DİYARA AĞIT
dokundun düşüme bir sis bulutu gibi
Munzur olup geldin aktın içime
ilk katreyi elinden içtim zamanın kasesinden
düşüne ortak, yoluna yoldaş kıldın
ahir zaman pirlerinin sofrasından rızıklandık
söze, saza buyur ettiler
yedi iklimden dört bucaktan çıkıp gelmişler
Musalara yoldaş, kırklar dağına sırdaş
yüklenmişler dünyanın sırrını
ezelle ezel, ahirle ahir.
ağaca fısıldamışlar.
suya okumuşlar,
taşa kazımışlar.
ateşte pişmişler.
güneş kadar yaş almış
o gök mavisi gözleriyle baktı pirlerin piri.
sanırsın zamanın başlangıcına bakardı
dile gelen gözleriydi
kulak kesilen kalpler
"yoktu oğul, yoktu kanadımız kuş olup uçalım
bir demirci Kawa'mız da yoktu kılıç yapıp kuşanalım.
Medya bir düştü
belki düşten de öte
pirimiz, yorgun dağlarımız kadar aksakallıydı
ve amaydı dünya kıyımıza
bizi bize yabancı kıldılar oğul,
şüphe ve korkuydu celladımız.
kendi ağacımıza kurt eylediler bizi
budur lanetimize sebep,
budur körlüğümüze, sağırlığımıza perde
sözümüzü yaktılar
kelamımızı dara çektiler
her taşa damladı körpe bebelerimizin kanı
her ağacımız kanadı kendi köküne
taş ağladı, dağ haykırdı.
aha bu Munzur kanlı gözyaşı akıttı.
şimdi korkarız kendimiz olmaktan
yitirdik oğul.
yitirdik Munzur olmayı
yüzümüz, sözümüz yabancı artık dağımıza.1
sonra gadim lisanıyla dile getirdi sazını
ilk ataları gibi çalıp söyledi
dağa ağıt yaktırdı,
taşa söz geçirdi
ağaca kök oldu.
kuşlar Munzurun semasında halaya tutuştu
körpe ceylanlar çıkıp kıyımıza geldiler
acıyı gördüm o an ceylan gözlerinde
ateşti yüreğim
gözyaşın Munzurdu şimdi
içtim seni Arjenya,
İçtim kana kana sevdamızı kendi yatağında
…
Ömer ÖZDURAK
T Tipi Hapishane Burhaniye
- 4 gösterim