"Burada yeni bir şey korona damgalı ultra tecrite devam. İdare artık dilekçelerimize sözlü ve yazılı cevap bile vermiyor. "

“Yolladığın kitapları almadım. Ancak Korona günlüklerini Songül’ler bana dışardan yolladı. Daha doğrusu dergiden Özlem’di sanırım. Ama özgürlüğün sesini alamadım.”

Ergül Çiçekler 1 No’lu F-TİPİ HAPİSHANE  C-90

PTT Cezaevi Şubesi - Kocaeli

***     

Merhabalar.

            Uzun bir aradan sonra sizden bir kart alabildim. Anlaşılan o ki yazdıklarınız bana ulaşmamış, benim yazdıklarım da sizlere.

            Engels İngiltere’de, Marx’da Fransa’dayken mektuplar, postalar yolda kayboluyor. Özellikle paketlerdeki pudingler. Engels bu durumu “posta fareleriyle” açıklıyor. O gün bugündür işte bu postaneleri mesken tutmuş fareler başa bela olup duruyor. Mektuplarımızı kemirmek özel tabiler sanırım.

            Yolladığın kitapları almadım. Ancak Korona günlüklerini Songül bana dışardan yolladı. Daha doğrusu dergiden Özlem’di sanırım. Ama özgürlüğün sesini alamadım. Korona günlerinde mapusluk iyi olmuş. Birçok arkadaşa son anda ulaşmış olmanın getirdiği bir sıkıntı olmuş ve zaman darlığı nedeniyle kısa yazabilmişler. Fakat bu hem koşullardan kaynaklı hem de çalışmanın genel niteliğini olumsuz etkilemediği için çok da göze batmıyor. Kitap güzel olmuş hepinizin tek tek ellerine, yüreklerine sağlık.

            Doktor Ayhan Kavak ile beraber yürüttüğünüz çalışma için şimdiden başarılar. Soruları aldım yanımda. Ancak aceleyle cevap vermeyip mart ayına kadar beklemeyi seçtim. Mart ayında senin adrese taahhütlü olarak yollayacağım. Şimdiden elinizde bilin.

            Burada yeni bir şey korona damgalı ultra tecrite devam. İdare artık dilekçelerimize sözlü ve yazılı cevap bile vermiyor. Sadece sayıma ve yemek dağıtımında gardiyanlarla karşılaşıyoruz. Onların da hiçbir şeyden haberleri olmuyor. Ne bize yollanan kitaplar bize veriliyor, ne de geldiklerinin haberini veriyorlar. Ortada böyle garip muhattapsızlık, bulanıklık benzeri bir durum var. Şaşırıyor muyuz? Elbette hayır. 2023’te aya gidecekler ya, bunlar gayet normal şeyler.

            Bildiğimiz bir konu, hani tutsak anneler ve “tutsak” çocukları adlı gerçeklik var. Bu konuda on öykülük bir çalışmaya başladım. Bir anne tanıyorum. Esra ve kızı Turna. Turnanın bana bir fotosunu yolluyor bende ona, ondan esinlenerek bir öykü yazıyorum. Esra arkadaş da bir öykü yazarak buna katılıyor. Tabi bu öyküler gerçekten naif olmalı. Sonuçta çocuklar için yazılıyor. Yani açıkçası havada sloganlar ve savaş baltaları uçuşturmadan. Soyutlama tarzı yazdım il üçünü, yavaş yavaş somuta giderim ama tam somut değil. Amacım bir de bu cepheden bu konuda duyarlılık yaratma yada duyarlılığı arttırma. Sana yazmamın nedenleri de, öncelik hocam senin bu konuda zaten ciddi çabaların ve emeğin var. Bu nedenle de öneri, fikir hatta katkılarına açığız. Harika olur. Yapacağımız şeye henüz tam karar veremedik, bu konuda da öneri topluyoruz. Açıkçası çocuklar için bir şey yapalım değil de ne yapabiliriz sorusuyla başladık.

            Ben dediğim gibi Mart ayında gene yazacağım. Öykü ve Tülin arkadaşlara dünyalar dolusu selamlar, sevgiler. Kendine çok iyi bak. Yanımızda kalan Ramazan Şevket Yılmaz’ın çok selamı var.

            Sevgilerimle. Ergül