Bu infaz indirimi değil yeni tutuklulara yer açmak için eşitsiz aftır

Avukat Ergin Cinmen, Mahsuni Karaman ve Prof. Dr. Köksal Bayraktar, HDP milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu ve THİV Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı yeni infaz düzenlemesini Kronos’a değerlendirdi.

EYLEM YILMAZ

1 Nisan 2020

Kamuoyunun merakla beklediği infaz düzenlemesine ilişkin kanun teklifi dün Meclis Başkanlığı’na sunuldu. Terör suçları, cinsel suçlar, uyuşturucu madde ticareti, kasten adam öldürme, kadına karşı şiddet suçları düzenleme dışında tutuldu. 

Yaklaşık bir yıldır üzerinde çalışılan yeni infaz düzenlemesi SARS-Cov-2 adı verilen yeni tip koronavirüsün neden olduğu COVİD-19 salgını nedeniyle yeniden gündeme alınarak, tamamlandı. AKP ve MHP tarafından hazırlanan yeni infaz düzenlemesinin Meclis Başkanlığı'na sunulmasının ardından basın açıklaması yapan AKP Grup Başkanvekili Cahit Özkan paketin ayrıntılarını açıkladı. Özkan; “Terör suçları, cinsel suçlar, kadına karşı şiddet, kasten adam öldürme ve uyuşturucu madde ticareti suçu hariç olmak üzere, diğer suçlar bakımından kalıcı infaz oranı 1/2 olarak düzenlenmiştir” diye konuştu. Düzenlemede bazı hükümlülerin cezalarının ev hapsine çevrilmesinin de yer aldığını belirten Özkan; “65 yaşını dolduran yaşlılar, 0-6 yaş yaş arasında çocuğu olan hükümlülerin konuttan infazını mümkün hale getiriyoruz” dedi. Düzenlemeden konutta cezaya geçenlerle birlikte 90 bin kişi yararlanacak. 

Salı günü Meclis’te oylanması beklenen düzenlemenin kamuoyunun beklentilerini karşılayıp karşılamadığı yeniden tartışma konusu oldu. Diğer yandan tutuklu yargılamalara ilişkin her hangi bir öneri sunulmaması da eleştirilere neden oluyor.  

Avukat Ergin Cinmen, Mahsuni Karaman ve Prof. Dr. Köksal Bayraktar, HDP milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu ve TİHV Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı yeni infaz düzenlemesini Kronos’a değerlendirdi. 

“BU İNFAZ İNDİRİMİ DEĞİL AFTIR” 

Avukat Ergin Cinmen, düzenlemeyi af olarak değerlendiriyor: “Her zaman olduğu gibi af manasına gelen bir infaz değişikliği yapmıştır. Buna kısaca af diyelim. Bütün ülke hukuklarında, bizde de öyle, teoride bu infaz indirimi veya affın bir politikası vardır. Bu politika, cezaevinde hükümleri kesinleşmiş olanların durumlarının iyileştirilmesini amaçlar. Af veya indirim ancak bu durumda söz konusu olabilir. Örneğin; kişiye 30 yıl hapis cezası verilmiştir ama cezaevindeki durumu incelenir ve kişinin artık topluma dönmeye hazır olduğu düşünüldüğünde salıverilir. Bu bir infaz indirimidir. Bu şekilde yapılması gerekir. Fakat bizde her zaman olduğu gibi –1965 affı dışında– cezaevlerinin doluluğu nedeniyle salıverme düzenlemesi yapılmıştır. Bu özünde infaz indirimi değil, salıvermedir. Yeniden gelecek olan tutuklulara daha sonra hükümlülere yer açmak için yapılan bir salıverme faaliyetidir. Bunun ne infaz hukukuyla, ne de kısaca anlattığım gibi erken salıvermenin felsefesiyle bir alakası yoktur.” 

