24 Eylül 2012
Ülkemizde politikada gündem sıcaklığını korurken, konu başlıkları da ha bire değişime uğramaya devam ediyor. AKP iktidarının üst düzey sorumluları durmadan basına açıklama yapmaya devam ediyor. Sorunlar ise hepimizi yakından ilgilendiriyor. Fakat çözümsüzlük almış başını dörtnala gidiyor.
AKP iktidarı bugünlerde cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlü gazetecilere kafayı takmış durumda. Bugünlerde Erdoğan ve Arınç’ın açıklamaları basında yer bulmaya devam ediyor. Ayrıca Abdullah Gül’ünde açıklamaları her ikisinin söylediğiyle de örtüşüyor.
Bu açıklamalar da cezaevlerinde tutuklu ve hükümlü gazetecinin olmadığını, kendilerine gazeteciyim diyenlerin örgüt elemanı olduklarını, ideolojik yazdıklarını, basın kartı olmadıklarını,yazanlarında yandaş olduklarını dile getirdiler.
Basında elbette muhalif yazan kişiler olacaktır. Sistemden hoşnut olmayanlarda yazacaktır. Basın özgürlüğü ile ilgili geçmiş dönemlerde AKP “silaha, şiddete dönüşmeyen düşünceler, yazılar suç kapsamından çıkarılacak” diye söyledi.
Fakat günümüzde ise bunun böyle olmadığını geçmiş dönmemdeki iktidar partilerinin, koalisyon hükümetlerinin yaptığını bugün AKP fazlasıyla yapmaktadır.
Türkiye’de basın özgürlüğünden söz edemeyiz. Cezaevlerinde bulunan gazeteci sayısını küçümsememek gerekir. AKP iktidarının kendisi gibi düşünmeyeni demir parmaklıklar ardına atma düşüncesi vardır. Ötesi de vardır basın aracılığıyla ve teknolojinin olanaklarından faydalanarak “savcılar göreve” diyerek basın emekçilerini anında gözaltına aldırıp, demir parmaklıklar ardına konulmasını sağlayan bir düşüncenin devam ettiğini hepimiz görmekteyiz. Adalet denilen işleyişinde bağımsız olmadığını, dönemin iktidarına göre şekillendiği bir ülkede yaşıyoruz.
Erdoğan basında sözünü ettiği “dindar nesil” yetiştireceklerini söylerken, bir yanıyla da “dindar basın mensupları”gibi olun demeye getirdi. Dikkat ederseniz Ortadoğu şekillenirken, Türkiye’de de sistem içinde kalarak kendi düşüncelerini topluma dayatmaya çalışırken, bundan payını alanda devrimci yazarlardır. Şunun altını da çizmemiz gerekir. Türkiye’de Kürt basın emekçi arkadaşlarımızda paydan düşeni fazlasıyla almaya devam ediyorlar.
AKP iktidarı kendi yerini sağlamlaştırmaya çalışırken, muhalif çizgide gördüğü tüm gazetecilere, basın emekçilerine saldırılarını sürdürmeye devam ediyor. Açıktan da cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlü basın emekçilerini inkâr edebiliyor.
Basın kartımız olmasa da, haksızlıkları, düzenbazlıkları, zulümleri yazmaya devam edeceğiz. Biz yazılarımızdan para almıyoruz. Hepimiz gönüllüyüz. Alın size örgüt propagandası.
Şunu da unutturmayalım yeri gelmişken? Türkiye’de katledilen basın emekçileri vardır. Hiçbirinin katili, emri vereni ortaya çıkarılmadı. Oysa onları koruyan derin devlettir. Musa Anter’i, Metin Göktepe’yi, Hırant Dink’i ve adlarını yazamadığım nice basın emekçileri açıktan katledildiler.
Sorum şu? Dünden günümüze kadar gelen zaman içinde katledilen basın emekçilerini yok sayabilir misiniz? Bir gün gelir katledilmedi de dersiniz bundan hiç kuşkum yok…
Basın emekçilerini cezaevlerine göndermekle sorunu çözemezsiniz. Biz basın emekçileri yazılarımızı zor koşullar altında olsak ta yazmaya devam edeceğiz.
Hüseyin Habip Taşkın
KAYNAKÇA: HÜSEYİN HABİP TAŞKIN
- 4 gösterim