO BAŞKANLIĞINA ADAYIM.

Bir sosyalistin bu göreve talip olması, elbette ilk değil. Halit ve Niyazi ağabeylerimizden bu yana yani 1970 lerin ilk yarısından itibaren sosyalist adaylar çıkardık, ancak Ankara için ilk sayılabilecek olan sanıyorum “tutuklu” olmam. İstanbul Barosunun 12 Eylül faşizmi tarafından tutsak edilerek ömrü kısaltılan o güzel başkanı Orhan Adli APAYDIN’ın hatırası bir kilometre taşı olarak aklımızda. Bir diğer taraftan cumhuriyet tarihinin en kalabalık “tutuklu avukat” nüfusuna dâhilim. Yani evet ilk ama çok da garip değil bu günlerde. Aklınıza hızla bir soru gelebilir. Neden sosyal demokratlar bir sosyaliste oy versin? Hatta yelpazenin her kanadından özgürlükçüler, yurtseverler, oylarını sosyalist bir adayda neden toplamak istesinler? Yani alışılagelmiş, klasik; belli davranış kalıpları ve önseçim rutinleri ile mevcudu sürdürmeye çalışmak varken niye -hemde tutuklu- bir sosyalist Avukatı Baro başkanı seçelim?

BAZI CEVAPLARIM VAR:

Çünkü artık mevcudu koruyabilmenin başarı kabul edildiği günler ve yöntemlerin sonuna geldik! Çünkü mahkeme binalarının içinde olup bitenlerden çok önlerinde, toplanmış öfkeli kalabalıklara bakmaya başladık endişeyle. Çünkü sokaklardan tencere tava sesleri geliyor, havada biber gazı kokusu var. Çünkü cüppelerimizin eteklerini ıslatarak yükselen tazyikli kimyasal suyu artık görmezden gelemeyiz. Adalet mücadelesi, sokağın heyecan verici basıncıyla Adliye’yi zorluyor. Çünkü bunlar güzel günler. Yaşamak, dövüşmek ve Avukatlık yapmak için güzel. Böyle olunca da bir sosyalisti baro başkanı seçmek için en uygun zaman bu zaman elbette.

ÇAĞDAŞ AVUKATLAR, kırk yıldır sokakta, karakolda, hapishanede, grevde, adliyede muhalefetin avukatlığını yürütüyor. Bu halkın avukatlığıdır. Siyasal iktidar elindeki tüm imkânlarla, yasayla, polisle, medyayla ve maalesef yargı ile mesleğimizi denetim altına almak için bastırıyor. Onu durdurabilmek, yaşamlarımızın kontrolünü elimizde tutabilmek için bir şeyler değiştirmeliyiz. “Değişiklikten hoşlanmıyorum, iyi böyle” mi diyorsunuz? Bırakın yeni kazanımları, daha güzel bir yaşamı eldekileri koruyabilmek için bile değişmek zorundayız.

Düzeni bozmamak, rutini devam ettirmek, temkin, alıştığımızı yapmak gibi “sağlamcılık” zannedilen bütün o politik ağırlıklar, bu gün bizi yükselen suyun dibine çekmekten başka işe yaramıyor. Bir kereliğine ağırlıklarınızdan kurtulun! Hukuku elinde oyuncağa çevirmiş iktidara, avukatın özgürleştirici bilinci ve gücü ile müdahale edelim. Klişe sözleri, vaatleri, hamaseti, durum kurtaran açıklamaları, yapmacık protokol işlerini bu sefer boş verin! Neden? Diye sorun kendinize, neden oy veriyorum? Alışkanlıklarınıza çok mu bağlısınız? Arkadaşınıza söz mü verdiniz? Partinizin böyle oy ver dediğini mi düşünüyorsunuz? Bırakın bütün bu cevapları bir kenara bu sefer. Kendinizi “ben devrimciyim” diyenlerden, ateşli konuşmalar yapanlardan, hapiste yatanlardan daha sakin, daha az politik, daha az radikal mi hissediyorsunuz? Daha sağda? Belki daha solda? Varsın öyle olsun, ama artık bir sorun “bir şeyler yapmam gerekmiyor mu" diye. Bana oy verirseniz “dengeler bozulur” da “x” kazanacağına “y” kazanır mı diyorlar? “Aslında her şey eskisi gibi olsaydı ancak ikinci tercihim olurdu” diye mi geçiyor aklınızdan? Artık fark edin! Hiçbir şey eskisi gibi değil ve bir daha da olmayacak! Sadece bir baro başkanı seçmek için değil; yüksek sesle itiraz edebilmiş olmak için, şaşırtmak, taraf olmak, barikatın en önüne güç vermek için oy atın. Bu sefer, sadece oy atıyor gibi değil, üzerinize, hepimizin üzerine gelen koca çirkin bir makineye kaldırım taşı fırlatıyor gibi oy atın! Sandığa gidin. Önünde durup oy atmadan bir düşünün; tazyikli suyun karşısında kollarınızı açmış coşku ile ıslanıyor gibi düşünün ve oyunuzu öyle kullanın!