1999 yılında çıkarılan kamuoyunda “Rahşan affı” olarak bilinen affı hatırlatan Cinmen; “Bizim sistemimiz sosyoekonomik açıdan suç ve suçlu üreten bir sistemdir. Bu kadar gelir farklılığı olan bir ülkede zaten doğru dürüst bir toplumsal, sosyal düzen söz konusu olmaz. Bunun da neticesi suç ve suçlu olarak bize yansır. Bu şekilde tekrar cezaevlerinin dolması sağlanacaktır. Bu konuda araştırmada yapılmıştır. Mesela “Rahşan affı” dediğimiz 1999’da çıkarılan af. O zaman da cezaevleri doluydu, insanlar balık istifi şeklinde yatıyordu, yeni geleceklere yer yoktu. Bu nedenle aynı bugünkü gibi bir düzenleme yapılarak cezaevleri boşaltıldı. Sonunda hatırladığım kadarıyla çıkanların yüzde 25 civarı bir müddet sonra yeniden cezaevine döndü. Çünkü dışarıya hazır değillerdi, ekonomik durumları çok kötüydü. Şimdi yine aynısı olacaktır, ama bu sefer vicdanları tırmalayacak şekilde olacaktır” diyor. 

“ALAATİN ÇAKICI ÇIKACAK, ALTAN, KAVALA, DEMİRTAŞ KALACAK” 

Düzenlemeden 90 bin kişinin yaralanmasının ise özellikle ayarlandığını söyleyen Ergin Cinmen, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin cezaevinde Alaattin Çakıcı ile yaptığı görüşmeye dikkat çekiyor, düzenlemenin koronavirüs salgınıyla ilgisinin olmadığını belirtiyor: “90 bin olarak ayarlandığını düşünüyorum. Çünkü bu af, Devlet Bahçeli’nin kayda almaktan hiç çekinmediği Alaattin Çakıcı ile görüşmesinden sonra gündeme getirmesiyle ortaya çıktı. Sonuç olarak Alaattin Çakıcı ve onun arkadaşları dışarıya çıkacak, ama Ahmet Altan, Osman Kavala içeride kalmaya devam edecek. Ahmet Altan sadece üç yazısı nedeniyle hapistedir. Bu insanların hiçbirinin evinde bir tırnak çakısı dahi bulunmamıştır. Şiddetle alakası olmayan insanlardır. Halkın oylarıyla seçilmiş olan Selahattin Demirtaş ve bütün Güneydoğu’daki belediye başkanları yine içeride kalacaktır. Mafya, hırsızlar, ihaleye fesat karıştıranlar; bu toplumun ne kadar gangı, toplum atığı varsa bütün bunların hepsi tekrar içeriye girmek üzere dışarıya çıkarılacaktır. 90 bin kişinin çıkacak olmasının koronavirüs (COVID19) salgınıyla da hiçbir alakası yok. Tekrar söylüyorum; bunun afla, infaz değişikliğiyle bir alakası yoktur. Bu sadece içeride yer açmak için yapılmış olan bir tasarruftur.” 

“AYM, SİYASİ TUTUKLULARI DA DÜZENLEMEYE DAHİL EDECEKTİR” 

Ergin Cinmen’e düzenlemede tutuklu yargılamalarla ilgili her hangi bir başlık yer almadığını ancak 65 yaş ve üstü ile 0-6 yaş çocukların cezalarını evlerinde geçirilmesinin öngörüldüğünü hatırlatarak, Bu şekliyle örneğin Ahmet Altan, Osman Kavala gibi isimlerin, gazetecilerin tutuklu yargılanmaları halinin evde geçirilmesinin söz konusu olup olmayacağını soruyoruz. Cinmen Anayasa Mahkemesi’ni (AYM) işaret ediyor: 

“Belki şöyle olabilir; bu tip işlemler sadece infaz yani hükmün kesinleşmesi halinde söz konusudur. Ancak yargıçların hükümlülerle ilgili çıkmış olan bu düzenlemeyi tahliyeler çerçevesinde tutuklulara da yansıtması gerekir. Bu tabi ki AYM’ne gidecektir. Şu anda çok ham ve özeti üzerine konuşuyoruz. AYM’ne gittiği takdirde “örgüte üye olmamakla birlikte örgüte yardım etmek” dediğimiz suçu da bu düzenleme içerisine koyarak bu maddeyi af kapsamına sokacaktır.” 

