Askaros Deresi

Bir çoğunuzun hatırlayacağı Askaros Deresi diye bir Karadeniz şarkısı vardır. Cem Karaca’dan çokça dinlemişimdir. Ama Ebru Timtik onu bir başka güzel söyler bilir misiniz? Ebru Timtik bir avukat. Güzel de şiir okur… Bugün avukat arkadaşı Aytaç Ünsal ile ölüm orucunda.

Başta Ebru olmak üzere birçoğunu tanıyorum. Birçok etkinlikte fotoğraflarını çektim, şarkılar, türküler dinledim. O yüzden biraz da duygusal bir yazı olabilir.  

Onlar adaletsizliğin göbeğinden, adalet diye haykırıyorlar. Bu ülkenin büyük olayları olarak tarihe geçen birçok davada savunman oldular. Soma davasında, Ankara Katliamı davasında ve nicelerinde…

Zaman geldi müvekkillerinin hakları için ölüm orucuna yattılar.

Avukat Behiç Aşçı, F Tipi cezaevlerinde yaşanan tecrit ve izolasyon uygulamalarına son verilmesi amacıyla 5 Nisan 2006 Dünya Avukatlar Günü’nde başlattığı ölüm orucunun 293. gününde, “Adalet Bakanlığının, F tipi cezaevlerindeki koşulların düzeltilmesine yönelik adım atılması ve genelge uyarınca her hükümlünün sosyal alanlarda haftada 5 saat olan birlikte zaman geçirme süresinin 10 saate çıkarılması, daha sonra 20 saate çıkarılmasına ve daha başka açılımlar da olacak” sözüyle ölüm orucunu sonlandırmıştı.

Yıl 2020 oldu ve avukatlar şimdi de “adil yargılanma” hakkı isteğiyle ölüm orucundalar. Bu ülke İsnat edilen suçlarla gazete manşetleri olan birçok sözde dava gördü. Ergenekon davalarından Gezi direnişlerine kadar… Osman Kavala ve Gezi davası yıllarca sürdü. Suçlamaların saçmalığı gerçekmiş gibi basında manşet manşet yayımlandı. Aynı şey bugün Grup Yorum, ki İbrahim ve Helin yalnızca “Konserlerimiz yasaklanmasın” diyorlardı. Gencecik müzisyenler hayatlarını verdiler. Sorarım size bu adalet mi?

840 gün cezaevinde yatan Osman Kavala için inanılmaz suçlamalar yapıldı. Peki Kavala bir yıl yatıp ölüm orucuna başlasaydı ve ölseydi. Ne olacaktı? Öldükten sonra pardon mu denecekti?

Süreç nasıl işledi; Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) ve Halkın Hukuk Bürosu (HHB) başkan, yönetici ve üyelerinden 17 avukat 12 Eylül 2017 günü evleri ve büroları basılarak gözaltına alınmış, 9 gün gözaltında kaldıktan sonra tutuklanmış ve 7 ayrı şehirdeki cezaevlerine gönderilmişti. Tutuklu avukatların ilk duruşmaları bir yıl sonra, 10-14 Eylül 2018 tarihleri arasında İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Mahkeme heyeti, “Suç vasfının değişmiş olması, tutuklamanın tedbir olması, sanıkların avukat olması, tutuklulukta geçen süre ve AİHM içtihatları dikkate alınarak adli kontrol uygulamasıyla” tüm sanıkların tahliyesine karar verdi.

Ancak ertesi gün, tatil günü olmasına rağmen savcılığın itirazı ile aynı mahkeme heyeti, 12 avukat hakkında yeniden yakalama kararı çıkardı. Avukatlardan Ahmet Mandacı, Aycan Çiçek, Aytaç Ünsal, Behiç Aşçı, Engin Gökoğlu ve Selçuk Kozağaçlı tutuklandı.

20 Mart 2019’da görülen 6’sı tutuklu 20 avukatın yargılandığı karar duruşmasında 18 avukata 3 yıl 1 ay 15 gün ile 18 yıl 9 ay arasında toplam 159 yıl hapis cezası verildi. Dosya şu an Yargıtay aşamasında.

Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) ve Halkın Hukuk Bürosu (HHB) avukatlarından Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal 3 Şubat’ta başlattıkları açlık grevlerini, 5 Nisan Avukatlar Günü’nde ölüm orucuna çevirdiler. Avukatlar, “adil yargılanma” talep ediyor. Bugün itibariyle Silivri 9 No’lu Cezaevinde bulunan Ebru Timtik bu satırları okuduğunuzda ölüm orucunun 155, Burhaniye T Tipi Cezaevinde kalan Aytaç Ünsal 124. gününde… Her ikisi de hayat dolu ve hepimiz gibi yaşamayı seviyorlar. Aytaç’ın annesi emekli hakim ve eşi Didem Baydar Ünsal da avukat. Ebru’nun kardeşi Barkın da bir avukat ve o da hapishanede. Birçok avukat adil yargılanmayı bekliyor…

Ebru cezaevinden şöyle sesleniyor;

“Bu sadece bizimle ilgili bir mesele değil. Evet, simgesel olarak biz kendimiz için, müvekkillerimiz için adalet istiyoruz ama asıl mesele toplumda adil yargılanmanın olmaması. Biz tutukluyuz, elimiz kolumuz bağlı ama buna rağmen direniyoruz. Hiçbir yolumuz kalmadı, kendimizi ölüm orucuna yatırdık. Siz bir yol bulabilirsiniz, sadece hareketlenin istiyoruz. Diyor ya ozan, ‘Can için yalvarmam sana, mazlumlar bana darılır.’ Biz adil yargılanmak istiyoruz, bunu sadece kendimiz için değil, bütün halkımız için istiyoruz.”

Adaletsizliğe, haksızlığa ve vicdansızlığa karşı çıkanlar, Ebru ve Aytaç’ın seslerine ses vermeliyiz. Ölüm oruçlarına karşı olabiliriz ama onlar ölüyorlar ve arkaları gelecek.

Hallac-ı Mansur “Cehennem acı çektiğimiz yer değil, acı çektiğimizi kimsenin duymadığı yerdir” diyordu. Ama biz duyuyoruz, duyuruyoruz. Sorumluları göreve çağırıyoruz. Adil yargılanma bir haktır. Sevgili Ebru ve Aytaç, inanıyorum ki sağduyu galip gelecek ve “adil yargılanma’ hakkı kazanılacak. Çıktığınızda, sen o güzel sesinle Askaros Deresi’ni söyleyecek, şiirler okuyacak ve türküler söyleyeceksin…

Kaynak: Evrensel Gazetesi