OY ATMANIN, HİÇ DEĞİLSE BİR KERELİĞİNE HAFTA SONU ANGARYASI YERİNE POLİTİK BİR EYLEME DÖNÜŞMESİNE İZİN VERİN. OYUNUZU BANA VERİN.

Oy vermeden önce sorun; sen kimsin? Nasıl bir Avukatlık yaptın? Nasıl bir Baro başkanı olacaksın? Basit yalın cevaplarım var:

Adım Selçuk KOZAĞAÇLI

ÇAĞDAŞ HUKUKÇULAR DERNEĞİ GENEL BAŞKANIYIM

TEMMUZ SEÇİMİNDE ÇAĞDAŞ AVUKATLARIN ANKARA BAROSU BAŞKAN ADAYIYIM.

SEÇİMDEN ON GÜN SONRA, HAPİSHANEDE 42 YAŞINA GİRİYORUM, BUNUN 20 SENESİNİ ŞİMDİ BAKIRKÖY KADIN KAPALI CEZAEVİNDE TUTUKLU MESLEKTAŞIM VE YOLDAŞIMLA ; BETÜL’LE BİRLİKTE GEÇİRDİM. VE ON YEDİ SENESİ BOYUNCA ANKARA'DA DEVRİMCİ AVUKATLIK YAPTIM.

Ömrüm oldukça her ikisi de sürsün isterim. Çünkü hem yaşama sevincimin hem de mücadele ısrarımın iki temel kaynağı bunlar. NEDİR DEVRİMCİ AVUKATLIK: 6 ay önce, suçlama olsun diye önüme koyduklarında onur duyarak kabul ettiğim uzun bir listedeki işlerle uğraştım.

“….

*Her yıl ‘dur dedim durmadı’ diye öldürdüğünüz onlarca masum insan ailelerinin,

*Sendikalarını bastığınız, patronundan maaş alacağını istediği için sokaklarda dövdüğünüz işçilerin,

*Okuldan attığınız, disiplin soruşturmaları ile okuyamaz hale getirdiğiniz öğrencilerin,

*Karakollarda, şubelerde, hapishanelerde döverek sakat bıraktığınız, katlettiğiniz insanların,

*Günde beş tanesini “namus, töre, aile” diye öldürdüğünüz, sakatladığınız kadınların,

*Hes projeleri, siyanürlü altın madenleri, çimento fabrikaları, nükleer santrallerle yaşanamaz hale getirdiğiniz bu güzel ülke için çevre davalarının,

*Kan gölü içerisinde bıraktığınız Kürt halkının,

*Mağdurların, dezavantajlıların, horlananların, ezilenlerin…”

Kısaca halkın Avukatlığı ile uğraştım.

PEKİ NASIL BİR BARO BAŞKANI OLURUM?

Esasen nasıl bir Avukatlık yapıyorsanız öyle baro başkanı olursunuz. Ben hep halkın Avukatlığını yaptım, baro da halkın avukatı olsun diye uğraşırım. Uğraşmak iyi de acaba başarabilir miyim? Bu işler önceden belli olmaz ama siz yinede beni seçin baktınız beceremiyorum bir el atarsınız birlikte hakkından geliriz. Daha da mı olmadı geri çağırırsınız gelirim. Emin olun Sosyalistler bu konuda çok ilkeli olur. Vermediniz mi oy ?

Bizim grupta güzel bir teselli deyimi vardır; “Çağdaşın oyu sayılmaz tartılır” diye. Yani biz alacağımız her oyu mutluluk ve onurla tartacağız geleneğimiz gereği, kazan veya kaybet ağır bir sorumluluktur bu. Kaç kişi olursak olalım hissedilen güven ve zor zamanların yoldaşlığı çok kıymetli. Ama istiyorum ki bu sefer bir de sayalım ve saydıralım; hem oyumuzu hem mesleğimizi, hem dosta hem düşmana.

Herkesi sevgiyle selamlıyorum.

Selçuk KOZAĞAÇLI

Avukat

Çağdaş Avukatlar Grubu

Ankara Barosu Başkan Adayı

1 Nolu F tipi Hapishane B1-2-41

KANDIRA/KOCAELİ