“ESAS MAĞDURİYETLER GİDERİLMEDİ” 

Üç yılı aşkın süredir Edirne Cezaevinde tutuklu yargılanması süren HDP’nin eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın avukatı Mahsuni Karaman’la düzenlemenin ayrıntıları konuşmayı sürdürüyoruz. Tutuklu yargılamalar konusunda; “Tutuklulukla ilgili bir düzenlemenin infaz yasasında yeri yok. Tutuklu yargılamalarla ilgili bir düzenleme yapılacaksa bu  ceza muhakemeleri kanununda yapılır. Genel eğilimle asıl olan tutuksuz yargılamadır ve mevcut tutukluların, koşullara uygun olanların, tutukluluk hallerini kaldırıyoruz yerine adli kontrol kararı veriyoruz denilebilir. Elektronik kelepçe takılır, evde belirli bir alanın dışına çıkmayacak bir şekilde tutulur. Akla gelen ilk adli kontrol tedbiri yurt dışı yasağı ve ev hapsidir. Şimdi zaten hiçbirimiz yurt dışına çıkamıyoruz ve evlerimizdeyiz. Dolayısıyla bu koşullarda tutukluluk durumlarına son verilebilir” diyor. 

Avukat Karaman da Ergin Cinmen gibi “esas mağduriyetlerin” giderilmediği görüşünde: “Türkiye, son yıllarda gerçekten olağanüstü bir dönemden geçti. Kürtler açısından siyasal duruma baktığınızda zaten hep olağanüstü bir durum var, ama darbe girişiminden sonra gerçekleşen cadı avı bütün toplum kesimlerini aldı ve yargısal bir linçten geçirdi. Dolayısıyla burada “örgüt üyesi olmak”, “örgüt adına suç işlemek”, “örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek” gibi suçlar açısından tartışmalı mahkûmiyet kararları var. Bunlardan mahkûm olanların sayısı binleri buluyor. Bunun üzerine bir de terörle mücadele kanunundaki propaganda suçunu eklerseniz 10 binlerce insan şiddete bulaşmadığı halde sübjektif kıstaslarla ve siyasetin algısına göre mahkûmiyet kararı almış. Bir tarafta Bank Asya’ya para yatırmış, bir tarafta Demokratik Toplum Kongresi’nin iki toplantısına katılmış diye örgüt üyeliğinden mahkûm olan insanlar var. Bu insanlara bir çözüm bulunması lazım. Bu insanların esaslı çözümü infaz yasasına bile kalmamalıydı. Yargı bunu düzeltmeliydi. Maalesef yapılmadı. Son noktada pandemiyle birlikte olağanüstü koşullar geldi. Hiç değilse infazda bir şekilde telafi edilebilir; bu mağduriyetler kısmen de olsa giderilebilir. Esas mağduriyet giderimi bu hükümlerin ortadan kalkmasıdır. Maalesef bunun koşulları yok. Şu aşamada bunlara sıcak bakılmıyor…” 

“TÜRKİYE’DE TUTUKLULUK KAPALI BİR KUTU” 

İş insanı Osman Kavala’nın avukatı Prof. Dr. Köksal Bayraktar’la devam ediyoruz. Prof. Dr. Bayraktar, düzenlemede tutukluluğa ilişkin bir maddenin olmamasını eleştirerek birinci yargı paketini hatırlatıyor: “İçinde bulunduğumuz olağanüstü dönemlerde infaz yasasının değiştirilmesinde, düzeltilmesinde büyük yarar var. Cezaevlerinde şu an nasıldır hiç bilmiyoruz. Adalet Bakanı kapalı bir kutu haline getirdi. Orası bir hastane temizliğinde midir, değil midir bunu bile bilemiyoruz. Ne şartlar altında yaşıyorlar bilmiyoruz. Bu şart içerisinde bu kanun tasarısı uygundur. Ancak benim söyleyeceğim başka bir şey var. Tutuklukların da gözden geçirilmesi gerekirdi. Aynı imkânların onlara da sağlanması gerekirdi. Yalnız Osman Kavala değil, mesela dört yıldır tutuklu gazeteci bir müvekkilim var. Türkiye’de tutukluluk kapalı bir kutu. İnfaz yasasının yeniden düzenlenmesini tabi ki sevinçle karşılıyorum ama tutuklularla ilgili suskun kalmalarını da katiyen kabul edemiyorum. Son derece yanlıştır. Denetimli serbestlik 3 yıla çıkarılıyor. Bunu mahkûm için sağlıyorsunuz ama tutuklu için sağlamıyorsunuz. Oysa birinci yargı paketinde o da var. Yürürlüğe girmiş yargı paketinde ağır cezalık suçlarda dahi tutukluluk süresi iki yılı geçemez diye hüküm var. Özetle, tutukluluğun öngörülmemiş olması çok büyük bir eksikliktir.” 

