AYTEN ÖZTÜRK CEZAEVİNDEN YAZDI “Bana ‘hapislerde çürüyeceksin’ demişlerdi”

Ayten Öztürk “İşkencede 25 kilo verdim. Bedenimde 898 yara-iz tespit edildi. Beden yaralarım kapandı ama içimdeki yaralar bu adaletsizlik ortadan kalkmadan asla kapanmayacak. Sesime ses olun” diye yazdı.

Ayça Söylemez

İstanbul - BİA Haber Merkezi

01 Haziran 2021, Salı 11:09

“Yaşadığım adaletsizliği sizinle paylaşmak istiyorum. Öyle bir adaletsizlik ki,

6 gün değil

60 gün değil

tam 6 ay, 2 mevsim

sürdü sürüyor.”

 

Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle üç yıldır tutuklu yargılanan Ayten Öztürk, 10 Haziran 2021'de İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesinde görülecek duruşma öncesi bianet’e yazdı.

Silivri 1 Nolu Kapalı Cezaevinde tutuklu bulunan Öztürk, 6 ay boyunca işkence gördüğüne dair “Her gün kendini inkar etmeye zorlanan, iftiracılık yapması için elektirikle şoka uğratılan, bedeninin her yanı morartılan, diri diri tabutlara konulan, soğuk suyla dondurulan, cinselliği kendisine karşı kullanılan devrimci bir kadınım. İlk de değilim ama son olmak istiyorum” diye yazdı.

TIKLAYIN - “Kaldırımda linç izlemekten” yargılanıyor

Ne olmuştu?

Ayten Öztürk’ün İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılandığı davada savcı, 3 Ekim 2019’da verdiği mütalaasında, delil olarak Öztürk’ün mahalledeki bir linçi kenardan izlemesini göstermişti:

“Sanık Mesut Pekgöz'ün soruşturma sırasında yaptığı teşhislerde Ayten Öztürk'ü Okmeydanı Haklar ve Özgürlükler Derneğinde uyuşturucu ve kumar üzerine düzenlenen toplantıya katılan ve Selahaddin Cirit'in linç edildiği sırada linç eylemini izleyen kişi olarak teşhis ettiği…"

Öztürk hakkındaki delillerden bir diğeri de Okmeydanı Haklar ve Özgürlükler Derneğindeki bir toplantıya katılması:

“Sanık Burak Altundal'ın … beyanlarında Ayten Öztürk'ü dernek binasında gördüğü, telefonları dernekteki sepete bıraktıkları, orada görevli personelin telefonu bırakmalarını söylediği şeklinde beyanda bulunduğu…”

Öztürk bu gerekçelerle, Türk Ceza Kanunu’nun 82/1. maddesi uyarınca iki kez “kasten öldürme” suçlamasıyla yargılanıyor ve Terörle Mücadele Kanunu’nun 5/1. maddesi uyarınca hakkında iki kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor.

Hakkında “sahte pasaportla yakalandığı” suçlamasıyla açılan diğer dava da bu dosya ile birleştirildi.

Halkın Hukuk Bürosu, “Lübnan’dan kaçırılma” olayına dair şu açıklamayı yapmıştı:

“Ayten Öztürk’ün şu an yargılandığı dava 2008 yılında Okmeydanı’nda Selahaddin Cirit isimli bir kişinin linç edilmesi ve bunun sonucu hastanede ölmesine dayanıyor. On yıldan fazla bir zamandır devam eden bu davada daha önce hiç tutuklu bulunmuyordu.

“Öztürk, 8 Mart 2018’de Beyrut Havalimanı’nda gözaltına alındı. 5 gün boyunca burada tutuldu ve 13 Mart 2018’de Beyrut polisi tarafından Türkiye yetkililerine teslim edilmesi sırasında başına çuval geçirilerek bilinmeyen bir yere götürüldü. 6 ay boyunca bilinmeyen bu yerde ağır işkencelere tabi tutuldu. 6 aylık sürenin sonunda Öztürk, 28 Ağustos 2018’de Ankara Yapracık’ta bulunan bir tarlaya yanında iki valiz ve bir sırt çantasıyla birlikte bırakıldı. Tarlaya bırakılmasından birkaç dakika sonra Ankara TEM şube polisleri Öztürk’ü burada gözaltına aldı. 3 gün gözaltında kaldı ve 31 Ağustos 2018 tarihinde adliyeye sevk edildi, tutuklandı.”

Öztürk’ün bu işkenceye dair suç duyurusu için kovuşturmaya yer yok kararı verildi.

Daha önce tutuksuz yargılandığı dosyadan tutuklandı

Ayten Öztürk, mektubunda, “Yaşadıklarımı başkaları da yaşamasın diye konuşmaya devam edeceğim” dedi.

Mektubunda özetle şunları anlattı:

“Altı ay işkenceden sonra adaletsizlik devam etti. Üç yıldır tutukluyum. Hem de hakkımda tutuksuz yargılama kararı verilen bir dosyadan şimdi iki kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor .

“Her şey 8 Mart 2018'de Lübnan havaalanında gözaltına almakla başladı. Lübnan göçmenler Bürosu'nda 6 gün gözaltında kaldım. 13 Mart 2018'de Türk yetkililere yasadışı bir şekilde teslim edildim. Ellerim arkadan kelepçelenerek, gözlerim bantlandı, kafama çuval geçirildi ve uçağa bindirildim.

“Türkiye'deki bir işkencehaneye getirildim. Çırılçıplak soyuldum. Süngerli bir hücreye atıldım. Günlerce gözlerim, ellerim bağlı halde tutuldum. Bana işbirliği teklif edildi. Duvardaki halkalara bileklerimden astılar. Bedenimin her yanına dakikalarca elektrik verip ‘konuş’ diye bağırdılar. Her yerimde yanık izleri oluştu. Parmak uçlarıma elektrik bağladılar. Copla taciz ederken başkalarına nasıl tecavüz ettiklerini anlattılar. Orada işkence gören başkaları da vardı, tek kadın bendim. Havasız, susuz, güneşsiz, kendilerinin ‘cehennemin dibi’ olarak tanımladıkları bir yerdi.

“Bana ‘Bizim arkamızda devlet var. Bize sonsuz yetki verildi. Bu devlet senin için uçak kaldırdı konuşmazsan buradan çıkamazsın’ diyorlardı. Morarmayan, şişmeyen, yanık izi olmayan yerim kalmadı. İzleri silmeye çalıştılar başaramadılar.

“Altı ayın sonunda istediklerini elde edemeyince ‘Seni adalete teslim edeceğiz, hapislerde çürüyeceksin’ deyip 28 Ağustos’ta beni bir araziye terk ettiler. Hemen ardından Ankara polisi beni hemen orada gözaltına aldı. Üç günlük gözaltıdan sonra tutuklandım. Yargılandığım davada iki ifade dışında somut herhangi bir delil yok. Daha önce bu dosyadan tutuksuz yargılanmama karar verilmişti zaten. Dosyada herhangi bir değişiklik olmadığı halde üç yıldır tutukluyum.”

Öztürk mektubunu, “Ben o işkencelerde 25 kilo verdim. Bedenimde 898 yara-iz tespit edildi. Beden yaralarım kapandı ama içimdeki yaralar bu adaletsizlik ortadan kalkmadan asla kapanmayacak. Sesime ses olun” diye bitirdi.