Cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri çığ gibi büyürken, sağlık durumu gün geçtikçe daha kritikleşen, yüzün üzerinde hasta tutuklu tedavi bekliyor. İnsan Hakları Derneği (İHD)’nin verilerine göre Türkiye’de 309 hasta tutuklu ve hükümlü var. İnsan hakları savunucuları ve avukatlara göre bu tablo ancak, “umursamazlık”, “keyfiyet”, “intikam” ile açıklanabilir. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer döneminde bir bölümü ölüm orucu nedeniyle wernicke – korsakof hastası 259 hükümlü serbest kalırken, Abdullah Gül döneminde serbest bırakılan 26 hasta hükümlüden sadece Güler Zere siyasi nedenlerle cezaevindeydi.
Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST) Başkanı Zafer Kıraç hasta tutukluların serbest bırakılması ve tedavi şartlarının sağlanmasının cezaevi yönetimlerinin insafına bırakıldığını savunuyor. Kıraç, hapishanedekilerin yaşam değerinin olmadığı yönündeki bakışın hakim olduğunu söyleyen Kıraç, “Bu bakış açısı sadece siyasi değil adli tutuklular için de geçerli” dedi.
Hasta tutukluların cumhurbaşkanından af istemek gibi onur kırıcı bir mekanizmanın içine sokulmak istendiğine dikkat çeken Kıraç, “Türkiye uluslararası sözleşmelere ve Avrupa Birliği Cezaevi kurallarına taraf. Bu yasalarda, ‘cezaevinde kendine bakamaz durumdaki kişilerin cezaları ertelenir’ deniliyor. Hasta mahpus belli sürelerde sağlık kontrollerinden geçer, bir iyileşme durumu varsa tekrar cezaevine alınır. Her bir olayda cumhurbaşkanının ne diyeceğini, Adli Tıp’ta aylarca süren ve neredeyse işkenceye dönüşen raporların beklenmesine gerek olmadan Türkiye’nin bu sitemi işletmesi gerekiyor” diye konuştu.
4. PAKET EKSİK VE AYRIMCI
Mecliste onaylanan 4. Yargı Paketi’nde hasta tutuklularla ilgili düzenlemenin eksik ve ayrımcı olduğunu vurgulayan Kıraç şöyle dedi: “Pakette hasta mahpusların serbest bırakılmasına ilişkin maddede, ‘terör’ suçundan dolayı içeride olanlarla ‘toplum için tehlike oluşturabilecek’ mahpusların bu haktan yararlanmasına izin verilmiyor. Oysa burada sadece bilimsel veri hakim olmalı. Doktorların verdiği rapor, bu insanların içeride olmaması gerektiğini söylüyorsa, hiç tartışmasız cezası ertelenmeli. Eğer 4. Yargı Paketi bu haliyle çıkarsa ayrımcılığa neden olacaktır. Devletin verdiği rakamlara göre 318 ağır hasta mahpus var. Biz bu maddeden hepsinin yararlanmasını bekliyoruz.”
8 YILDA 1625 KİŞİ ÖLDÜ
Adalet Bakanı Sadullah Ergin, CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün 9 Temmuz 2012 tarihli yazılı soru önergesine, 18 Temmuz 2012 tarihli yanıtında, 2002’den beri 109 tutuklunun cezaevlerinde yaşamını yitirdiğini söylemişti. Ergin’in verdiği bilgiye göre; 2002 yılında 89, 2003’de 163, 2004’de 54, 2005’de 59, 2006’da 157, 2007’de 176, 2008’de 211, 2009’da 196, 2010’da 252, 2011’de ise 268 tutuklu cezaevinde öldü.