“90 BİN KİŞİNİN TAHLİYESİ OLUMLU AMA YETERLİ DEĞİL” 

TİHV Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı; “90 bin kişinin tahliye olacak olması bir olumluluk” diyor ama yeterli olmadığı görüşünde: “Cezaevleri kapasitenin çok üzerinde bir nüfus barındırıyordu, bu nedenle biraz rahatlama olacaktır. Ancak yine de yeterli değil. Koşullar itibariyle riskli olduğunu biliyoruz. Cezaevleri öncelikle sağlık sorunları olanlar için çok ciddi boyutta riskler içeriyor. Bunun değerlendirilmesi gerekiyor. Bunun da ötesinde kapsam dışında bırakılanlar da dâhil kim ne suç işlemiş olursa olsun cezaevlerinin sağlıklı ortamlar haline getirilmesi gerekiyor. Enfeksiyonun yayılımına ilişkin olarak önlemlerin alınması gerekiyor. Temizlik malzemelerinin başta alacak imkânı olmayanlar olmak üzere ücretsiz sağlanması gerekiyor.  Beslenmenin uygun hale getirilmesi, havalandırma koşullarının iyileştirilmesi gerekiyor. Bunlar her ne suç işlemiş olursa olsun ayrımsız herkes için uygulanmalıdır. Bir de bu yönde bir düzenlemeye ihtiyaç var. Bu yaşam hakkının gereğidir.” 

“İKTİDAR BU İŞİ BİLMYENLERİN GÖZÜNÜ BOYUYOR”

HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu; “İktidar, bu işi bilmeyenlerin gözünü boyuyor” diyor. “En büyük dramlar tutuklu yargılamalardan kaynaklanıyor” diyen Gergerlioğlu 0-6 yaşında çocuğu olanların ve 65 yaş ve üzerindeki yaşlıların cezalarını konutta tamamlamalarına ilişkin; “Siyasi ve adli olarak bir belirtmeleridir. Siyasiyi kapsayıp kapsamadığı konusunda niye bir netlik getirilmiyor? Tepkilerden korkulduğu için netleştirmediklerini düşünüyorum. Bu nedenle ucu açık bırakıyorlar” görüşünde.  

Düzenlemeyle ilgili sorularımızı yanıtlayan Ömer Faruk Gergerlioğlu şöyle konuştu: “Asıl büyük dramlar bu tutuklu yargılamalardan kaynaklanıyor. Bu düzenleme beklentiyi karşılamamış durumdadır. Hasta mahpuslar, Ahmet Altan gibi isimler bu düzenlemeye katılmıyor. Çünkü siyasi mahpus oluyorlar. Düzenlemenin kamuoyunun beklentisini karşılayabilmesi için siyasi, terörist diye adlandırılan düşünce suçlarını, bir sürü anne ve çocuğu, tutuklu askeri öğrencilerin hepsinin tetkik edilmesi gerekirdi. Koronavirüs dolayısıyla tutuksuz yargılamaya geçilmesi gerekirdi. Evde hapis, elektronik kelepçe gibi uygulamalar getirilebilirdi. Bu yapılmamış. Bu açıdan eleştirilecek bir düzenlemedir. Tutuklu anne-babalar var. Bu nedenle şu an hiçbir şeyle alakası olmayan çocuklar, dedeler, nineler mağdur oluyor. Benim en büyük beklentim bu yönde bir düzenleme yapılmasıydı ama olmadı. Bu çok büyük bir yaradır…” 

Kaynak: Kronos37