Bakkalcı: Sorunun Özü Açlık Grevine Neden Olan Koşullar

TİHV Genel Sekreteri Bakkalcı, bir insan hakları savunucusu ve hekim olarak açlık grevlerini kabul etmesinin mümkün olmadığını, ancak insanların kendilerini bu yola sokmalarına neden olan koşulların sorgulanması gerektiği görüşünde.

22 Ekim 2012

Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Genel Sekreteri Metin Bakkalcı, 41. gününe giren açlık grevleriyle ilgili olarak bianet'e yaptığı değerlendirmede bir insan, insan hakları savunucusu ve hekim olarak insan bedenine doğrudan zarar veren bir eylemi kabul etmesinin mümkün olmadığını ifade ediyor.

Ancak Bakkalcı'nın "ama"sı var:

"Hepimizin tanıklığında insanlar doğrudan kendi varlıklarına zarar verici eylemde bulunuyor. Bu noktada açlık grevleri hepimizi doğrudan ilgilendiren bir süreçtir. Sorunun özü açlık grevi doğru mu yanlış mı tartışması değil. Demek ki öyle bir ortam söz konusu ki, bir insan kendini ifade etmeye yönelik olarak tüm alanların kapatıldığını hissediyor ve kendini ifade etme aracı olarak kendi bedenine zarar vererek bir çığlık atıyor."

PKK lideri Abdullah Öcalan'ın tecridinin son bulması ve anadil üzerindeki engellerin kaldırılmasını talebiyle cezaevlerinde 63 kişinin 12 Eylül'de başlattığı açlık grevindekilerin sayısı 58 cezaevinde 615 kişiye ulaştı.

"Açlık grevleri hepimizi ilgilendiriyor"

Bakkalcı, meselenin birilerinin açlık grevini kabul edip etmemesi olmadığını belirterek, insanların kendi bedenlerine bile bile doğrudan zarar vermelerine neden olan ortamın sorgulanması gerektiğini ifade etti.

"Bu noktada açlık grevleri hepimizi doğrudan ilgilendiren süreçtir. Çünkü kendisini ifade etme alanının kendi bedenine kadar daraltıldığı ortam, bizim de içinde yaşadığımız ortamdır."

"Bu ülkede insanların kendilerini ifade etme özgürlüklerinin ne kadar daraltıldığını yıllardan beri dozu artarak görüyoruz. Bu bakımdan açlık grevleri başta siyasi iktidar olmak üzere hepimizin sorumluluğudur."

"Tecrit işkencedir"

2005 sonrasında cezaevlerindeki nüfusun Türkiye tarihinde görülmedik ölçüde 55 binden 125 bine çıktığına dikkat çeken Bakkalcı, her geçen gün cezaevlerinde insan hakları ihlallerinin arttığını ifade ediyor.

"İnsan hakları ihlallerinin yoğunlaşmasında 19 Aralık 2000'de yapılan ve "Hayata Dönüş" adı verilen kabul edilemez operasyonun payı büyük."

"O dönemden itibaren izolasyona, insansızlaştırmaya dayalı F tipi adı altındaki cezaevlerine nakiller başlamıştı. Bu gün itibariyle Türkiye'deki 377 cezaevinin büyük çoğunluğunda izolasyona dayalı uygulamalar var."

"İzolasyon ve tecrit tüm uluslararası belgelerde işkence ve kötü muamele olarak nitelenir ve işkenceyle kötü muameleyi hepimizin tanıklığında 2000'den beri yaşıyoruz. Bugün bu daha da yoğunlaştı."

"Bugünkü açlık grevi çığlığı taleplerinin de önemli bir tanesi, işkence olarak kabul edilen tecrit uygulamasının ortadan kaldırılması. Bu tüm cezaevleri için geçerli."

"Özel olarak Öcalan'ın kaldığı İmralı Cezaevi'ndeki uygulama sadece son 14 ayı kapsayan bir tecrit uygulaması değil; 13 yıldır hepimizin tanıklığında izolasyon ve tecrit uygulaması yürütülüyor."

"İnsan hakları müzakere edilemez. İnsanlık tarihi binlerce yıllık acılarının sonucunda mutabakat oluşturmuştur ve insan hakları evrensel bildirgeleri bunlara dayalı olarak gelişmiştir."

"Bunların özünde her insanın kendini her düzeyde ifade edebilme hakkını güvence altına almak vardır. Müzakere sürecinin ötesinde uzlaşılmış bir alandır. İnsan kendini her dilde her ortamda her şekilde ifade etme hakkına sahiptir."

"İktidar suç işliyor"

Bakkalcı, açlık grevinin Kürt meselesi olarak anılan sorunun tahammül edilemez boyuta geldiğinin göstergesi olduğunu ifade ederek, 41. gün itibariyle artık kritik sürece girildiğine dikkat çekti.

"Hepimiz bir insanlık sınavından geçiyoruz. Bu çığlık birilerinin çığlığı olmaktan öte, bu ülkenin gerçekliği ve hepimizin meselesidir. Dolayısıyla bu derin suskunluğu kabul edebilmek, kayıtsızlığı kabul edebilmek mümkün değildir."

"Tüm bunlar başta siyasi iktidarın sorumluluğudur. Çünkü iktidar uygulama noktasında bizim yetki verdiğimiz organdır. Biz siyasi iktidara insan haklarının korunması ve geliştirilmesi görevini verdik. Bu görevi yerine getirmemekle suç işlemektedirler."

"Bir saatte çözülür"

"Sonuç olarak insan sosyal bir varlık ve çeşitli şeylerden etkilenerek mevcut cezaevi koşullarında kendisini ifade etmenin bir yolu olarak açlık grevine giriyorlar. Bunu bizim kabul etmemizin ya da etmemizin ötesinde bir durum. Birileri özgür iradesiyle böyle bir eylem yapıyor."

"Bu insanların neyden ne kadar etkilendikleri konusunda bilgi sahibi değilim. Fakat avukatları da bilgi sahibi değiller. Çünkü sağlıklı bilgilenme olanağı yok."

"Derhal kapıların iletişime açılması gerekiyor. Bir saatte bu iş çözülebilir. Çok acılar yaşandı. Umarım devlet inadında ısrar etmez. İktidarın kişisel tercihlerinin ötesinde bu meselenin önünü açması gerekir." (EKN)

Kaynak: BİANET