SEZER : 259 GÜL: 26
BDP Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın sağlık sorunlarından dolayı Cumhurbaşkanı affıyla serbest kalan mahkumlara ilişkin yazılı soru önergesini de 21 Aralık 2012’de yanıtlayan Ergin’in verdiği bilgiye göre, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, yedi yıllık görevi boyunca 259 hükümlüyü serbest bıraktı. Sezer affı nedeniyle serbest kalanlar arasında ölüm orucu nedeniyle wernicke – korsakof hastası olan siyasi hükümlüler de vardı. Sezer affıyla 2000’de 12, 2001’de 15, 2002’de 93, 2003’te 123, 2004’te 9, 2005’te 5, 2006’da ise 2 hükümlü serbest kaldı.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ’ün döneminde serbest bırakılan 26 hasta hükümlü arasında sadece Güler Zere siyasi nedenlerle cezaevindeydi. Zere serbest bırakıldıktan beş ay sonra yaşamını yitirdi.
KİM NE DEDİ?
‘DEVLET ÖNCE GÜVENLİK SONRA İNSAN DİYOR’
İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan: Devlet bu konuda önce güvenlik, sonra insan diyor. Mahpusları tehlikeli olarak görüyor. F Tipi cezaevine geçişle birlikte cezaevlerinde bir çürütme politikası uygulanıyor. İnsanlar F Tipi koşulları nedeniyle sık sık hasta oluyor ya da hastalıkları ağırlaşıyor. Adli Tıp Kurumu hükümetin etkisinde kaldığından dolayı bu duruma seyirci kalıyor. Cezaevlerine hastane yapacağız dediler şimdide doktor bulamıyorlar niye bulamıyorlar, Sağlık Bakanlığı’ndaki doktor daha yüksek maaş alıyor çünkü. En son aile hekimliğine bağladılar. Aile hekimi pratisyen doktordur. Aile hekimliği de hastaneye sevk ediyor.
RİNG ARACIYLA KEMOTERAPİYE
İHD Cezaevi Komisyonu üyesi Sevim Kalman: Kanser hastası birçok tutuklu veya hükümlü olmasına rağmen ne yazık ki hapishanede kalabilir raporu verilebiliyor. Kanser hastası, hapishanenin revirinde nasıl tedavi edilebilinir. Kaldı ki kemoterapiye ambulans ile götürülmeleri gerekirken, çoğu zaman ring aracıyla götürüldüklerini biliyoruz. Dışarıdayken sağlık sorunları olan tutsakların, cezaevi koşulları nedeniyle sağlık sorunları daha da ciddileşebiliyor. Devlet, bu insanların tedavilerini yapmakla yükümlü. En son Abdullah Akçay örneği var. 17 yaşındaki bu insan Okmeydanı Hastanesi’nde hijyenle alakası olmayan bir odada kan kanseri nedeniyle yaşamını yitirdi. Yasaların yerine getirilmemesi nedenini tamamen keyfi olarak görüyorum.
‘İNTİKAM ALINIYOR’
TİHV Başkanı Şebnem Korur Fincancı: İdarenin işleyişindeki aksaklıklar hasta tutukluların salıverilmesini geciktirebiliyor. Bürokrasi çok ağır çalışıyor. Ancak burada yalnızca bu işleyişteki hantallık değil etkili olan. Bunun yanı sıra bir ek cezalandırma, bir intikam alma davranışının da bireysel olarak yaygın davranışlar olduğunu gözlüyoruz.
DÖRT AYRI MERCİ VAR
Avukat Ergin Cinmen: Hasta tutuklular ile ilgili dört ayrı karar merci var. Rapor üzerine ilgili merciin vereceği karar, bu olmazsa Cumhurbaşkanı, bu da olmazsa Anayasa Mahkemesi, o da olmadı AİHM. Tüm bunlara rağmen sonuç alınamıyorsa insanlar bile bile ölüme gönderiliyorsa söyleyecek bir şey kalmıyor. O ülkedeki yargıçların, karar verecek olan mercilerin umursamazlığı veya o kişi siyasi tutuklu veya hükümlü ise karar verecek mercilerin siyasi görüşleri hasta tutukluların serbest bırakılmasını engelleyebiliyor. Bu kuralları uygularken çok duyarsızsanız, bir yargıç olarak mesleki ciddi bir deformasyon yaşıyorsa bu tür sorunlar çıkıyor. Bunları önlemek mümkün değil, önemli olan yasanın uygulamaya açık olup olmaması.
(Elçin Yıldıral/BirGün)
Kaynak: baskahaber.org
- 6 gösterim